Hüseyin Ataş, Slider, Umut Yazıları, YAZARLAR

Kürdistan’dan CHP’ye faşizmin kurumsallaşan darbesi – Hüseyin Ataş

Türkiye siyaset sahnesi her geçen gün daha çıplak bir hale geliyor. Bugün CHP’ye il başkanlığına kayyum atanması ve genel merkeze benzer bir müdahalenin tartışılıyor olması, iktidarın gerçek niyetini apaçık gösteriyor: Halkın iradesini yok etmek, muhalefeti teslim almak ve faşizmi kurumsallaştırmak.

Bu gelişme tesadüfi değildir; bir zincirin yeni halkasıdır. Önce Kürdistan’da halkın oylarıyla seçilmiş belediyeler gasp edildi, asker ve polis zoruyla kayyumlar atandı. Ardından üniversitelerde gençliğin özgür iradesi çiğnendi. Boğaziçi başta olmak üzere üniversiteler kayyum rektörlerle yönetildi. Batı’daki belediyeler üzerinde baskılar ve operasyonlarla kayyum pratiği normalleştirildi. Ve bugün sıra, burjuva düzenin ana muhalefet partisi olan CHP’ye gelmiştir.

Bu zincir, faşizmin adım adım ilerleyişidir. CHP’ye kayyum atanması yalnızca CHP’ye değil; işçi sınıfına, emekçilere, gençliğe ve ezilen tüm halklara yöneltilmiş doğrudan bir saldırıdır.

Gürsel Tekin’in Kayyumluğu: İçerden Teslim Alma Hamlesi

Gürsel Tekin’in kayyum olarak seçilmesi, iktidarın ince hesaplarla yürüttüğü bir plandır. Tanınmış, geçmişten gelen ama “uyumlu” bir figürle kayyum yalnızca dışarıdan değil, içeriden de meşrulaştırılmak istenmektedir. Burjuva muhalefetin kendi iç çelişkileri iktidar için manivela işlevi görmüştür. CHP’nin yıllardır süren uzlaşmacı çizgisi, bu saldırı karşısında direnemeyecek kadar onu güçsüz bırakmıştır.

Ama unutulmamalıdır ki CHP yönetimi tarihsel rolü gereği teslim olabilir; fakat Türkiye işçi-emekçileri teslim olmayacaktır! Nasıl ki Kürt halkı belediyelerine atanan kayyumları tanımadıysa, nasıl ki Boğaziçi gençliği kayyum rektörü reddettiyse, emekçi halk da bu faşist dayatmaya boyun eğmeyecektir.

Kayyumun Mantığı: Halkın İradesine Karşı Devlet Zoru

Kayyum bir idari işlem değil; halkın kendi kendini yönetme hakkına karşı devlet zorunun çıplak bir dayatmasıdır. Kürt belediyelerine atanan kayyumla, üniversitelere dayatılan kayyumla, CHP’ye yönelen kayyum tehdidi arasında özde hiçbir fark yoktur. Hepsi, işçi sınıfının, emekçilerin, gençliğin ve ezilen halkların iradesini parçalayarak yönetmek içindir.

Dolayısıyla mesele sadece CHP’nin meselesi değil; Türkiye’de demokrasinin son kırıntılarının bile yok edilip edilmeyeceği meselesidir.

Barış Girişimleri ve Devletin Saldırganlığı

2025 yılı, dört yıl aradan sonra yeniden canlanan barış süreciyle önemli bir döneme girdi. 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile PKK’ye silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısı geldi. Ardından 1 Mart’ta ateşkes ilan edildi, Mayıs ayında örgütün 12. Kongresi’nde silahlı faaliyetleri bitirme ve fesih kararı alındı. Temmuz’da ise Kuzey Irak’ta sembolik bir silah yakma töreni yapıldı.

Bu gelişmeler halklar arasında güçlü bir umut yarattı. Ancak iktidar, barışı kalıcılaştırmak yerine saldırgan dilini sürdürdü. Meclis’te kurulan barış komisyonu işlevsiz bırakıldı; Kürt halkının özerklik ve eşit yurttaşlık talepleri görmezden gelindi. Barış, devletin manipülasyonlarıyla dar bir “teslimiyet” çerçevesine hapsedilmek istendi.

Barışın Hakikati ve Kayyum Gerçeği

Barış, ancak demokratik bir toplumda, halkların eşit haklarla bir arada yaşayabildiği bir ülkede mümkündür. Kayyumların hüküm sürdüğü yerde demokrasi olamaz; halkın iradesi gasp edilirken barış da imkânsız hale gelir. Kürt halkının iradesi yok sayıldığında, üniversiteler kayyumlarla teslim alındığında, işçi-emekçi halkın örgütlenme hakkı çiğnendiğinde, barış söylemi yalnızca bir aldatmacaya dönüşür. Hakiki barışın teminatı; halkların iradesinin tanındığı, işçilerin, kadınların ve gençlerin kendi geleceğini özgürce belirlediği bir demokratik toplumdur. Kayyumlara karşı direniş ile barış mücadelesi bu yüzden aynı damardan beslenir: Halkın kendi iradesine sahip çıkması.

Mücadele Yolu: Birleşik Direniş!

Kayyum politikalarına karşı mücadele, faşizme karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. Sandığa güvenerek, mahkeme kapılarına giderek bu saldırı püskürtülemez. Tarihsel materyalizm bize gösteriyor ki haklar ancak örgütlü mücadeleyle kazanılır.

  • CHP tabanı, Kürt halkının iradesine sahip çıkmalı, kayyum saldırılarına karşı ortak mücadele hattı örmelidir.
  • Üniversite gençliği ile işçi sınıfının mücadelesi birleşmeli, kayyumlara karşı birleşik devrimci cephe kurulmalıdır.
  • Her mahallede, işyerinde, kampüste halk meclisleri ve direniş komiteleri örgütlenmelidir.

    Faşizm sandıkta yenilmez! Faşizmin panzehiri, örgütlü halkın birleşik mücadelesidir.

    Bugün CHP’ye kayyum atandı diye sessiz kalırsak, yarın her işyerimize, her mahallemize kayyum atanır. Kayyum; Kürt halkının, üniversiteli gençlerin, işçilerin, kadınların ve emekçilerin ortak düşmanıdır.

    Ya kayyumların düzenine boyun eğeceğiz ya da birleşip bu düzeni tarihin çöplüğüne göndereceğiz.
    Başka yol yok!

    Paylaşın