Gündem

Tutsak aileleri: ‘Yeter artık diyoruz. Tecrite son verilsin, görüşler açılsın!’

Hapishanelerde yaşanan hak gaspları ve tutsaklara yönelik usulsüz uygulamalar devam ediyor. Pandemi sürecinde iktidar tarafından çıkarılan infaz yasası değişikliğinde yeniden gündeme gelen ve tüm kamuoyu baskısına rağmen siyasi tutsaklara karşı sürdürülen politiklara karşı hem tutsakların hem de çeşitli örgüt ve derneklerin mücadelesi sürüyor. Bu süreçte yaşananlara dair Umut Gazetesi olarak tutsak yakınlarıyla konuştuk. Pandemi sürecinde hapishanelerde yaşananları aktaran tutsak yakınları başlattıkları imza kampanyasıyla yaşanan ihlalere karşı tutsakların sesini dışarı taşımaya çalışıyor.

İmza kampanyasına buradan destek olabilirsiniz.


Gazetemize konuşan tutsak yakınları bu süreçte yaşadıklarını ve verdikleri mücadeleyi şöyle özetlediler;

Pandemi nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde bir tutsak yakını olarak ne tür sorunlar yaşıyorsunuz?

Pandemi nedeniyle alınan önlemlerden en fazla etkilenen kesimlerden biri de maalesef tutsaklar ve onların aileleri oldu. Karantina uygulamalarının başlamasıyla birlikte çocuklarımızın tüm görüşleri yasaklandı. Aylarca ne kapalı ne de açık görüş yapabildik. Bu süreçte yalnızca haftada bir gerçekleştirdiğimiz telefon görüşmeleriyle onlardan haber almaya çalıştık. Görüşlerin yasaklanmasıyla birlikte hiç olmazsa telefon görüşmelerinin artabileceğini düşünmüştük. Ancak bu konuda tüm ısrarlı taleplerimize rağmen hiçbir adım atılmadı. Yalnızca haftalık on dakika olan telefon görüşmeleri birbirini takip eden iki on dakikadan yirmi dakikaya çıkarıldı. Yakınlarımızdan sadece haftada bir kez bu telefon görüşmeleriyle haberdar olabildik. Oysa görüşlerin açık olduğu dönemde en azından haftada iki kez haber alma şansımız vardı. Pandemi boyunca telefon görüşmelerinin birkaç kez yapılmasını, görüntülü görüşme olmasını talep ettik. Kamuoyunda sanki görüntülü görüşme olacakmış gibi bir hava  yaratıldı ama her türlü teknolojiye rağmen hiçbir şey yapılmadı.

Haberleşmede güçlükler çektiğiniz bu dönemde tutsak aileleri olarak ne tür duygular yaşadınız?

Cezaevi koşulları içerisinde çocuklarımızın temel ihtiyaçları olan pek çok şeye ulaşmalarının çok zor olduğunu biliyoruz. Bu süreçte başta hijyen malzemeleri ve sağlık gereksinimleri olmak üzere pek çok şeye ulaşıp ulaşamadıkları konusunuda endişeler yaşadık. Cezaevlerinden gelebilecek bir vaka haberi olacak mı diye sürekli bir gerginlik içerisinde günlerimizi geçirdik. Bu dönemde cezaevinden tarafıma gönderilen bir faxın üzerindeki tarihle elime ulaşması arasında tam sekiz gün geçiyor. Fax diyorum, mektup değil.

Son dönemde pek çok alanda karantina uygulamalarından normalleşmeye geçilmesi cezaevlerini ve tutsak aileleri için ne ifade ediyor?

Evet, hayatın pek çok alanında normalleşmenin de ötesinde adımlar atılıyor. İmza kampanyasında da belirtildiği üzere bazılarının ulvi çıkarları söz konusu ise maçlar oynanıyor, uçaklar-trenler-otobüsler kalkıyor, toplu taşıma araçlarındaki insanlar balık istifi şeklinde nefesleri nefeslerine değerek seyahat ediyor, fabrikalar-kafeler-lokantalar çalışıyor, oteller açık, düğünler-toplu törenler yapılıyor, sahillerde yan yana yüzenler-güneşlenenler, parklarda-sokaklarda burun buruna insanlar velhasıl kelam her şey normale dönüyor. Normale dönmeyen-döndürülmeyen yalnızca cezaevleri… Normalleşme cezaevlerine normal olarak gelmiyor. Pandemi sürecininin başladığı günden bugüne daha önce her hafta gerçekleştirilen kapalı görüşler ayda bire düşürülmüş ve yalnızca bir kişiyle görüşme şeklinde sınırlandırılmış durumda. Açık görüşler yasak. Bayram görüşleri yok. Sohbet faaliyetleri yasak. Spor faaliyetleri yasak. Hastaneye muayaneye giden tutuklu-hükümlü cezaevine geri dönüşünde on dört gün boyunca tek başına bir hücrede kalmayı göze almak zorunda…

Tutsak aileleri olarak cezaevlerinde nasıl bir normalleşme bekliyorsunuz? Normalleşme beraberinde bir takım riskleri de getirmez mi?

Elbette ki bu süreçte açık görüşlerin başlaması şimdilik sıkıntı yaratabilir. Ancak zaten olağanüstü önlemler altında ve hiçbir temas olmadan yapılan kapalı görüşler pekala haftada bir şeklinde yapılabilir. Ancak pek de umutlu değiliz.

Neden?

Geçtiğimiz dönemde meydana gelen 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ kumpaslarıyla ilgili uygulamalardan tecrübe ettiğimiz bir şey var. Bunu hatırladığımız zaman pek de umutlu olamıyoruz. Cezaevlerini yöneten irade maalesef darbe girişimi sonrasında da hiç ilgisi olmadığı halde tutsaklara yönelik bir dizi tecritleştirme uygulamaları başlatmıştı. Şimdi de pandemi bahane edilerek sohbetler yasaklanıyor, spor faaliyetleri yasaklanıyor, kıyafet alımına sınırlama getiriliyor. Kitap okumayı zorlaştıran yasaklar konuluyor. İktidar; her durumu tecriti derinleştirmek adına bir fırsat olarak görüyor. Yeter artık diyoruz. Tecrite son verilsin, görüşler açılsın, sohbet ve spor faaliyetleri normale dönsün.

Paylaşın