Gündem, Umut Yazıları

Evrensel gazetesi İzmir temsilcisi Özer Akdemir sorularımızı yanıtladı

Türkiye’de geçmişten günümüze kadar özgür basın ve emekçileri sürekli saldırıya uğradı, bugün hedefte Evrensel Gazetesi var. Tekellerin, sarayın ve sermayenin medyası yalanı büyütürken, hakikatin peşinde koşan özgür basının binası kurşunlanıyor. Evrensel Gazetesi’ne sıkılan kurşun, bir binaya değil; işçinin, emekçinin, yoksul halkın sesine sıkıldı! Bu saldırı yalnızca bir gazeteye değil “hakikate, özgürlüğe, halkın örgütlü mücadelesine” yapılmıştır. Umut Gazetesi olarak söylüyoruz silahlarınızı doğrultabilirsiniz, pencereleri kırabilirsiniz, ama gerçeğin sesini asla susturamayacaksınız. Bu bağlamda Evrensel gazetesi İzmir temsilcisi Özer Akdemir’e bazı sorular sorduk. Akdemir gazete binasına dair saldırı ile ilgili gazetemizin sorularını yanıtladı. Akdemir’in açıklamalarını okurlarımıza sunuyoruz.

Umut: Geçmiş olsun öncelikle. Umut Gazetesi olarak dayanışma dileklerimize iletiyoruz. Adınızı soyadınız ve Evrensel Gazetecisindeki göreviniz nedir.

Özer Akdemir: Adım Özer Akdemir, Evrensel Gazeteci İzmir temsilcisi.

Umut: Tekrardan geçmiş olsun. Evrensel Gazetesi on yıllardır gerçeğin sesini hakikatin peşinde olan haberler yapıyor. İşçi sınıfının, halkların ve kadınların mücadelesini yazıya döküyor. Dün gece bir buçuk sularında bir saldırı gerçekleştirildi. Öncelikle hem saldırıya hem de sonrasındaki sürece dair neler söyleyeceğinizi, dinlemek isteriz.

