*Bütün Politik Tutsaklara Özgürlük!
Korona virüsü ile birlikte cezaevlerinde yaşanması muhtemel bir salgın ihtimali tüm dünyada haklı bir endişeye  yol açtı/açıyor. Türkiye de kısa süre önce ceza ve infaz yasalarında yapılan değişiklik büyük umutlara yol açmıştı. Ama gelin görün ki, iktidar her zamanki „düşman hukuku“ uygulamasını sürdürdü ve politik tutsakları bu yasal düzenlemenin yaratacağı olumlu sonuçlarının dışında tutu. Sonuç itibariyle politik tutsaklar toplu ölüme terk edilmiş oldular. 
Türkiye deki bu durum maalesef Dünya üzerindeki tek örnek değil. Baskı, zulmün ve sömürgeciliğin  olduğu birçok ülkede de aynı sorun tüm yakıcılığıyla yaşanmaktadır. Aşağıda İspanya ve Fransa devletlerinin sömürgesi Bask ülkesinin özgürlüğü için mücadele eden Basklı devrimci-yurtsever bir tutsağın eşinin mektubunu okuyacaksınız. Bu mektubun yazarını: Başak Demirtaş olarak da düşünebilirsiniz.
“Bask Ülkesinden bir mektup“
19/04/2020 | Corona salgını koşullarında Basklı bir siyasi mahkumun eşi (5.4.2020)
Öncelikle sizi Bask Ülkesinden selamlamak istiyorum. Birçok yerde olduğu gibi, biz de Euskal Herria’da evdeyiz ve sadece alışveriş yapmak ya da yaşlılarımızla ilgilenmek için dışarı çıkabiliyoruz. Bu durum daha uzun devam edecek ve bizlerde bu durumdan faydalanarak (her durumda en iyisini) uzun süredir yapmak isteyip de yapamadığımız şeyleri yapıyoruz.
Benim maksadım, diğer şeylerin yanı sıra, mahkumlarımızın durumunu sizlerle paylaşmak. Aslında, bunu tamamen farklı bir şekilde yapmak isterdim, ancak şu anda virüs hayatın her alanında, bu nedenle bu kısa mektup da virüsün provoke ettiği koşullarla ilgili olacaktır.
Benim eşim 24 yıldan fazla bir süredir Fransız ve İspanyol cezaevlerinde olmasına rağmen, Korona günlerinde onlardan, bizlerin psikolojik sağlığı için neler yapabileceğimize dair tavsiyeler gelmeye başladı: Eğer içeriye tıkılmışsan bir rutin oluşturmak ve bu rutini mümkün olan en iyi şekilde uygulamak ve takip etmek iyidir: sabah yoga, öğrenme, okuma, iyi yemek yapma (tabii ki parmaklıklar ardında fırsatınız olmasa bile) … kısacası, düzenli entelektüel, fiziksel, meşgaleler ve aktiviteler önemlidir. Bunu hapisteki dostlarımızdan ve akrabalarımızdan daha iyi kim bilebilirdi?
Başlangıçta, hapishanedeki virüsün bir korku senaryosunun gerçekleşmesine neden olacağından korktum, çünkü bağımlılıklarla fiziksel olarak zayıflamış ve hapishanede kötü tıbbi bakımla hayatta kalma şansı olmayan çok sayıda sosyal mahkum var. Yıllardır bu şartlarda yaşayan yoldaşlarımızın çoğundan bahsetmiyorum bile. Neyse ki, henüz bu kötü senaryo gerçekleşmedi.
Virüsün yayılmasını önlemek için alınan önlemler muhtemelen gereklidir: ziyaretleri engellemek ve tüm aktiviteleri durdurmak (kurslar, spor …). Ancak bu resmi mantığın insani sonuçları vardır, çünkü sevdiklerinizi görememek çok acı vericidir. Kişisel temas kuramamak, arada cam bölme ile ziyaretler yapmak kolay değildir – ne içeridekiler ne de biz dışarıdakiler için. Burada tamamen sokağa çıkma yasağı var. Bu yüzden öyle yada böyle hapishaneye kadar zaten gidemiyoruz. Ancak sokağa çıkma yasağı henüz yürürlüğe girmeden, tüm ziyaretler iptal edilmişti. Gerekçe, biz ziyaretçilerin kendimizi tehlikeye atacağımızmış çünkü birbirimizle temas kuruyormuşuz. Son ziyaretim sokağa çıkma yasağının 3. günü için planlanmıştı. Eşimi gördüğümden bu yana 6 hafta geçti. Bundan önce düzenli olarak ayda iki kez görüşürdük.
