Gündem, Umut Yazıları

Faşizm ve birleşik mücadele perspektifi üzerine – Sinan Varlık

Uzun bir süredir birleşik devrim perspektifi/birleşik mücadele hattı başlıkları üzerinden yürüyen tartışmalar ideolojik/politik gündemi çevrelemiş durumdadır. Yapılan tartışmaların metin düzeyinde bile olsa yoğunluk kazanması sevindirici ve bu tartışmaların yavaş yavaş toplumsal muhalefet ekseninde pratik karşılıklarını alması da olumlu bir gelişme olarak okunmalıdır.

Birleşik devrim/birleşik mücadele tartışmaları yönünden yapacağımız analizin; geleceği kurmak noktasında sağlıklı bir rotada ilerleyebilmesi için konunun strateji/taktik bütünselliği içinde değerlendirilmesi temel yöntemimizdir.

Türkiye Devrimci Hareketi’nde (TDH) yürütülen birleşik mücadele tartışmalarındaki en hatalı yönelim; stratejiye içkin olmayan, onun bütünselliğine hitap etmeyen taktiksel yönelimlerden/toplamlardan/ bir araya gelişlerden medet umulması, bu yönelim sonucu oluşan politik muhtevanın ise sadece ve sadece “var olan tıkanıklığı aşma/faşizmi geriletme” perspektifine sıkışmasıdır.

TDH’nin yaşıyor olduğu en önemli sıkıntılardan biri; kadro-kitle ve toplumsal muhalefet zemininde yaşadığı tıkanma halidir. Bu noktada siyasal hayatımızda pratik bir şekilde karşımızda duran bu can alıcı sorunu görmezden gelemeyeceğimizi belirtmek isterim. Yukarıdaki önermenin bu yönde bir önemsizlik algısı yaratmaması açısından konuyu daha da derinleştirmek, tartışmanın daha sağlıklı bir zeminde ilerlemesi açısından büyük önem arz etmektedir.


Meselenin kendisini “araç-amaç” bütünselliği içinde analiz ettiğimiz zaman; “tıkanıklığın aşılması” bir amaç mı, yoksa araçsal bir kavrayış mıdır? Ya da olumlu bir yerden “taktiksel” bir zeminde “araç” olarak tarif ettiğimiz “tıkanıklığın aşılması”, stratejik zeminde neye hizmet etmektedir? Bu soruya vereceğimiz yanıtlar; tartışmanın sadeleşmesine ve derinleşmesine ön açıcı olacağından oldukça önemli bir noktada durmaktadır.
Birleşik mücadele zemininde “tıkanıklığın aşılması” üzerinden yürüyen bu araçsal kavrayış, geri bir pozisyon alışla “faşizmi geriletmeyi” murat=ümit ediyorsa, sürecin kendisinin “savunmaya kilitlenen” geri bir stratejik hatta ilerleyeceği kaçınılmaz bir gerçeklik olarak ortaya çıkacaktır.
Bu nedenle; amaç-araç bütünselliği içinde stratejik olarak “tasfiyeyi” hedeflemeyen taktiksel zemindeki bütün araçsal hamlelerin faşizm karşısında yenilgiye mahkûm olduğu, tartışma zeminindeki netlik noktamızdır.


Eğer ki süreci; faşizmin derinleşerek kurumsallaştığı, haliyle “devletleştiği” bir durum üzerinden tarif ediyorsak; tartışma zeminimizi var olan tıkanıklığı aşma üzerinden gelişen “geriletme” ekseninde değil, kararsız denge bağlamında “iktidar gücünün” toplumsal/siyasal anlamda “tasfiyesine” yönelik olarak kurmamız, meseleyi stratejik yönden “devrime” içkin daha bütünlüklü bir şekilde kavramamıza olanak sağlayacaktır.


Faşizm ve birleşik mücadele ekseninde yürütmüş olduğumuz bu tartışmanın kendisi, faşizme içkin defaatle vurguladığımız “çözülme/yıkılma” ayrışması içinde de okunmalıdır. Toplumsal mücadeleler tarihindeki örnekler de göstermiştir ki, faşizmin çözülüşünü (ya burjuvazinin bir bölüğünün hamlesiyle/ya da sadece taktiksel hamlelerin sonuçları üzerinden) beklemek, Büyük Sahra’da yağmur duasına çıkmaktan farksız bir noktada durmaktadır. Çünkü olağanüstü bir “iktidar gücü” olan faşizmin topyekûn imhası (tasfiyesi); önce onun yıkılmasına, yıkılmasıyla birlikte oluşan süreç içinde de tüm tortularıyla birlikte çözülüşüne bağlıdır.

