Gündem, Kadın - LGBTİQ+

Gözaltına alınan kadınlar: Çevik kuvvet barikatın içinde işkence koridoru oluşturdu

Gülistan Doku için eylem yapmak istedikleri sırada polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınan kadınlar, maruz kaldıkları işkenceyi anlatarak, “Burası faşizmin başkenti. Saatlerce 11 kadın hava girişi olmayan karanlık bir araçta bekletildik. Çevik barikatın içinde bir işkence koridoru oluşturdular” dedi.

Munzur Üniversitesi 2’inci sınıf öğrencisi Gülistan Doku’nun kaybedilişinin yıldönümünde, birçok kentte sokağa çıkarak eylem ve açıklamada bulunan kadınlar, Ankara’da erkek ve devlet şiddeti ile karşılaştı. Ankara Kadın Platformu’nun gerçekleştireceği açıklamaya izin vermeyen polisler aralarında gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda kadını darp ederek gözaltına aldı.

Son süreçte kadınların neredeyse her eylemine saldıran polisler, kadınları darp ederek gözaltına alıyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde bir günde 3 kadının katledilmesine ilişkin açıklama yapmak isteyen Kadın Meclisleri’ne saldıran polis 7 kadını gözaltına almış, yine aynı günün akşamında Üniversiteli Kadın Kolektifi üyelerinin AKP il binasında gerçekleştirdikleri mor boya eylemine gerçekleşen saldırı sonuncunda 5 kadın gözaltına alınmıştı.

Gülistan Doku için yapılmak istenen eylemde gözaltına alınan kadınlar yaşadıklarını anlatarak Ankara’da devam eden polis şiddetini değerlendirdi.

‘Burası faşizmin başkenti’

Ankara Kadın Platformu ve Yeni Demokrat Kadın üyesi Deniz Akbıyık, Ankara polisinin bu denli saldırmasının bu eylemle sınırlı olmadığını ifade ederek, sadece kadın değil gençlik eylemlerine de aynı muamele ile karşılık verdiklerini kaydetti. “Burası faşizmin başkenti” diyen Deniz, “Burada ciddi anlamda abluka altına alma politikası uygulanıyor. Çünkü başkentte yükselebilecek herhangi bir kadın hareketi, kitle hareketi ve gençlik hareketi devletin korkulu rüyası. 3 kişi ile bir eylem yapmak istediğimizde 100 polis yığılıyor. Aslında bu sadece komik. Bu onların kadınlardan ne kadar korktuğunu gösterir” dedi.

‘Sadece Ankara’da mı tehlikeli?’

Deniz, kimsenin sokağa çıkamadığı zamanlarda bile kadınların sokağı bırakmadığının altını çizerek, bunun farkında olduklarını ve buna izin vermek istemediklerin söyledi. Kendilerini darp ederek gözaltına alan polislerin her eylemde karşılarına çıkan polisler olduğunu vurgulayan Deniz, “Başkent olmasından kaynaklı hep özel bir politika vardı Ankara’da. Bulunduğu her koşulu değerlendiren ve orada zor aygıtlarıyla halkı baskılamaya çalışan bir tavırları var. Gülistan Doku için 81 ilde eylemler yapılırken ve hiçbir sorun çıkmazken, neden Ankara’da saldırma ihtiyacı duyuyor emniyet? Sadece Ankara’da mı tehlikeli? ‘Burası benim çöplüğüm’ diyor” sözlerine yer verdi.

