Sinan Ergün, Umut Yazıları, YAZARLAR

Röportaj – Grup Yorum: Kuyu tipi hapishanelere karşı bir beste ürettik!

Grup Yorum, kuruluşundan bu yana halkın sesi olmayı konserleriyle sürdürmeye devam ediyor. Ezgileriyle yalnızca sahnede değil, yaşamın içinde de söz söyleyen Grup Yorum, toplumsal hafızanın güçlü seslerinden biri olmaya ”baskıya, yasaklara ve susturma politikalarına” rağmen devam ediyor.

Baskıya, yasaklara ve susturma politikalarına rağmen teslim olmayan Grup Yorum’un, Umut Gazetesi olarak konserine katılarak, Grup Yorum solisti Sena Erkoç ile röportaj gerçekleştirdik. Grup Yorum emekçisi Sena Erkoç’a bazı sorular sorduk. Gerçekleştirmiş olduğumuz röportajı okurlarımıza sunuyoruz.

Sinan ERGÜN: Merhabalar ben Umut Gazetesi adına sizinle röportaj yapmak için geldim. Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?

Grup Yorum Emekçisi Sena ERKOÇ: Ben Sena ERKOÇ, Grup Yorum solistiyim, teşekkür ederiz röportaj için.

Sinan ERGÜN: Öncelikle ilk sorumla başlamak istiyorum röportaja eğer sizin içinde uygunsa. Grup Yorum olarak emperyalizm saldırılarına karşı nasıl mücadele ediyorsunuz?

Grup Yorum Emekçisi Sena ERKOÇ: Yani şöyle: Grup Yorum enternasyonalisttir öncelikle. Ama enternasyonalist olmanın önceliği aslında kendi ülken ve kendi vatanında emperyalizme karşı mücadele etmektir. Grup Yorum bunu içeride, dışarıda yıllardır zaten bizzat hem sanatıyla hem de fiziki olarak gidebildiği her yere giderek yapıyor.

Tarihimizden örnekler verecek olursak; Irak işgal edildiğinde biz canlı kalkan olarak bizzat oradaydık. Suriye yine işgal edildiğinde biz Suriye’deydik. Donbas işgal edildiğinde biz oradaydık. Ve bu örnekleri aslında bugün de taşımaya ve yeni gelenekler eklemeye devam ediyoruz.

En son bas gitaristimiz Berivan GEL, Filistin’e can olmak için Zafer’e kadar heyetiyle birlikte Mısır’a gitti. Oradaki hedefimiz, Refah Kapısı’na dayanarak aslında siyasi bir mesaj vermekti; ablukanın kaldırılması için.

Grup Yorum sadece dünya halklarının şarkılarını söylemiyor. Aslında onu söyleten, Grup Yorum’un doğrudan ezilen dünya halklarının yanında olmasıdır. Bu anlamıyla hem konserlerimizde, yeri geldiğinde heyetlerle birlikte ya da sadece Grup Yorum olarak, emperyalizmin saldırdığı her yere enternasyonel dayanışmayı büyütmeye gidiyoruz.

Bu ne yapıyor? Aslında Grup Yorum’a yönelik baskıları kırıyor. Çünkü biz bu süreci tek başımıza elbette aşamayız. Bu süreci aşmanın tek yolu, dün olduğu gibi bugün de uluslararası dayanışmayı bir şekilde büyütmektir.

Sinan ERGÜN: Bir sonraki soruma geçiyorum. Son dönemde hangi ülkelerde konser yaptınız veya hangi ülkelerden talepler aldınız?

Grup Yorum Emekçisi Sena ERKOÇ: Bu yıl Avrupa ülkeleri haricinde Rusya’ya gittik. Bunun dışında, geçenlerde bir arkadaşımız Meksika’daydı; uluslararası bir konferansa katılmak için. Yani konserlerimiz aslında dünyanın dört bir yanında devam ediyor. Birçok kıtada, birçok farklı ülkede… Hepsini artık tek tek saymıyoruz bile.

Grup Yorum’un öyle bir yeri var ki, buradaki en önemli noktalardan biri de bu konserlerin doğrudan gittiğimiz ülkelerin halkları tarafından; ilericiler, solcular tarafından düzenleniyor olması. Gittiğimiz her yerde şunu görebiliyoruz artık: Grup Yorum gerçekten sadece Anadolu topraklarında değil, ezilen dünya halklarının sesi hâline gelmiş durumda.

Bunu tabii ki öncelikle Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’e borçluyuz. Çünkü özellikle onların direnişiyle beraber Grup Yorum’un adı bütün dünyada yankılandı ve biz zaten siyasi zaferimizi de bu şekilde ilan etmiştik. Gittiğimiz her yerde büyük bir coşkuyla karşılanıyoruz.