Faşizm tartışmasına ilişkin yukarıda belirtmiş olduğumuz “çözülme” hattının kendisi, bir yaratıcılık ürünü olmayıp, bir bekleme halinin tasviri, başka bir ifadeyle tarif edecek olursak bir “durma” biçimidir. Oysa ki “yıkıcılık” (tasfiye); tüm durma biçimlerinin parçalanması, hep bir yol araması veya yeni bir yol kurması bağlamında “politik kuruculuk” üzerinden tarif ettiğimiz “kurucu yıkıcılık” hattının ta kendisidir. Bu bağlamda; “çözülmeyi bekleme” bizi “savunmaya kilitlenen” bir yerden “devletin taktik yönetimi” altına sokarken, kurucu yıkıcılık üzerinden tarif ettiğimiz “tasfiye” hattı; devrimci hareketin var olan tıkanıklığını da aşarak “kesintisiz devrimci taarruzu” esas alan stratejik/taktik bütünlüğü ifade etmektedir.


Uzun yıllardır Türkiye sosyalist hareketinin, kendi yapısallığına ilişkin yürütmüş olduğu tüm tartışmalar, “var olan tıkanıklığın nasıl aşılacağı” noktasında düğümlenmektedir. Bu sorunu bu denli yoğun tartışıp, var olan sorun pratik/politik düzlemde bu denli çözüm bulunamaması, bu konu özelinde de olsa, en azından şapkayı önümüze koyma vaktinin geldiğini göstermektedir.


Öncelikle bir kavramı/olguyu; ne kadar fazla tartıştığınız değil, stratejik/taktik bütünlük içinde nasıl tartıştığınız “yönteminizin” oluşumu açısından belirleyici bir noktada durmaktadır. O açıdan bu bütünsellik içinde tartışılmayan tüm olaylar/kavramlar zamanla tartışmacılarına karşı da “yabancılaşmakta” ve tarafları çözüm hattından uzaklaştırmaktadır.
Birleşik mücadele tartışmasının; sadece ve sadece “var olan tıkanıklığın aşılmasına” hapsedilmesinin geri bir hat olduğunu belirtmiştik. Bu tespitimizin kendisi, bizim bu yönde bir derdimiz olmadığını değil aksine bu sorunun çözümü noktasında daha bütünlüklü bir yerden soruna yöneldiğimizi açığa çıkarmaktadır.


Tıkanma bir “durma” biçimi olup, mücadele içinde geri bir pozisyona denk düşmektedir. Politik mücadele içinde oluşan bir geri pozisyonun, başka bir geri pozisyon üzerinden aşılmasını beklemek safdillik olur ki bizim var olan tartışmadaki ana itirazımız bu noktada derinleşmektedir.
Bu bağlamda var olan sorunun (tıkanmanın); geri pozisyon alışlarla (faşizmin çözülüşünü bekleme-faşizmi geriletme) çözülemeyeceği tartışmaya mahal vermeyecek netlikte açık olduğundan, sorunun (tıkanmanın) stratejik zeminde “tasfiyeyi” hedefleyen ileri bir pozisyon alışla pratik/politik mücadelenin seyri içinde aşılacağı gerçeği tartışma zeminindeki diğer netlik noktamızdır.


Tüm bu anlatılanlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, mücadele içinde ideolojik netliğimizi/yaratıcılığımızı ve hamle kabiliyetimizi (zenginliğimizi) tarif eden en önemli kavramsal bütünlük “stratejik netlik taktik üretkenlik” kavramsallığı içinde ele alınmalıdır. Faşizm ve birleşik mücadele ekseninde yürütmüş olduğumuz bu tartışmada; stratejik zeminde “tasfiyeyi” hedefleyen tüm “taktiksel” araçları (en genişinden/en darına-en açığından/en kapalısına) hiçbir “kapalılığa/sekterliğe ve ben merkezci” tavra hapsolmadan “yaratma-kullanma-derinleştirme ve kurumsallaştırma” önümüzdeki mücadele sürecinin ana belirleyeni olmalıdır.


Sinan Varlık
1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi
C-3/19
Silivri/İstanbul

Paylaşın