‘Kadın hareketi çığ gibi büyüyecek’

Bir kişi daha eksilmeyeceklerinin altını çizen Deniz, sokakta olacaklarını belirtti. Bütün kadınlarda bu iradenin olduğuna dikkat çeken Deniz, “Kadın kadının kurdu değil yurdudur” cümlesini boşuna söylemediklerini sözlerine ekledi. Deniz, kadın hareketinin çığ gibi büyüyeceğini aktararak, “Başka çaremiz yok çünkü her gün katlediliyoruz. Katledemediklerini kaybediyorlar. Kaybettiklerinin faillerini yargılamıyorlar. Sokağı bırakmayacak, irademizi teslim etmeyecek ve mücadeleyi büyüteceğiz. Yaşam ve yaşam hakkımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Bize ‘Yaşayamazsınız’ diyorlar. Biz de ‘Hayır yaşayacağız, bize bu yaşamı zehredene bu yaşamı zehredeceğiz’ diyoruz. Bunun için de bulunduğumuz her alanda direneceğiz” ifadelerini kullandı.

‘Saldırıyı teşhir ederek, sloganlarla yürüyüşe geçtik’

Ankara Kadın Platformu üyesi Yaren Tuncer de Gülistan Doku’nun kaybedilişinin birinci yılı olması sebebiyle Çankaya Belediyesi önünde bir eylem yapacaklarını söyledi. Gülistan’ın kaybedildiği günden beri ne baş şüpheli Zainal Abakarov’un yargılandığını ne de Gülistan’ın arandığını ifade eden Yaren, “Devlet, Gülistan’a ne olduğunu fail ya da failleri koruyarak ve onu aramayarak gizledi. Bu sebep ile birinci yılında ‘Gülistan Nerede?’ sorusunu bir kez daha güçlü bir şekilde sormak, ‘Zainal yargılansın!’ demek ve Gülistan başta olmak üzere tüm kaybedilen kadınların akıbet ve adalet mücadelesini sürdürmek üzere bir eylem yapmak istedik. Ancak eylemi gerçekleştireceğimiz alan polis tarafından tutuldu ve alanın yakınında toplanan arkadaşlarımız alandan uzaklaştırıldı. Polis tarafından sözlü taciz ve itilerek uzaklaştırılırken, Gülistan’ı aradığımızı ve bu mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi haykırdık. Bize yapılan bu saldırıyı teşhir ederek, sloganlarla yürüyüşe geçtik” şeklinde konuştu.

‘Hava girişi olmayan karanlık bir araçta bekletildik’

Yaren, polisin kendisiyle birlikte çok sayıda kadını darp ederek gözaltına almalarını şu ifadelerlerle dile getirdi: “Yürüyüşümüze saldıran polis benimle beraber birçok kadını darp ederek ve hakarette bulunarak gözaltına aldı. Saatlerce 11 kadın hava girişi olmayan karanlık bir araçta bekletildik. Hastaneye götürüldüğümüzde hukuksuz bir şekilde defalarca üst araması yapılmak istendi. Buna karşı çıktığımızda bir arkadaşımıza saldırıldı. Kaybedilen ve katledilen kadınlar için sokağa çıkan bizlere Ankara polisi tarafından gözaltı terörü ve işkence uygulanmakta. Gözaltı ve baskılar ile kadınları susturamayacaklarını bir kez daha ifade etmek isterim. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz.”

‘Gazetecilere yönelik fiili bir engellemeye başlandı’

Gözaltına alınan kadınlar arasında bulunan serbest gazeteci Eylül Deniz Yaşa, Ankara’da uzun zamanlardır sokakta gazetecilik yaptığını dile getirdi. Pek çok arkadaşıyla birlikte uzun zamandır polis şiddetine maruz kaldığına dikkat çeken Eylül, en son Gülistan Doku için yapılan eylemde darp edilerek pek çok kadın ile birlikte gözaltına alındığını aktardı. Gülistan’ın bir yıldır ortada olmadığını ve üstünün kapatılmaya çalışıldığına yönelik bir şüphenin ağır bastığını sözlerine ekleyen Eylül, “Bizde çekim yapmak üzere hazırlıklarımızı yaptık ama eylem boyunca polis bize ‘Çekme, kameranı kapat’ diyerek görüntü almamızı engellemeye çalıştı. Basının ilk alana gittiği andan itibaren sivil polisler etten bir duvar ördüler ve engellemeye başladılar. Kadınlara saldırı Meşrutiyet Caddesinde oldu ve gazetecilere yönelik fiili bir engellemeye başlandı” diye konuştu.