Özer Akdemir: Salıyı çarşambaya bağlayan gece yarısı saat 01.26 gibi iki kişi geliyor. Birisi gazetemizin bürosunun bulunduğu sokağın başında bir şahsı indiriyor, aracı park ediyor. O şahıs da elini kolunu sallayarak geliyor. Birinde de navigasyon cihazı var. Gazetemizin giriş kapısında gazetemizin temsilcilikle ilgili amblemi var, temsilcilik yazısı var. Oraya silahını boşaltıyor, şarjörü boşaltıyor ve geldiği sokaktan koşarak uzaklaşıyor. Olaydan hemen sonra anladığımız kadarıyla esnaf, çünkü otopark var bizim sokakta, berber var, kahve var vs. Onların haber vermesiyle polis geliyor. Polis sıkılan kurşunların izlerini numaralandırıyor vs. belli bir delil topluyor diye düşünüyoruz ve çekiyor gidiyor. İşin ilginç tarafı ve bizim açımızdan kabul edilemez taraflarından birisi şu, polis bize herhangi bir bilgi vermiyor bu olay olduktan sonra. Biz sabah saatlerinde gazeteyi açmak için geldiğinde saat 10.30-11.00’e doğru, esnaftan öğreniyoruz gazetemizin kurşunlandığını. Hani baktığımızda kurşun deliklerini vesaire görüyoruz. Bize ne polisten ne başka bir yerden böyle bir bilgi gelmedi aranmadık. Kapıyı, kilitli kapıyı ben açıp ediyorum içeri. İçeride duvarlarda kurşun izleri, karşıda bir aynamız vardı, aynamıza kurşun izleri. Onlar hala duruyor. Şu kurşun parçalarını ben topladım, merdivenlerden, duvarlardan vesaire. Bunların polisin yapması gereken işlemlerdi bunlar. Maalesef polis gayri ciddi bir süreç yönetiyor. Hala böyle olduğunu düşünüyorum. Ben geldikten beri, açtıktan yarım saat sonra Asayiş Şube’den üç polis geldi. Benim ifadem alınacakmış, şikayetçimiz de müşteki olarak diye. Asayiş Şube’ye gittik ve orada şikayetçi olduğumuza dair ifade verdim. O kadar. Ondan sonra herhangi bir gelip, burada bir zarar ziyan var mı, bizlerle dair herhangi bir şey var mı diye bir araştırma yapılmadı. Böyle bir süreç gidiyor. Polisten öğrendiğimiz bilgiye göre, Halil İbrahim Yapıcı diye bir şahıs, İsa Can Biler denen tetikçiyi, komşum demiş, getiriyor sokağın başına. İsa Can Biler kurşunu sıktıktan sonra tekrar geri dönüyor. Halil İbrahim Yapıcı bu kişiyi alıp götürüyor. Polis de bu aracın plakasından Halil İbrahim Yapıcı’ya ulaşıyor. O gece gözaltına alınıyor. İsa Can Biler tetikçi hala yakalanmış değil. Şu ana kadar, sizin de bu röportajı yaptığınız sürece kadar hala yakalanmış değil. Halil İbrahim Yapıcı bu tetikçiyi taşıyan şahıs, sabah savcılık tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Şimdi böyle bir durumdayız. Biz bu sürecimiz, bu soruşturmaların İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından gayri ciddi bir şekilde yürütüldüğünü düşünüyoruz. Normal, sıradan bir vatandaşın, dükkana yapılan kurşun falan da olabilir, kurşunlamada bile daha ciddi bir süreç yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz ki, Evrensel gazetesi gibi 30 küsur yıllık bir gazeteye bir basın yayın kuruluşuna yönelik bu tür saldırı doğrudan bu gazetenin okurlarına ve bu gazetenin aslında temsil ettiği değerlere yapılmıştır. Böyle değerlendirmesi gerekiyor. Halkın haber alma hakkına yönelik bir saldırıdır, kamuya yönelik bir saldırıdır. Bizim haberlerini yaptığımız işçilere, emekçilere, köylülere, gençlere, doğa mücadelesi veren kesimlere yapılmış bir saldırıdır. Bunun karşılığında da bunu yapan kişiler kimlerse, yani bu tetkikçiler, bu piyon olduğunu düşünüyoruz. Bunun arkasında bu şahsı gönderen kim, onları bir an önce ortaya çıkarması gerekiyor. Ama buna dair ne yazık ki İzmir emniyetinde gerekli ciddiyeti, gerekli çabanın olduğunu düşünüyoruz. Bunun olduğunu düşünmüyoruz. Umarım şu saatten sonra daha ciddiye alınır da bu işin arka planı açığa çıkarır diye umuyoruz. Bize bu kurşunları sıkanlar, sıkılma nedeninin yaptığımız haberler olduğunu düşünüyoruz. İzmir sermayesiyle ilgili İzmir’de son dönemde ciddi grevler, direnişler, işçi eylemleri oldu. Bunlara dair İzmir sermayesinin, işçilerin bu haklarını sömürmesi, gasp etmesi girişimlerine karşı bizim haberlerimiz, manşetlerimiz oldu. Bunlarla ilgili bir saldırı olduğunu, bunun mesajının verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz de bu mesajı aldık. Evrensel Gazetesi olarak 30 yıldır bu baskılara boyun eğmedik. Bundan sonra da eğmeyeceğiz ve doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz. Bizim mesajımız da bu.

Umut: Aslında bahsettiniz bu saldırının arkasındaki güçler, açığa çıkarılması konusundaki devlet birimlerinin ciddiyetsizliğinden. Aslında Evrensel Gazetesi Metin Göktepelerin de gazetesi, şu an tutuklu bulunan gazetecilerin geleneği sürdüren bir gazete olarak bugünkü saldırıyla hem basına hem de mücadele güçlerine nasıl bir mesaj vermek istersiniz? Bunun karşısında devlet ve iktidar gücüne dair ne söylemek istersiniz?

