Gündem

DKP/BÖG:”1 Mayıs’ta Özgürlük Sokakta, Kurtuluş Kavgada! “

DKP/BÖG Merkez Yürütme Komitesi, işçi emekçilerin mücadele günü olan 1 Mayıs için “1 Mayıs’ta Özgürlük Sokakta, Kurtuluş Kavgada! ” başlıklı bir çağrı açıklaması yayınladı.

Açıklamanın tam halini siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

1 Mayıs’ta Özgürlük Sokakta, Kurtuluş Kavgada!

Dünya kapitalist sistemi büyük bir kriz içerisindedir. Kapitalizmin yaşadığı kriz kendi içsel dinamikleri içerisinde gelişmekte ve sistematik bir şekilde yaşanmaktaydı. Yaşanan Corona virüsü ile birlikte bu kriz daha da derinleşmeye başlamıştır. Zaten kapitalizmin içsel dinamikleriyle birlikte gelişen kriz, corona virüsü salgını ile birlikte dünya genelinde yeni bir nitelik kazanmış durumdadır.

Dünya genelinde kapitalist metropoller başta olmak üzere corona virüsün yaygınlaşmasıyla birlikte kapsamlı bir kriz süreci yaşanmaktadır. Şimdiden krizin ne kadar devam edeceğini ön görmek zordur.  Şimdiden devletlerin resmi rakamlarına göre milyonlarca insan salgına yakalanmakta ve yüz binlerce insan ölmektedir.

Dünya kapitalist sistemi büyük bir alt üst yaşamaktadır. Sağlık sistemi başta olmak üzere kapitalist sistemin genel işleyişi büyük bir şok ve çöküş içindedir. 

Türkiye faşist rejimi ise krizi kapsamlı olarak hisseden ülkelerin başında gelmektedir. Faşist rejim hali hazırda Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halklarına dönük kapsamlı bir saldırı konsepti yürütmekteydi. Bu koşullar altında kırılgan bir ekonomiye sahip olan faşist iktidar ağırlıklı olarak inşaat, turizm ve hafif montaj sanayi üzerine inşa edilmiş bir ekonomiye sahipti. Bu yönüyle Kuzey Kürdistan’da, Rojava’da ve Güney Kürdistan’da yürütülen savaşın ekonomik maliyeti büyüktü. Buna birde faşist Erdoğan iktidarının İdlip, Libya ve Doğu Akdeniz maceraları gibi yayılmacı politikaları eklenebilir. Bütün bu koşullar altında gelişen corona virüsü salgınıyla birlikte Türkiye ekonomisi büyük bir krizle karşı karşıyadır.  Faşist rejimin ekonomisi mart ayında büyük bir açık vermiştir. Nisan ayında bu açık daha da artacaktır. Bu koşullar altında faşist iktidarın çıkış yolu her zamanki gibi yaşanan krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetme yöntemidir. Bu amaçla “biz bize yeteriz” başlıklı bir kampanya başlattı. Kampanya beklediği ilgiyi görmediği noktada iktidar tekalif-i milliye yöntemleriyle zorla bağış toplamaya başladı. Faşist iktidar, ekonomik krizin derinleşen etkileri karşısında kendi dışında oluşan her türlü dayanışma ve yardımlaşma pratiklerini engellemeye çalışmaktadır.

Gelişmeler çok açık bir şekilde göstermektedir.  Faşist iktidar büyük bir kriz yaşamaktadır. Ülkeyi yönetmekte zorlanmakta ve yaşanan can kayıplarıyla birlikte daha fazla kriz içerisine sürüklenmektedir. Kırılgan ekonomiyi toparlamak için daha fazla tekalif-i milliye önlemleri almaktadır.

Aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçilerin üzerinde ki baskılar daha da derinleşmektedir. Faşizme karşı olan ve onu eleştiren herkes bir şekilde faşizmin saldırılarına maruz kalmaktadır. Faşizm açık bir şekilde ülkeyi yönetmekte zorlanmaktadır. Bu yönüyle büyük bir yönetim krizi ile karşı karşıyadır.

