Gazetemize ulaşan, Elazığ Hapishanesinde Açlık Grevi Direnişçilerinden Yasin Güngör’ün kaleme aldığı mektubu siz değerli okurlarımız ile paylaşıyoruz.
*Mektubun orijinaline sadık kalmak amacı ile redaktasyon yapılmadı.
TÜM İNSANLIĞA ÇAĞRIMIZDIR !
Evrensel insanlık değerlerinden uzak hukukun işlemediği özgürlük kavramının yok sayıldığı tüm totaliter anti-demokratik ülkelerde insanlık değerlerini temsil eden ilerici güçlere bedel ödetmek devletin karakteri haline dönüşmüştür.
Türkiye’de uzun yıllardır kanayan yara olan zindan gerçekliğini devletin anti- demokratik, hukuk tanımaz, baskıcı ve yok edici politikalarından bağımsız ele alamayız. O yüzden de bu topraklarda zindanlar tarihi boyunca ölümler ve katliamlarla anılarak gelmiştir. “Asmayalım da besleyelim mi ! “ zihniyetinin zindanlara yaklaşımı kendi hukuk ve yasalarını tanımayan, evrensel insan haklarını hiçe sayan biat ettirmeye dönük bir politika olmuştur.
Bugün zindanlarda özellikle 15 temmuz darbe girişimi sonrasında bunu fırsat ve “ Allah’ın bir lütfu “ olarak algılayan, ceberut devlet zihniyetinin tüm insani haklarını askıya alan, kazanılmış haklarıda yok sayan, hukuk tanımaz, insanlık dışı uygulamalarını artırarak sürmüştür.
İmralı adasında uzun yıllardır ağır baskı ve tecrit altında tutulan Kürt halk önderi sayın Öcalan adeta özel statü ile ( Guatemala statüsüyle ) burada tutulmaktadır. Sayın Öcalan şahsında kendini gösteren ağır tecrit politikası bir şahsa değil bizzat Kürt halkına yönelik politikaların yansımasıdır.
Sayın Öcalan sıradan bir şahıs olarak ele alınamaz. Milyonlarca insanın imzasıyla Sayın Öcalan’ı önder olarak gördüklerini beyan etmiş ve bu imzaları da uluslar arası tüm resmi kumrulara vermişlerdir. Dolayısıyla Sayın Öcalan’a dönük devletin yaklaşımları geçmişte görüldüğü gerginliklerin hatta ölümlerin sebebi olmakta ve toplumsal barışı yaralıyıcı bir rol oynamaktadır.
Sayın Öcalan üzerindeki bu ağır tecrit ve tüm cezaevlerinde artarak süren insan hakları ihlalleri ve hak gasplarına, yine Kürt halkı üzerinde sürdürülen imha operasyonları anti – demokratik, baskıcı, diktatöryel uygulamalara karşı Hakkâri millet vekili ve DTK Eş başkanı sayın Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi cezaevlerindeki tutsaklar ve dışarıda bulunan vicdan sahibi insanlar tarafından desteklenerek büyümüştür. Yaratılmak istenen korku imparatorluğu ve karanlığa karşı, zindanlar bir kez daha bedenlerini açlığa yatırıp demokrasi için, adalet için, birer ışık olmuşlardır. Açlık grevi yürüten biz tutsaklar olarak , özgürlük taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi insanlığın üzerine çöken bu vahşi tecriti, izolasyonu ve imha politikalarını kabul etmeyeceğimizi açıkça göstermek ve belirtmek isteriz.
Zindanlarda tutsakların bedenlerini özgürlük, barış, kardeşlik ve demokrasi için birer direniş mevzisine çevirmesi, gören gözler, hisseden vicdanlar için anlaşılması ve anlam verilmesi gereken bir demokrasi eylemidir. Çünkü açlık grevine yatırılan her beden toplumsal barışı ve halklarımızın bir arada yaşama umudunda açılan bir yaradır. Cezaevlerinde kaybedilecek her can, halklarımızın gelecek umutlarını kanatır. Özgürlük ve demokrasi yolunda iyileşmez yaralar açar. Bunun içinde toplumun ilerici güçleri, yitirilmemiş vicdanlar derhal harekete geçmeli ve acilen karanlığa karşı cezaevlerinde yakılan bu demokrasi ışığı büyütülmelidir. Büyüyen ışık , özgürlük, kardeşlik, demokrasi ve aydınlık yarınlar demektir. Devletin asli amacı olan “ yurttaşını yaşatma ilkesi “ göz önünde bulundurularak bu çağrıya kulak verilmelidir.
Bugün sayın Leyla Güven açlık grevi eyleminde 170. Günlerini aşmış yine zindanlarda 300’ü aşkın tutsak 130. Günlerini aşmış binlerce tutsak ise 1 Mart’tan itibariyle 60. Günlerini aşmıştır. Açlık grevi eylemleri kritik aşamayı geçmiş ve direniş boyunca yapılan fedai eylemlerde yitirdiğimiz canlara yeni ölümlerin eklenmesi olası ve an meselesidir.