Sözde mağduriyet tazminatı olarak mahkumlarımız artık haftada 10 telefon görüşmesi yerine 12 görüşme yapabiliyor. Bir yıl önce, bu konuşmaların süresini 5’den 8 dakikaya çıkarmışlardı. Şimdi eşim beni haftada üç kez arayabiliyor ve haftada 24 dakika birbirimizle konuşabiliyoruz. ( Bu arada, telefon kartlarının ve cep telefonlarına yapılan aramaların bazı sosyal mahkumlar için ucuz ve karşılanır olmadığı gerçeği bir kenar notu olarak belirtilmelidir) Görüşmelerde her iki taraftaki endişeler hissediliyor, ancak birbirimizle olumlu şeyler paylaşmaya çalışıyoruz: Mesela kısa bir süre önce kar yağmıştı ve kar tanelerinin şekillerinin güzelliğinin keşfinin verdiği hayret güzeldi. Birbirimize okuduğumuz iyi kitaplardan bahseder ve duygularımızı açıkça iletmeye çalışırız. Konuşmalarda gizlilik olmadığını bildiğinizden bu her zaman kolay olmasa bile.
Virüs Bask Ülkesine girmeden hemen önce, bazı siyasi mahkumların serbest bırakılması dolayısıyla yapılan „hoş geldiniz“ karşılamalarına katılanlardan birkaç tutuklama oldu. Şimdi İspanyol hükümetinin kaygıları değişti ve “tüm insanlar” parmaklıklar ardındaki insanlar da dahil olmak üzere virüsten korunmalıdır. Mahkumların karantina zamanını evlerinde, açık hapishanede ve hapis cezası az kalmış olanların, gözetim önlemleriyle (elektronik ayak bileği manşetleri, günlük telefon görüşmeleri, vb.) geçirme olasılığı vardır. Ama elbette bu Basklı siyasi mahkumları için değil. „Özellikle cezaevlerindeki yaşlı ve hasta insanlar korunmalıdır“; ama eğer Basklı yoldaşlar söz konusu ise, yine durum tamamen farklı oluyor.
İstisnai kuralların uygulanmasının 2011’den sonra ve hatta 2018’den sonra da devam ettiğini görmek beni kızdırıyor. Onlar her zaman adil değillerdi, ama hapishanelerdeki durumun değişeceğine inanmıştım. Nasıl bu kadar saf olabilmişim bugün bu beni şaşırtıyor. Bir çok mahkumun ebeveynleri ve yaşlı akrabalarının onları, sevdiklerini şimdi görememesi, ziyaretler tekrar mümkün olduğunda hala hayatta olup olmayacaklarını bilememek beni çok üzüyor.
Şimdi izlere hoşça kalın diyorum. Mümkünse, çoğunu evde geçirdiğimiz zamanımızın sadece küçük bir kısmını politik tutsaklara mektup yazmaya ayırabilir misiniz,- sadece Basklı tutsaklara değil- ve kendinize dikkat edin!
Corona salgını koşullarında Basklı bir siyasi mahkumun eşi
http://www.info-baskenland.de/1805-0-Ein+Brief+aus+dem+Baskenland.html den umut gazetesi çeviri kolektifi tarafından çevrilmiştir.
*Çeviri kolektifinin notudur.

 
             
                     
                     
                     
                                             
                                        