Gençlik, Kadın - LGBTİQ+

Homofobi ortaokula indi: Diyanet’ten ÇEDES eliyle ötekileştirme!

Denizli İl Müftülüğü tarafından dağıtılan Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait Geçerken Dergisi’nde yer alan, sıkça dile getirilen homofobik ve cinsiyetçi söylemler ÇEDES projesiyle ortaokul çocuklarıyla buluştu. ‘Homofobi ile örgütlenen eğitim sistemine karşıyız’ diyen DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, “Cinsel yönelik ve cinsel kimlikler ne yasalar ile sınırlandırılabilir ne de nefretle belirlenebilir. Belki de ortaokulda kendi kimliğini yeni keşfeden çocuklara büyük bir travma yaşatarak bu saldırı başka bir boyuta taşıyor” ifadelerini kullandı.

Yenigün Gazetesi’ne konuşan Çubuk; ““Homofobi ile örgütlenen eğitim sistemine karşıyız.” dedi

Son birkaç yıldır özellikle LGBTİ+’lara yönelik yükseltilen nefret söylemlerine dikkat çeken DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, “Sokakta verilen mücadeleleri budamaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Meşruluk kazanmış bir mücadelenin kendilerince en radikal yanlarına saldırarak mücadelenin meşruluğuna gölge düşürmek istiyorlar. Bu aslında LGBTİ+ ve kadın mücadelesinin çok daha derin bir bağ kurmasına neden oldu. Hem ÇEDES hem de maarif programıyla eğitimi bir bütün olarak olabilecek en kötü hale getirirken bir yandan da toplumu kontrol etmenin adımını atıyorlar. Biz farkındayız ki aileye dair söyledikleri her şey yönetemedikleri toplumu itaat ettirmek programı. Kadına yönelik şiddeti, çocuk istismarını engellemeyen hatta cezasızlıkla ödüllendiren iktidar elbette aile dediğinde de erkek şiddetini ve suçları koruyor olacak” dedi.

ÇEDES ile yapılan her şeyin iktidarın politikaları ile bağlantılı olduğunu söyleyen Çubuk, “Homofobi ile örgütlenen eğitim sistemine karşıyız. Cinsel yönelik ve cinsel kimlikler ne yasalar ile sınırlandırılabilir ne de nefretle belirlenebilir. Bu gerçekliğin üzerini hiçbir şey örtemez. İktidar bir varoluşa doğrudan savaş açmış durumda. Belki de ortaokulda kendi kimliğini yeni keşfeden çocuklara büyük bir travma yaşatarak bu saldırı başka bir boyuta taşıyor” diye konuştu.

İlahiyatçı Prof. Dr. Fatma Asiye Şenat’ın Geçerken Dergisi’ndeki ‘Organik Cinsiyet Kaça Mal Olur?’ yazısında dikkat çeken bölümler şu şekilde:

-Aslında ta ilk yaratılıştan beri var olan erkek ile kadındı; konunun “organik” olanı, fıtrata muvafık düşeni buydu. Beşinci bir durum yok mudur Hoca’m, diyecek olursanız… Yoktu, yoktu ama ne yapıp edip var etmeye ahdetmiş bir yaklaşım sayesinde varmış gibi gösteriliyor artık. O yaklaşım “Benim bedenim, benim tercihim”, “benim hayatım, benim kurallarım” sloganlarıyla insanlığın bilinçaltına yerleşiyor. Bu, cinsiyeti bile “verili durum” olarak, ayette işaret edildiği üzere Allah’ın “tercihi”, takdiri olarak kabul etmeye direnen, direndikçe kendini, ardından da insanlığın algısını çıkmaz sokaklara sürükleyen bir bakış açısı. Bir yandan insanın bir de ruhu olduğunu unutmak, unutturmak istercesine bedene dair olanı hayatın merkezine taşıyan, aynı zamanda beden üzerinde istediği her şeyi yapabileceği fikrine saplanmış bir sistematik, cinsiyeti tercih edilebilir bir durum hâline getirmeye çalışıyor. Her şey cinsiyet konusundaki farklı yönelimleri “doğallaştırmak” üzerinden planlanıyor. Bugün cinsiyet değiştirme operasyonları, teknolojinin cinsiyete müdahalesinin en önemli sahalarından biri hâline gelmiş durumda.

-Cinsiyet bahsinde rol karmaşası üretmek; kadın gibi görünen, davranan erkekleri, erkek gibi -görünen, davranan kadınları yaygın ve görünür kılmak da yol haritalarının önemli parçası. Cinsiyet konusunda bu kadar esneme gerçekleştirmeyecekler için de unisex formlar, bir başka deyişle erkek ya da kadın tipolojisine uymayan cinsiyetsiz cinsiyetler üretmek, yaygınlaştırmak, bunu modalaştırmak ise gidişatın diğer boyutları. “Cinsiyet çok çeşitlilik gösteren bir konudur” şeklindeki ilkelerini, bütün “farklı” renkleri doğal göstererek ispat etmek için bir kesim tabiri caizse harıl harıl çalışıyor. Ataerkil ya da feminist sistemlerin cinsiyetin doğasına yaptığı haksız ve saygısız müdahaleleri sorgulamak hâlâ gündeme gelmiyor.

-Cinsiyetinden, yani Allah’ın kendisiyle ilgili takdirinden memnun olmak, onu “organik” bir değer olarak muhafaza etmek öyle anlaşılıyor ki insanlığın geleceği açısından kıymetli bir yatırım. Bu gidişle “kadın gibi kadın” ve “erkek gibi erkek” zor bulunur bir değer olacak zira. İnsanlık eninde sonunda tercih edilmiş ya da “flulaştırılmış, akışkan cinsiyet” vb. cinnetinin çıkmaz sokak olduğunu anlayacak ve hakiki erkek ve kadınlığa dönüş yolunu arayacak. Konu, eninde sonunda “Kaç nesil ziyan edildikten sonra doğala dönüş gerçekleşecek acaba?” sorusuna gelip dayanacak.

Paylaşın