Emek - Sermaye, Gündem

DEM Parti’den Madenciler Gününe dair açıklama

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Emek Komisyonu Eş Sözcüleri Sevtap Akdağ ve Mehmet Bozgeyik, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Maden kazalarının kader değil, sermaye yanlısı politikaların bir sonucu olduğunu kaydeden Akdağ ve Bozgeyik, 4 Aralık vesilesiyle toprağın yüzlerce metre altından ekmeğini çıkaran milyonlarca emekçinin alın terini, cesaretini ve onurunu selamladı; yaşamını yitiren madencileri andı.

Türkiye’de “madencilik” denince akla önce yas, sonra isyan geldiği belirtilen açıklamada, “Çünkü maden işçisine ‘fıtrat’ adı altında reva görülen, özünde siyasi tercihlerle hazırlanmış bir işçi kıyımıdır. 2025 yılında da bir kısmı ruhsatsız ocaklarda, bir kısmı kağıt üzerinde ‘denetlenmiş’ görünen ama gerçekte kaderine terk edilmiş sahalarda en az 10 büyük maden kazası, onlarca yaralanma ve çok sayıda iş cinayeti yaşandı. Yaşanan iş cinayetlerinin ortak özelliklerini üç kelimeyle özetlemek mümkün: Denetimsizlik, güvencesizlik ve cezasızlık. Göz göre göre gelen facialardan sonra artık hiçbir inandırıcılığı kalmayan, sonuç da alınmayan ‘Gerekli inceleme başlatıldı’ cümlesini duymak bile istemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu ülkede başlatılan tek ‘inceleme’ işçinin hayatı için değil, siyasi sorumluluğun nasıl örtbas edileceğine dair ince hesaplardır. Nitekim 301 işçinin katledildiği Soma’da patronlara ödül gibi cezalar verilirken, ailelere 10 yıldır süren yas kaldı. 43 madenciyi yitirdiğimiz Amasra’da bilirkişi raporları, açıkça ‘önlenebilirdi’ demesine rağmen yargı hiçbir şey yapmadı. Cezasızlık politikası işçi katliamlarında hemen devreye giriyor ve sermaye bir şekilde korunup kollanıyor. Böylece adaletsizlik kurumsallaşmaya devam ediyor” denildi.

İşçi katliamlarında ortaya çıkan duyarsızlığın en büyük nedeninin devletin en tepesinden de sık sık ifade edilen “fıtrat” ve kadercilik zihniyeti olduğunun altı çizilen açıklamada, “İşçinin canını maliyet kalemi olarak gören sermaye düzeni bu zihniyetten güç almaktadır. Birçok maden ocağı, ruhsat ve çalışma izni olmadan ve İSİG şartlarını yerine getirmeden faaliyetini sürdürmektedir. Çünkü biliyorlar ki bu ülkede ‘ölüm riski’ işçiye ait, ‘kar garantisi’ ise patrona. Devletin denetim mekanizmaları uzun süredir ‘uzaktan kumanda’ ya da ‘uyku’ modunda çalışıyor ve ‘cinayet mahalli’lerine dokunmuyor. Bu kara tabloya rağmen madencilerin dayanışması, işçilerin örgütlenme mücadelesi ve emekçilerin direnci ülkenin en büyük umudu olmaya devam ediyor. Madenlerdeki karanlığı dağıtacak olan da onların bu örgütlü gücü ve kararlılığıdır. DEM Parti olarak; emekçilerin hayatını ve emeğin özgürce örgütlenmesini savunmayı bu ülkeye karşı en büyük sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Çünkü biliyoruz ki bir ülkede yerin altında çalışanların canı yanıyorsa, o ülke yerin üstünde yönetilemiyor demektir” ifadelerini kullandı.

DEM Parti Emek Komisyonu Eş Sözcüleri Akdağ ve Bozgeyik, son olarak şunları sıraladı: “Maden kazaları kader değildir, sermaye yanlısı politikaların sonucudur. Denetim işi kamusal bir hizmettir, özele devredilemez. İşçi sağlığı ve güvenliği kağıt üzerinde kalmamalı, sahada uygulanmalıdır. Ruhsatsız maden işletmek ağır suç sayılmalı, patronlar korunmamalıdır. Yargı süreçleri hızlandırılmalı, cezasızlık politikası terk edilmeli, hesap sorulur bir düzen tesis edilmelidir. Sendikal örgütlenmenin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.”

Kaynak: Etha

Paylaşın