Özer Akdemir: Mesaj çok açık. Susun, yazmayın, görmeyin, duymayın. Zaten basına yönelik ve bizim gazeteci meslektaşlarımızın canlarını almaya yönelik ya da özgürlüklerini almaya yönelik yapılan her eylemin arkasında bu mesaj vardır. Gerçekten görülmesin, gerçekten perdelensin. Bizler gerçeği yazıyoruz, haberin geri planını aktarırken aslında birilerinin çıkarlarına dokunan şey aslında haberdir. Birilerini rahatsız etmesi lazım haberin. Bizim haberlerimizde otuz defa birilerini rahatsız ediyor zaten. Ya da işte birçok bedel ödeyen gazetecilerin bu bedelleri ödemesinin nedeni yaptıkları haberlerinin birilerini rahatsız etmesidir. Bu son koşulda bu mesajı içeriyor. Yani bu haberleri yapmayın, bunları görmeyin, bunların arka planlarını olan olayları halka aktarmayın. Bu mesaj verilmek isteniyor ve o anlamda da sadece evrensel yönelik bir saldırı olarak değerlendirmiyoruz biz bunu. Bütün basına, muhalif gerçekleri yazan basına bir kısım işte artık havuz medyası deniyor, başka şeyler deniyor Onları saymıyorum. Gerçekleri yazan basına verilen bir mesaj yani. Yazmayın, yapmayın, yazarsanız öyle olur diyorlar. Bunlara bu cesaret aslında, bunlar bunu yapabilir de, mafyavari yöntemler, üç tane tetkikçi tutup gelip burada bizi kursunlar tabi, basit. Şimdi sokaklarda bu işi yapacak yüzlerce insan bulabilirsiniz. Mesele bu değil. Mesele bunları tutan kişiler de değil aslında. Mesele bu ortamı, bu tetkikçileri bir gazeteye gönderip kurşunlatan, siyasi ve sosyal atmosferi yaratan ortamdır, onu yaratan siyasi iklimdir. Bunlar aslında bizler açısından önemli olan bu. Yoksa bilmem ağ fabrikasının patronu iki tetkikçi tutmuş, gazeteyi kurşun atmış falan çok önemli değil. Bu patlama cesareti veren siyasi iklimi yaratan kimse bu siyasi iktidardır. Bu işin sorumlusu da odur. Biz oradan bakıyoruz. Doğal olarak da doğrudan siyasi iktidarla bağı kuruyoruz. Bu atmosferi siz yarattınız. Sizin yarattığınız bu atmosfer, bu cezasızlık, bu adaletsizlik, bu hukuksuzluk ortamında gelip insanlar bir haberimize, bir manşetimize kızıp gelip gazetemizi kurşunlayabiliyor. Bu sizin ayıbınızdır diye düşünüyorum. Bunun karşılığında da biz hani susmayacaktık zaten. Susmayacağız da öyle bir şeyimiz zaten. Çekincemiz, korkumuz asla olmadı, olmayacaktı. Ama bunları yapanların, hem arkasındaki tetikçileri tutanların, hem bu ortama hazırlayanların hem hesap vermesi gerekiyor basının gerçekten işini yapabilmesi için. Hem de bunların cezalandırılması gerekiyor ki bir daha bu tür şeylere teşebbüs etmesinler.

Umut: Teşekkürler. Son olarak tüm bu saldırılara karşı Evrensel’e yapılan bu silahlı saldırının hesabının sorulması için mücadele güçlerine halklarına çağrınız nedir?

Özer Akdemir: Bizim bu saldırıdan bize yönelik, gazetemize yönelik bu saldırıdan sonra çok sayıda destek mesajı aldık. Gerek okurlarımızdan, gerek kurumlardan. Onlarca, yüzlerce mesaj geldi bize. Bir arada olmanın, birlikte mücadele etmenin, bu karanlık ortamı, bu kayıtlı ortam yaratanlara karşı önemine aslında dikkat çekiyor bütün bu olan, biten ve bu dayanışma mesajları. Bu dayanışma süreçleri böyle olumsuz olaylarla olmasın. Biz çok sevindik, bize destek verdi dostlarımız, okurlarımız vs. Bunu her zaman, her koşulda, her yerde yapmamız gerekiyor ki bu dayanışmayı, bu birlikteliği, bu ortak mücadeleyi görenler, işte bu işi yapan kesin arkasındaki siyasi güç, bir daha buna cesaret edemesin. O yüzden bizlere yönelik bu desteklerin, sizlerin de aynı zamanda çok teşekkür ediyoruz. Dayanışmayı büyütelim, büyütelim. Bir daha bu tür olaylar yaşanmasın.

Umut: Teşekkür ederiz…

Paylaşın