“İnsan haklarının kana boğulduğu bu faşist terör cehenneminde, insan haklarını savunmaya ve son kurşun atılana dek savaşmaya istekli olan bizler tüm düşmanlarımız öldürülünceye dek savaşı sonlandırmamaya kararlı bir biçimde yürüyoruz” “La Pasionaria” (Tutku Çiçeği) adıyla nam salmış olan Dolores İbarruri…
87 yıl önce Franco faşizminin başlattığı darbeye karşı İspanya Komünist Partisi liderlerinden Dolores İbarruri’nin “No Pasaran!” (Geçit Yok!) sözü tüm dünya enternasyonalist mücadelelerinin ana sloganı olarak kayda geçmişti. 79 yıl sonra aynı slogan, aynı amaçla farklı coğrafyada, Ortadoğu‘da yankılanmaya başladı. Uluslararası Tugay‘ın kararlı mücadelesi, Rojava Devrimi‘nin başlangıcıyla beraber AKP-DAİŞ faşizmine karşı dünya enternasyonalistlerinin direniş cephesi haline geldi. Enternasyonalist Özgürlük Taburu bu cephenin öznesi olarak kuruldu.
Kürt Halkı ve YPG/YPJ güçleri, AKP-DAİŞ faşizminden AKP-MHP faşizmine dönüşen süreçte faşizmin desteklediği barbar DAİŞ çetelerine karşı direnirken, tüm dünyada takip edilen bu devrime katılmak ve anti-faşist mücadelede yer almak için dünya enternasyonalistleri, ezilen Ortadoğu halkları ve emekçileriyle kaderlerini birleştirdiler. Devrim topraklarını savunmaya dünyanın dört bir yanından akın akın insanlar gelmeye başladı. Emperyalistler ve işbirlikçilerinin yarattıkları bu kirli düzeni kabul etmeyen, her neresi olursa olsun o coğrafyada yaşayanların kaderine boyun eğmemelerini savunan ve enternasyonalizmi pratik olarak bir idea olmaktan çıkaran devrimciler beraber saf tuttular. Evet, bir seferberlik vardı ve bu seferberlik enternasyonalizm seferberliğiydi!
Hani diyor ya şarkıda ”kimler yoktu ki aralarında?” Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkes, Süryani, Laz, Alman, İspanyol, Katalan… Lenin’in yolunu izleyen Ruslar, Azeriler, Gürcüler; Mao’nun uzun yürüyüşünü esas alan Asyalılar; Anarşistler ve anti-faşizmi esas almış herkes…Amaçları Rojava Devrimi‘ni savunmak, enternasyonalist dayanışmayı büyütmek ve bu dayanışmayı tüm dünya ezilen halkları ve emekçileriyle beraber emperyalizme ve faşizme karşı haklı mücadeleye evriltmekti.
Maceraperest değil, serüvenciydiler. Serüvenlerinin sonu devrime, sosyalizme giden uzun, meşakatli bir yoldu. Elbet bilincindeydi hepsi; düşman güçlüydü, zorluydu. Ancak onların ellerinde enternasyonal bir yoldaşlaşma vardı. Farklı görüş, farklı kültür, tek bir amaç…. No Pasaran’ın sırrını keşfedenler aynı amaç uğruna siperden sipere koştu, bedel ödedi. Savaş içerisinde gerçekten dil sorunu yoktu. EÖT, devrimin en başından beri en ön saflarda ısrar eden bir tabur olarak mücadelesini yürüttü. Çok yaralı, çok şehit verdi. İhtiyaç olan her yerdeydi, ihtiyaç olan her yerde olmaya devam ediyor.
Rojava Devrimi‘nin alevlenmesi en çok da Türkiye halkları için bir umut ışığı olmuştu. Binlerce Türkiyeli emekçi, kadın, genç sınırları yıkarak yanı başındaki Kürdistan’a geçti, savaşa katıldı. Çünkü, Türkiye ve Kürdistan halklarının kaderi ortaktı. Özgürlük mücadelesinde, hak arayışında zulmü parçalamak için silahlı mücadeleden başka olmazsa olmazı anlatanlar Denizlerin, Mahirlerin, İboların mirasını kaldığı yerden hız kesmeden devam ettirmek istiyordu. Faşizme karşı bu mücadele var olan devrimci geleneğin bir devamı, birleşik devrimin siper yoldaşlığına bürünmüş haliydi.
Bu yüzdendir ki geçmişte İspanya halklarıyla kaderini bütünleştiren enternasyonalist devrimcilerin geleneği, bugün EÖT’de Rojava halklarıyla kaderini bütünleştiren bir çok ulustan enternasyonalist devrimcinin mücadele gücüdür.
Bu mücadelede bizlere öncülük eden Ulaş Bayraktaroğlu, Nubar Ozanyan, Zeki Gürbüz, Bayram Namaz gibi önderlerin bizlere bıraktığı siper yoldaşlığı, kendini Minbic cephesinde Eylem Ataş ve Sevda Çağdaş olarak; Rakka’da Ayşe Deniz Karacagil ve İbrahim Tufan Eroğluer; Afrin’de Ramazan, Ruhat, Görkem, Kenan olarak; Serekaniye’de Göze, Özge, Yasin, Kerem olarak kendini gösterdi.
Enternasyonalist mücadelenin bugünlere taşınan mirası, EÖT bünyesinde bulunan tüm savaşçıların nasıl bir sorumluluk üstlendiklerinin kanıtıdır. Bu bilinçle çarpışan ve ölümsüzleşen yoldaşlarımız dünya enternasyonalist mücadelesine adlarını yazdırmış, faşizmle nasıl mücadele edileceğinin pratiğini yansıtmışlardır.
Tıpkı emperyalizme kök söktürüp, tekniğin bir insan ürünü olduğunu tüm egemenlere gösteren Vietnamlılar gibi taburun mayasında İspanya, Filistin, Latin Amerika dayanışması vardı. Enternasyonalizm bayrağını en yukarıda taşımaya and içmiş devrimciler için vatan kavramı yoktu. Bugün Rojava Devrimi‘ni yükseltenler, dün İspanya’da faşizme karşı emin adımlarla yürüyenlerin devamcılarıdır. Yarın nerede bir zulüm varsa orada zalimin karşısına dikilecek ve hesap soracak olanlardır.
EÖT’ün ruhu, Paris Komünü’nün, Franco faşizmine karşı mücadele edenlerin, Hitler faşizminin saldırısına direnen Stalingrad Savunması‘nın, İsrail siyonizmine karşı direnen Filistin halklarının, Latin Amerika devrimlerinin ruhudur.
Marks’ın 11. Tez‘de dediği gibi: “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir “.
No Pasaran’ın sırrı, insanlığın kurtuluşu için enternasyonalizmi yükseltmek ve faşizme karşı mücadele edebilmektir.
NO PASARAN !
Bu makale Birleşik Devrim Dergisi’nden alınmıştır No Pasaran’ın Devrimci Sırrı | HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ AVRUPA (hbdhavrupa.com)