Daha önce kurdukları yirmiyi aşkın karakol, radar üssü, dinleme ve takip merkezleri, helikopter pistleri ve MİT karargahları dışında, şimdi de Kandil civarında karakollar inşa ediliyor. Neçirvan Barzani ve Mesrur Barzani’nin bu konuya ilişkin açıklamaları ise ciddiyetten ve inandırıcılıktan yoksundur.
Güney Kürdistan halkının tepkisini hesaba katan Türkiye, bu hamleyi KDP eliyle ve KDP peşmerge karakolu görüntüsü ile gerçekleştirmek istiyor. Plan çok açık, anlaşılır ve nettir. Kürdistan gerillaları, kırk yıldır üstlendikleri ve korudukları Kürdistan topraklarından çıkarılmak isteniyor. Onlar çıkarıldıktan sonra yerlerine Türk ordusu, kontrgerilla elemanları, Efrîn’de, Serêkaniyê’de, Girê Spî’de Türk üniformaları ile savaşan El Kaide, El Nusra, Heyeti Tahrir eş Şam, ÖSO ve DAİŞ çeteleri yerleştirilecektir. Başarabilirlerse planları tam tamına böyledir.
Yanıtlanması gereken sorular bellidir.
Türk devleti, Güney Kürdistan hükümetinin onayı ve icazeti olmadan bu topraklarda 20 askeri üs ve karakol kurabilir mi? KDP ve YNK yönetimleri Türk devletine hangi amaçla, neyin karşılığında topraklarını açmıştır? Kürdistanî bir partinin, başka bir parti ve örgüt ile rekabetini, düşmanlarıyla işbirliği derekesine çıkarmasının ihanet ve hainlik dışında başka bir tanımı var mıdır?
Laga luga yaparak gündemi saptırmak isteyenler, tarafsızlık ve “makulluk” görüntüsü adı altında bu ihanet çizgisini eleştirmekten kaçınanlar; “Kürt partileri sorumlu davranmalı” diyerek, Türk devletiyle her türlü işbirliği içine giren KDP ile PKK’yi aynılaştıranlar, ihanete ve düşmanla işbirliğine üstü örtülü destek sunuyorlar.
Peki Türkiye, Güney Kürdistan’a, Başika’ya kendi askeri ve siyasi gücüyle mi yerleşiyor? Birleşmiş Milletler teşkilatının, Irak devletinin, Arap Birliği ülkelerinin, Güney Kürdistan hükümetinin Türkiye karşısında bu kadar aciz ve çaresizlik içinde olması Türkiye’nin siyasi ve askeri gücünden mi kaynaklanıyor?
Bir an için düşünelim…
Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî’yi işgal eden Türk devleti, Suriye hava sahası kapandığında, birlikte hareket ettiği El Kaide, El Nusra, DAİŞ, ÖSO çeteleri bir gün dahi Rojava’da YPG ve YPJ’ye karşı savaşabilir mi? Irak hava sahası Türk uçaklarına kapatıldığında Türk ordusu ve bağlı çeteleri Irak’ta gerilla karşısında iki gün direnebilir mi?
İşte Türkiye’ye bu hayati korumayı ABD sağlıyor. BM’nin, Arap Birliği’nin, Irak hükümetinin Türk devletinin ihlallerine karşı çıkmaması için baskı yapan güç de ABD’dir. Mexmûr ve Şengal defalarca bombalanırken BM, Irak ve Arap Birliği’nin sessizliği kendi duyarsızlıklarının değil, ABD yönetiminin baskıları sonucudur.
ABD bu planın gerçek sahibidir. Çünkü ABD, PKK’yi stratejik düşman olarak görmektedir. Çünkü PKK, ideolojisi ve siyaset tarzıyla ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın emperyal-sömürgeci hegemonyasına karşıdır. PKK, bu güçlerin etnisite, din-mezhep ve toprak esasları üzerinden toplumları parçalama ve ulus-devlet formatları ile kendi egemenliklerini yeryüzüne yaymalarına karşı çıkmaktadır. ABD ve Batı hegemonyasının Ortadoğu’yu ve Asya’yı kendi arka bahçesine çevirme stratejisi, PKK’nin alternatif yönetim ve yaşam modeli ile tam bir tezat halindedir. ABD, İngiltere ve Fransa’nın kendilerine bağlı aile ve aşiretler eliyle Ortadoğu’yu yönetme tarzı, yerli bir güç olan PKK’nin ideolojik, sosyolojik ve felsefik tezleri ile anlamsızlaşmakta ve gün geçtikçe zemin kaybetmektedir.