Bu koşullar altında  faşizmin otoriter yüzü daha fazla ön plana çıkmaktadır. Türkiye faşist iktidarının Corona virüs ve sonrasında yaşanan ekonomik kriz sürecinden güçlenerek çıkacağı propogandasını yaygın bir şekilde yapmaktadır. Ancak mevcut ekonomi-politik bilimi çerçevesinde böyle bir olasılık mümkün görünmemektedir. Tam tersine faşist iktidarın bu süreçten zayıflayacağı ve hatta yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması olasılık dahilindedir.

Faşist iktidar halka dönük “evde kal” çağrısı yapmaktadır. Ancak bizzat Cumhur Başkanı sözcüsü İbrahim Kalın’ın belirttiği gibi ekonominin durmaması için hafta içi sokağa çıkma yasağı ilan edilmemektedir. Hafta sonu apar topar ilan edilen sokağa çıkma yasağı aslında günü kurtarma hamlesiydi.

Hafta içi sokağa çıkma yasağı ilan etmek ekonominin çökmesi anlamına geleceği için faşist iktidar bunu yapmıyor. Bu yönüyle Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerin hayatını faşist iktidarın varlığını sürdürmesi için riske atıyor. Bu noktada “evde kal” kampanyası ile yürütülen bütün propogandaya rağmen mesele işçi sınıfı ve emekçilere gelince onlara “evde kal” ma değil işe gitmek dayatılmaktadır.

Yaşanan gelişmeler bir kez daha yalın bir gerçeği gözler önüne seriyor. Kapitalist sistem işçinin emeğinin sömürüsü üzerine kurulmuştur. Bu sömürü olmadan kapitalizm bir gün bile yaşayamaz.

Cezaevlerinde bulunan  mafya bozuntuları, dolandırıcılar, katiller ve AKP’nin yandaşları Corona virüs nedeniyle  serbest bırakılrken  devrimci, demokrat ve yurtsever tutsaklar adeta ölüme terkedilmektedirler. 

Öte yandan kendisi halka “evde kal” çağrısı yapan iktidar ülke içinde ve dışında savaş politikalarına devam etmektedir. İdlip’e ve Rojava’ya asker sevkiyatı devam etmektedir. Rojava topraklarına dönük bombardımanlar devam ediyor. 

Medya savunma alanlarına dönük olarak hava saldırıları devam ediyor. Kuzey Kürdistan’da gerillaya dönük operasyonlar devam ediyor. 

Devrimci siyasete dönük yasaklamalar engellemeler devam ediyor. İşçi sınıfı ve ezilenler için özgürlük isteyenler gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.

Kadınların üzerindeki erkek egemen baskılar faşist rejimin genel yaklaşımı haline gelmiş bulunuyor. Bu yönüyle pandemi sürecinde kadınların ev hayatına hapsedilmesi onlara dönük erkek egemen baskıları daha artırmaktadır.  Aynı zamanda pandemi sürecinde işçi sınıfına dönük işten çıkarma pratikleştikçe ilk önce kadınları hedef almaktadır.

Bütün bu gelişmeler önemli bir gerçeğin işaretidir. Bu gerçek faşist iktidarın ciddi bir krizle karşı karşıya olduğu ve devrimci siyaset doğru bir konumlanma içinde olursa bu krizin devrimci olanakları güçlendireceği gerçeğidir.

Herşeyden önce “evde kal” çağrıları ve benzeri çalışmalarla faşist iktidar corona virüsünün yarattığı krizi kendisi için bir fırsata çevirmeye çalışmaktadır. Bu fırsatçılığın genel mantığı işçi sınıfı ve emekçileri etkisiz kılmaktır. Bunuda pandemi koşullarını istismar ederek yapmaktadır.

Bütün bu konjoktür içinde Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halkları açısından 1 Mayıs yaklaşıyor. Faşizm yaşanan pandemi sürecini de istismar ederek 1 Mayıs’ın örgütlenmesini ve tarihsel önemine uygun bir şekilde coşkuyla kitlelerle buluşulmasını engellemeye çalışacaktır.

Herşeyden önce biz devrimcilerin görevi faşizmin içinde bulunduğu kriz koşullarında krizi daha da derinleşerek bir iktidar krizi haline gelmesi için canla başla uğraşmaktır. Buda kendiliğinden olmayacaktır.