‘Basın dayanışması söz konusuydu’

Basına yönelik engellemeleri dile getiren Eylül yaşananları şu sözlerle sürdürdü: “Basına yönelik engelleme Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirine saldırıya dönüştü ve işkence boyutuna varan tavırlar söz konusuydu. Bunu engellemeye çalışan JinNews muhabirleri aynı saldırıya maruz kaldılar. JinNews, MA muhabirine yapılanları çekmeye çalışırken aynısına maruz kaldı, bu sefer biz onları çekmeye çalışırken biz saldırıya maruz kaldık. Saldırılardan öteye bir basın dayanışması da söz konusuydu. Beni gözaltına almadan önce ‘çekemezsin’ dediler ve telefonumu gasp etmeye çalıştı sivil polisler. Telefonumu almalarına engel olduğum esnada gözaltına alındım.”

‘Özgür basına yönelik baskıları ideolojik görüyorum’

Özgür basının kendine özgü bir alternatif medya dili oluşturduğunu ve bunun uzun mücadele sonucunda oluşabildiğini kaydeden Eylül, özgür basına yönelik baskıları ideolojik gördüğünün altını çizdi. Eylül, tek tip gazeteciliğin oluşturulma çabası olduğunu vurgulayarak, “Türkiye tek adam rejimi ile yönetilmeye çalışılıyor. Bunu teşhir eden bizler ise saldırıya maruz kalıyoruz. Yeni yıla cezaevinde giren onlarca arkadaşımız var. Van’da işkenceyi haberleştirdikleri için evimiz basılıp tutuklanabiliyoruz. Bize yapılan tutum ile hapishaneye konulan arkadaşlarımıza yapılan ayrı şeyler değil. Bütün bu saldırlar aslında topyekun toplumu sindirme girişimleri. Toplumdaki bir sesin yükselmesi için basın önemli. Basın susturulduğunda direnen, haksızlığa uğrayan kişilerin de susturulacağını biliyorlar. Basına saldırdıklarında hak gaspına uğrayan çocuklarının kemiklerini arayan annelerin de sesinin kısılabileceğini düşünüyorlar. Bu bilinç ile gazetecilere saldırıyorlar. Gazetecilere yönelik saldırıların, toplumun geneline yönelik faşizan saldırılardan ayrı olduğunu düşünmüyorum” sözleriyle basına yönelik saldırıları değerlendirdi.

‘Çevik barikatın içinde bir işkence koridoru oluşturdular’

Slogan atarak gözaltına alındığını söyleyen Eylül, bütün kadınların taciz edilerek gözaltına alındığına dikkat çekti. Eylül, “Her yerinizi elliyorlar, hareketsiz bırakarak sürekli elinizi kırmaya çalışıyorlar. Çevik barikatın içinde bir işkence koridoru oluşturdular. Bir tane kadın polis saçımı çekerek beni çevik polislerin arasına attı ve çevik polisler tekmeler ve kalkanlarla biz kadınlara işkence ettiler. Fiziksel işkencenin yanında birde psikolojik işkence ediyorlardı. Küfür, hakaretler alındığımız andan, araca götürüldüğümüz ana kadar devam etti. Erkek polisler ağza alınmayacak küfürlerle kadınlara saldırıyordu. Ancak kadın polisin erkekten daha çok erkekleşmiş bir şekilde saldırması dikkatimi çekti. Bunu daha önce gördük ama her gördüğümde alışmak istemediğim için şaşırıyorum. Bir kadının nasıl bu kadar erkekleşebileceğine anlam veremiyorum” sözlerini kullandı.

Kaynak: Jin News

Paylaşın