Şöyle değil; bu, müziğin evrensel olmasıyla ilgili bir durum değil. Yaptığımız şarkılar sınıfsaldır ve biz o şarkıların içeriğini anlattığımızda, gittiğimiz yerlerdeki katılımcılar ve dinleyiciler zaten doğrudan kendilerini görüyorlar. O anlamıyla aslında çok büyük bir fark görmüyoruz. Dünya halklarının kardeşliği, orada da bütün karşılığını buluyor.

Sinan Ergün: Teşekkür ederim. Konser yaptığınız ülkelerde halktan geri dönüşler nasıldı yada yaşadığınız komik bir anı bizimle paylaşır mısınız?

Grup Yorum Emekçisi Sena ERKOÇ: Yani birçok örnek vardır. Şimdi doğrudan belki aklıma gelen bir şey yok ama en genel hâliyle şunu anlatabilirim: Öncelikle çok ciddi bir saygı ve sevgi var.

Rusya’dan örnek verebilirim. Biliyorsunuz, sosyalizmin ana vatanı aynı zamanda; Sovyetler geçmişinin olduğu topraklar. Biz ilk konserimizi Moskova’da verdiğimizde aldığımız geri dönüşler en temelinde şuydu: “Biz Sovyetlerin torunlarıyız, çocuklarıyız ama bizim böyle bir müzik grubumuz yok.” Mesela bu tür geri dönüşler alıyorduk.

Bunun dışında Donbas’la ilgili çektiğimiz bir belgesel vardı. Oradaki emperyalist işgalle ilgili aldığımız geri dönüşler de şuydu: “Umut oluyorsunuz en temelinde, umut elçilerisiniz,” diye seslenenler vardı; bu şekilde hitap edenler oldu. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz.

Yani bazen iletişim sorunları oluyor; ortak dili konuşmuyoruz. Ama buna rağmen şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim: Şimdiye kadar kendimizi yabancı hissettiğimiz ya da bir sorun çözemediğimiz hiçbir ülke ve yer olmadı. Çünkü halklar gerçekten bize kucak açıyor. Gittiğimiz her yerde bu böyle.

Sinan Ergün: Bir sonraki soruma geçmek istiyorum; bu aynı zamanda son sorum. Grup Yorum, bizler için direnişi besteleyen ve direnişin bestelerini söyleyen bir gruptur. Bildiğiniz gibi şu anda Türkiye’de kuyu tipi hapishanelerde devrimciler direniyor. Bu direnişe dair bir besteniz var mı?

Grup Yorum Emekçisi Sena ERKOÇ: Şunu belirterek başlamak istiyorum aslında: Grup Yorum artık sadece direnenlerin sesi değil, aynı zamanda direnenlerin de kendisi. Bugün kuyu tipi hapishanelerde bizzat bizim emekçilerimiz de direndi ve kazandı. Hepsi de zaferle çıktı; kuyu tipi hapishanelerden sevk edildiler.

Bu anlamıyla aslında — ki bu tabii yeni bir şey değil — Grup Yorum hep bu direnişlerin içinde olduğu için üretimlerimiz de bu denli güçlü ve üzerinden yıllar geçse de insanların dilinde, yüreğinde kalmış durumda.

Kuyu tipi hapishanelere karşı bir beste ürettik. Adı “Her Hücre Kızıldere”; hatta yeni albümümüzde de yer alıyor. Bugün kuyu tipi hapishanelere karşı ülkemizde kıyasıya bir mücadele sürüyor. Otuzdan fazla zafer kazanıldı. Son süreçte, F tiplerindeki hak gasplarına karşı verilen direnişlerde ve kuyu tipi hapishanelere karşı yürütülen mücadelede önemli kazanımlar elde edildi.

Bugün Ayberk Demirdoğan hâlâ ölüm orucunda ve süresiz açlık grevinde olan devrimci tutsaklar var. Onların sesini elbette biz, şarkılarımızla ve eylemlerimizle dışarıya taşımaya, yaymaya ve bütün dünyaya anlatmaya devam ediyoruz.

Bu noktada direnişe aslında tekrar vurgu yapmak gerekir: Direnmek artık gerçekten bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Ya o kuyu tipi hapishanelerde bizi diri diri gömmelerine izin vereceğiz ya da hayatta kalmak istiyorsak, onurumuzla ve insana yaraşır koşullarla yaşamak için direnişi tek seçenek olarak göreceğiz.

Direnişin karşılığında aslında dost da düşman da görülür. Özgür tutsaklar, devrimci tutsaklar direnerek kazanmaya devam ediyorlar. Biz de Grup Yorum olarak bu direnişin tam ortasındayız, diyebiliriz.

Sinan Ergün: Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Röportajımız burada bitmiştir. İyi konserler dilerim…

Paylaşın