Devrimci siyasetin bütün kadrolarına düşen görev bulundukları bütün alanlarda işçi sınıfının ve emekçilerin örgütlenmesi ve faşizme karşı seferber edilmesidir. Bu yönüyle yaklaşan 1 Mayıs süreci de bu ciddiyetle ele alınmalıdır.

Bu süreçte faşizm işçi sınıfı ve emekçilere sokağı yasaklamaktadır. Bu temelde işçi ve emekçilerin öncüsü olarak biz devrimciler her ne şekilde olursa olsun sokakları terketmemeliyiz. Faşist iktidar sömürü çarkını işletmeye devam ediyor, devrimcileri tutuklamaya devam ediyor, gerillaya dönük askeri operasyonlara devam ediyor. Bütün bu koşullar altında bizlere düşen görevde devrimci sorumlulukla üzerimize düşen görevleri layıkıyla yerine getirmektir.

Bu temelde küçük iş büyük iş ayrımı yapmadan işçi ve emekçi kitlelerle doğrudan ilişki kurma olanaklarını yaratmalıyız. Ortada bir pandemi süreci var ve bu süreç bir süre daha devam edecektir. Bu koşullar altında Türkiye faşizmi ile işçi sınıfı ve emekçiler arasındaki çelişkiler dondurulmamış tam tersine daha da keskinleşmektedir. Dolaysıyla gerekli önlemleri alarak mücadele alanlarında olmak ve hedeflediğimiz kitleleri kazanmak temel yaklaşımımızdır.

1 Mayıs sürecinde faşizmin saldırıları, pandemi süreci ve emperyalist yayılma siyaseti karşsında devrimci siyasetde ısrar edeceğiz. Bu temelde sokakları terketmeyeceğiz.  Gerçek özgürlük sokakta , mücadelenin ve kavganın içindedir.

Bulunduğumuz bütün alanlarda 1 Mayıs’ı en güçlü şekilde örgütlemek ve tarihsel anlamına uygun bir şekilde sahiplenmek görevimizdir. Bu yönüyle bütün yoldaşlarımızın görevi 1 Mayıs gününü faşizme karşı bir meydan okuma ve devrimci iradeyi ortaya koyma gününe çevirmektir.

Sokağa çıkmak, bulunduğumuz alanlarda 1 Mayıs coşkusunu yaratmak ve bu güne faşizme karşı bir devrim provasına çevirmek görevimizdir. Bu temelde iş yerlerinde, sokaklarda ve mahallelerde devrimci siyaset “Özgürlük sokakta Kurtuluş Kavga’da” şiarıyla 1 Mayıs’ı en güçlü şekilde örgütleyecektir.

Gün emperyalist-kapitalist sistemin insanlığa dayattığı açlık, yoksulluk ve ölümü kabul etmeme ona karşı isyan etme günüdür. Bu temelde devrimcilerin görevi faşizmi ve emperyalist-kapitalist sistemin aksaklıklarını onarma değil tam tersini onu alaşağı ederek onu yerle bir etmektir. 

Bu temelde bütün yaşam alanlarında örgütlenmek ve yaşamın bütün alanlarını faşizme karşı direniş alanına çevirmek hedefimizdir. Emperyalist-kapitalist düzen bütün dünyada bir hegomanya kaybı içindedir. Ülkemizde ise faşist rejim büyük bir krizle karşı karşıyadır. Bu koşullar doğru temelde değerlendirilirse bizleri Türkiye devrimine yaklaştıracaktır. Bu temelde karamsarlığa düşen ve devrimci saflarda yılgınlık örgütleyen eğilimlere karşı en etkin bir şekilde mücadele etmeliyiz. 

Gün faşizme karşı mücadele etme ve faşizmden hesap sorma günüdür. 1 Mayıs 2020’de “özgürlük sokakta Kurtuluş kavgada” şiarıyla faşizme ve emperyalist kapitalist düzene karşı sokakları özgürleştirmek görevimizdir.

Kapitalist düzen tarafından sömürülen işçiler için, erkek egemen sistemin hedefi olan kadınlar için, cezaevlerindeki devrimci tutsaklar için, emperyalist-kapitalist sistemin sömürdüğü ezilen halklar için

Yaşasın 1 Mayıs Yaşasın Devrim ve Sosyalizm 

Devrimci Komünarlar Partisi/Birleşik Özgürlük Güçleri Merkez Yürütme Komitesi

Paylaşın