Açlık grevlerinin geldiği kritik aşamada ÇAĞRIM-mız tüm insanlığa ve vicdanlaradır. Cezaevlerinde yükselen yaşam çığlıklarına sessiz kalmak insanlığın bedellerle elde ettiği değerleri yitirmemize ve sürdürülen baskı politikalarının artması diktatöryel eğilimlerin kurumsallaşması demek olacaktır. Sessiz kalmanın suça ortak olmak anlamına geleceğini bilerek vicdan sahibi gelecek kaygısı olanları cezaevlerinde yükselen yaşam çığlıklarını sahiplenmeli SESİMİZE SES OLMALIDIR.
Unutmayalım ki cezaevlerinde ki her can kaybıyla beraber ölen insanlık ölen vicdan yok olan geleceğimiz olacaktır.
Biz zindanlarda ki tutsaklar olarak “yaşamı uğruna ölecek kadar çok seven” bir geleceğin bir temsilcisiyiz . Şuan sürdürmekte olduğum-uz açlık grevi eyleminin talepleri kabul edilmeyecek talepler değildir. Taleplerimiz tüm cezaevlerinde ki hak ihlallerinin sona erdirilmesi sayın Öcalan üzerindeki tecrit ve izalasyon politikalarından vazgeçmesidir. Taleplerimiz devletin kendi hukukunu ve yasalarını uygulamasıdır. Sayın Öcalan avukatlarıyla yakınlarıyla görüştürülmesi telefon, mektup gibi iletişim haklarını kullanması İmralı cezaevinde bulunan diğer tutsak arkadaşlarıyla görüştürülmesi gibi insani hukuki ve yasal olarak kullandırılması gereken haklardır.
Sayın Öcalan üzerinde ki tecrit sadece şahsına değil başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu halklarına uygulanmaktadır. Tecritin kalkması gerginlikleri azaltacak ölümleri durduracak ve toplumsal barışa katkı sunacaktır. Tecritin kalkması demokrasiye katkı sunup ülkenin gerçek sorunlarına odaklanmaya zemin sunacaktır. Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa kardeşliğe ve aydınlık geleceğe sunabileceği katkı geçmişte defalarca görülmüştür. Şuan cezaevlerinde yürüttüğümüz açlık grevi eylemleri kritik aşamada ilerlemektedir. Tecrit izolasyon ve imha politikalarına son verilinceye kadar da bedenlerimizle direnmeye devam edeceğiz.
Bedenlerimizin bu direnişi tecriti kıracak barışa imkan sunacak ülkede demokrasi konuşulacak ve dış politika iç güvenlik güvenlik siyasetinden dolayı verilen tavizler artık verilmeyecektir. Tecrit kırılacak savaşa yatırılan milyarlarca dolar halkın refahı için harcanacak eğitime sağlığa sosyal yaşama yatırılacak bu harcamalar ekonomiyi rahatlatacak ve ülke hiç olmadığı kadar refaha ulaşacaktır. Tecrit ekonomiyi bozmakta savaşı büyütmekte ve dış politikada tavizleri artırmaktadır. Barışa katkısı tartışılmayacak derecede fazla olacak olan sayın Öcalan üzerinde ki tecrit kalkınca artık barış iklimi yaşamımızda renk olacaktır. Yaşam ve ölüm arasında insanlık direnişinin sürdürüldüğü bu kritik aşamada bir kez daha tüm insanlığa sesleniyoruz yine başta aydınlara, partilere, insan hakları savunucularına, ilerici emek güçlerinin temsilcilerine CHP’ye ve tüm demokratik kamuoyuna halkımıza sesleniyoruz. Direnişimiz ortak geleceğimiz içindir. ortak geleceği ve barışı inşa etmeye çalışırken insani değerleri yüceltmeye çalışırken bunu yok etmek isteyen İmralı tecridinin kalkmasına imha politikalarına ve tüm karanlıklara karşı SESİMİZE SES OLUN!!! . Şuan. Yürüttüğüm bu demokrasi eyleminde bedenimizin günbe gün erimesi demokrasiyi güçlendirmeye vesile olacaktır. Her gün umutla kalkıyor ve moralle yarına uyanıyorum. Demokrasiye olan inancımı inançla güçlü tutuyorum. Bedenim her gün erirken umutlarımızın büyümesini sağlayacağınıza inancımı bir kez daha paylaşıyorum. Bu eylemimiz demokrasiye katkı sunacaktır. Ve buna canı gönülden inanıyoruz ki “ SON MUHTEŞEM OLACAKTIR “
Barış, adalet, özgürlük, demokrasi kazanacaktır.
Halklarımızın en güzel özgürlük umudu kazanacaktır.
MUTLAKA AMA MUTLAKA BİZ KAZANACAĞIZ.
Selam ve saygılarımla
Yasin Güngör Elazığ 2 Nolu F tipi kapalı cezaevi