Polisin plastik mermi, gözaltına saldırısına rağmen Gençlik Örgütleri, Antikacılar Sokağı’nda basın açıklaması yaparak, adalet mücadelesine devam edeceklerini belirtti
Suruç katliamının 4. yıldönümü dolayısıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde yapılmak istenen basın açıklamasına polis saldırdı. Yoğun biber gazı ve plastik mermi kullanılırken, gençler açıklama ısrarını ve kararlılığını gösterdi. Önce Halitağa Caddesi çıkışında, daha sonra Süreyya Operası önünde ve son olarak da Kalkedon Meydanı’nda toplanan gençlere saldıran polis, 10’dan fazla kişiyi gözaltına aldı, çevredekilere biber gazı sıktı. Gözaltına alınanlara ve çevredekilere kalkanlar, silahlar ve coplarla işkence yapılırken milletvekilleri de saldırılarda yaralandı. Gençlik Örgütleri, saldırıların ardından Antikacılar Sokağı’nda açıklama yaptı. Polisin engellemeye çalıştığı açıklama okunmadan önce saldırıyla ilgili kısa bir açıklama yapıldı. Polisin işkenceli saldırısının AKP ve Saray’ın katliamlardan sorumluluğunu bir kez daha gösterdiği vurgulanırken, “Gençlik yılmayacak adalet mücadelesine devam edecek” denildi.
Gençlik Örgütleri’nin Suruç katliamı için hazırladığı basın açıklaması ise şöyle:
“Bölgemizde süren iktidarların yarattığı savaşlar, Suriye topraklarında kendini küresel kapitalistler ve yerli işbirlikçileri eli ile katliam, yağma ve talan politikalarıyla ortaya koydu. Suriye’de halkların üzerine IŞİD çeteleri sürüldü. Korku politikalarıyla bütün topraklar yağmalandı, kadınlar kaçırılıp köle pazarlarında satıldı, tecavüze uğradı, çocuklar öldürüldü daha 3 yaşında, 5 yaşında bebekler katledildi. Kapitalist iktidarlar eliyle bu politikalar bölgemize baskıyı, korkuyu yaymayı amaçladı. Küresel kapitalist devletlerin savaş politikalarına entegre olmuş devlet iktidarı, bu savaşta en önde olmak için, efendilerine en iyi hizmetkar olduklarını göstermek yolunda, uzak olmadığı IŞİD ve cihatçı çetelerle bir araya geldi. Bu çeteleri ‘Öfkeli gençler’ olarak devletin en yüksek kademesinden sevimli göstermeye gidecek kadar pişkinlerdi. Hepimizin hafızasındadır. Hafızamıza, hesap defterimize yazıyoruz onların işbirliğini, aymazlıklarını. Elleri hiç titremeden, oturdukları koltuklardan, beslediklari çeteler eliyle Reyhanlı’da 52 insanı katledenler, Ezidi kadınları köle pazarlarında satanlar, Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikalarıyla Roboski’de 34 insanı katleden aynı zihniyettir; çürümüş kapitalist sistemdir. İstedikleri tamamen susmamız, tamamen esir alınmamız ve tam bir karanlığa gömülmemizdir. “Ancak biz biliyoruz ve onlara da gösterdik ki yağma, talan, katliam ve savaşla beslenen bu sistem var oldukça onun karşısında direnenler de var olacaktır. Bu çürümüş düzene karşı isyan kaçınılmazdır. Bu topraklarda Gezi’yi yaşadık biz, milyonlar olup sokaklarda direnerek öğrendik, güzelleştik. Gezi Direnişi’yle somutlaşan halkların ortak mücadelesi, bölgemizde süren savaşa karşı çıkan sesi yükseltmiştir. Kobane’de başlayan direniş, egemenlerin korkularını gerçeğe çevirmiştir. Kobane direnişi, Anadolu’ya, Kürdistan’a, dünyanın dört bir yanına sıçramış, direniş ruhu çürümüş düzene karşı mücadeleyi ortaklaştırmıştır. Halkların özgürlük, adalet ve barış talepleri sokakta somutlanmıştır. Egemenlerin halkları mahkum etmeye çalıştığı karanlığı yaran bu direniş, korkularını gerçeğe çevirmiştir. Saraylarını, saltanatlarını kaybetme korkusu yaşayan bir avuç sömürücü bütün kana susamışlıklarıyla saldırganlaşmıştır. “Direnişle simgeleşen Kobane’ye doğru yola çıkan, orada çocuklara oyuncak götürmeye, özgür bir dünya hayallerini yanlarına alıp savaştan yıkılan şehri elleriyle inşa etmeye giden 33 Düş yolcusuna yönelik Suruç’ta, Saray Rejimi ve Işid işbirliğiyle katliam gerçekleştirilmiştir. İşçileri, emekçileri, halkları hapsetmeye çalıştıkları karanlığa yakılmış 33 ışık, özgür bir dünya için çıktıkları yolda ölümsüzleşmiştir. “Bugün yargısıyla karşımızda bu çürümüş düzen; incelemedikleri delillerle, yargılamadıkları faillerle… “Bugün polisiyle karşımızda; Suruç için adalet demek için bir araya geldiğimizde karşımıza dikilen, katliamın olduğu gün ortalıkta görünmeyen polisiyle… “Bugün bütün devlet mekanizmalarıyla karşımızda; düş yolcularını anlatan bir belgesel gösterimini yasaklayacak kadar şiddetini arttıran saldırganlığıyla… “Bu saldırganlık yalnızca Suruç için adalet isteyenlere değil; bu çürümüş düzende ezilen, boyunduruk altına alınmaya çalışılan herkese karşıdır. Bu yüzden Suruç için adalet demek Rabia Naz için, Şule Çet için, Çorlu Tren katliamında öldürülenler için, Gezi’de katlettikleri Berkin Elvan için, Hasan Ferit Gedik için, Gezi’de kaybettiğimiz canlarımız, yoldaşlarımız için adalet demektir. “Bugün buradan köhnemiş bu sistemin polisine, yargısına, parlamentosuna sesleniyoruz; yetmez bu saldırganlıklarınız, baskılarınız. Daha fazlası daha fazlası gerekir size. Ancak unutmayın yazıyoruz her döktüğünüz kanı, tecavüz ettiğiniz her çocuğu, öldürdüğünüz her kadını, hakkını arayan öğrencilere attığınız her copu, hesabımız var sorulacak. “Adalet ve özgürlük için, yaşamlarımız için, 33 düş yolcusunun bizlere bıraktığı özgür dünya düşünü eylemek için sokaklardayız. Bıraktıkları bayrağı elimize alıp, mücadeleyi yaşamın her alanına yayacak; karanlıkla boğmaya çalıştıkları adalet ve özgürlük talebimizi örgütlü gücümüzle yükselteceğiz, adaleti sokaklarda verdiğimiz mücadelemizle sağlayacağız.”