ABD Başkanı Trump’ın geçen yıl sarfettiği, “PKK DAİŞ’ten daha tehlikelidir” sözleri ağızdan kaçırılmış, karşılığı olmayan sözler değil, ABD’nin resmi görüşüdür. Nitekim aynı ABD, Afganistan’da Talibanlarla, El Kaide ve DAİŞ’le görüşmeler yapmaktadır. ABD yönetimi ve Trump, El Kaide ve DAİŞ’in sistem karşıtı olmadığını; iktidardan ve yönetimden pay isteyen sistem içi yapılar olduğunu iyi biliyor. Bu nedenle ABD Başkanı Trump, New York’un merkezinde İkiz Kuleler’i yıkan El Kaide ile anlaşmak için görüşme üzerine görüşme yapmaktadır. Ama aynı Trump, PKK/HPG gerillalarını imha ve tasfiye planları yapmakta; Güney Kürdistan’da, Zînî Wertê’de yeni bir girişime ön ayak olmaktadır.
ABD için uluslararası hukuk, ahlak ve halklara saygı gibi kriterler söz konusu değildir. Bunun en açık ve somut örneği Rojava’da Kürtlerle yürüttüğü ilişki tarzıdır. Bir taraftan Kürtlere kaleşnikof mermileri ve yiyecek yardımı yapan ABD, diğer yandan Türk işgalinin önünü açarak Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî’nin işgal edilmesine onay ve destek sunmuştur.
James Jeffrey isimli Kürt düşmanı, dost görüntüsü vererek ve Rojava’daki Kürt yönetimini de aldatarak, adım adım Türk/DAİŞ işgalini sağlamıştır. Rojava’da Kürt yöneticilere dostluk görüntüsü ile iltifat ve övgüler düzen ABD yönetimi, Rojava Kürtlerine ait toprakların Türkiye/DAİŞ çeteleri tarafından işgal edilmesini sağlamış, ardından da “çaresizlik” numaraları yaparak kenara çekilmiştir.
ABD yönetimi, Rojava’daki mevcut sistemin ve toplumsal ilişkilerin, tüm Suriye’ye ve Ortadoğu’ya yayılmasından korkmakta; bu ihtimali kendi geleceği bakımından büyük bir tehlike ve tehdit olarak görmektedir. Nitekim Trump yönetimi bu çirkin projelerine, Rojava Kürtlerini ortak etmek için sinsi ve aşağılık bir politika gütmektedir. ABD yönetimi, Rojava’daki Kürt yönetimine övgü ve iltifatlar yağdırırken, Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî topraklarını “ateşkes anlaşması” adı altında Türk devletine ve DAİŞ çetelerine peşkeş çekmiştir.
Rojava sisteminin dağıtılması ve PKK’nin tasfiyesi için görevlendirilen James Jefrrey isimli VİP çete, hem Rojava yönetimini hem Güney Kürdistan yönetimini, PKK’nin tasfiyesi sürecine katmak için çalışmaktadır. ABD’nin Irak ve Suriye özel temsilcisi, James Jeffrey isimli kravatlı şebek, son iki yıldır artık PKK’nin tasfiyesi ile meşguldür. Rojava yönetimi ile Barzani hanedanını, PKK’nin tasfiyesi için yakınlaştırarak ortaklaştırmak amacıyla yoğun bir çaba sarfetmektedir. Şu andaki temel işi ve tek işi bu uğursuz faaliyettir.
Zînî Wertê’deki gelişmeler de ABD ve James Jeffrey’in doğrudan yönettikleri ve geliştirmek istedikleri böyle bir planın parçasıdır. Rojava ve Güney Kürdistan halkı, olan bitenin ve James Jefrrey’in planlarının farkındadır. Nitekim bu plana karşı her geçen gün, Kürt halkının tepkileri büyümektedir.
ABD tarihi aynı zamanda kirli ve derin bir kötülükler tarihidir.
“Barış ve demokrasi” yalanının arkasına sığınarak, yeryüzündeki diktatörlükleri ve zorbalıkları destekleme tarihi de denilebilir.
Kötülükler tarihi de gelecek haftaya…
Kaynak: https://yeniozgurpolitika.net/turkiyeyi-rojava-ve-guney-kurdistana-yerlestiren-abddir/
