Umut Yazıları

Cemre’den yazılar: Teslim olmak yok, diz çökmek yok! (1. Sayı)

OHAL’ in ilanıyla başlayan faşist saldırı dalgası ağırlaşarak devam ediyor. Başta Kürt
Özgürlük Hareketi, HDP, devrimci hareketler olmak üzere tüm toplumsal kesimleri kapsayan gözaltı ve tutuklama dalgası, Afrin işgaliyle beraber yeni bir boyut kazanmıştır.
Sokak devlet terörüyle teslim alınmaya çalışılırken, bütün toplumsal muhalefet baskı altına
alınıp susturulmaya, sınıf ve kitle örgütleri teslim olup diz çökmeye zorlanmaktadır.
Dizginsiz saldırı dalgası, toplumsal hareketin önemli bir kısmında, yılgınlığın yanı sıra,
bir çeşit dağılmayı, kendine çekilip korunma tedbirleri almayı tetikliyor. Sürecin, bir yerde
dış müdahaleler ya da AKP’nin kendi iç gerilimleri nedeniyle sekteye uğrayacağını,
saldırı dalgasının dağılmak zorunda kalacağını, kısacası, fırtınanın eninde sonunda son
bulacağını var sayan, bu varsayımdan hareketle; fırtınanın karşısına dikilmenin, baskı
ve zulüm politikalarına itiraz etmenin, gereksiz, ödenecek bedellerin anlamsız olduğu
ön kabullerine yaslanan siyasal oluşumlar, büyük oranda kendini, Saray’ın ve faşizmin
yıkıldığı günlere saklayıp, bugünü korunaklı ve siyaset dışı zeminlerde durarak geçiştirmeyi
tercih etmektedir. TTB’yi hedef alan polis operasyonu, bu tespitin doğru olmadığı
ve saldırının herkesi kapsayarak genişleme eğiliminde olduğunu ortaya çıkardı.

FİİLİ SIKIYÖNETİM

Saray, toplumsal muhalefeti baskı altına alıp, halk kitlelerini susturmak ve kendi tabanını
konsolide etmek adına, başarısız darbe girişimini OHAL’ in gerekçesi olarak kullandı.
Devrimci Parti en baştan itibaren, ilan edilen OHAL’ in, bugün yaşanmakta olan
faşist baskı sürecinin kaldıracı olarak kullanılacağını, OHAL ilan edildiği gün başarısız
darbe girişiminin bitip Saray’ın darbesinin başladığını ve bütün toplumsal kesimleri hedef
alan bir saldırı dalgasının gündeme geleceğini, Saray’ın süreci kesintisiz bir şekilde
önce referandumla sonra da başkanlık seçimiyle sonuna erdirip, kendi iktidarını kalıcı
kılma hedefinde olduğunu teşhis etmiş ve kamuoyuyla paylaşmıştır. Sosyalist hareket
ve demokratik mücadele dinamikleri, ne yazık ki, sürecin bu kadar kesintisiz bir çizgi
izleyerek bugünlere varacağını öngörmemiş, kendi sağından medet uman bir perspektifle
mücadeleyi kendiliğindenciliğe teslim etmiştir. Şimdi yaşanmakta olan faşist iktidarın
kalıcılaşmasını garanti altına alınmasıdır.

Başarısız darbeyi OHAL’ in gerekçesi yapanlar, Afrin’deki işgal saldırısını fiili sı-
kıyönetimin gerekçesi haline getirmiştir. Kabul etmek gerekir ki bütün demokratik kitle
örgütlerinin baskı altına alındığı, sosyal medyanın polis ve mahkeme zoruyla işlemez
hale, sokak eylemlerinin neredeyse yapılamaz hale, kimsenin Saray’a itiraz edemez duruma
getirildiği bu sürecin ismi faşizmin kalıcılaştırılma sürecidir.

Başkanlık referandumu kararını alarak kendi varlığını yok eden meclisten sonra,
oylarının çalınması pahasına sandıktan başkanlığın çıkmasına sessiz kalan halk kitleleri,
kendi seçme haklarını, yani hükümetin seçim yoluyla değiştirilme imkanını da ortadan
kaldırmıştır. Kabul edilmelidir ki, Türkiye siyasal coğrafyasında kalıcı hale getirilmeye
çalışılan faşist rejimi değiştirecek olan tek şey, bu coğrafyayı sallayacak siyasal bir alt
üst oluş olacaktır. Saray’ın temelini attığı ve inşa ettiği bu faşist baskı düzeninin darbe
ya da ayaklanma dışında herhangi bir seçimle yıkılma koşulları ortadan kalkmıştır. Gerçekleşecek bütün seçimler her çeşit hileye açıktır ve Saray kaybedeceği bir seçime asla
girmeyecektir.

TOPLUM ÇÜRÜYOR, ÖFKE BÜYÜYOR

AKP’nin 16 yıllık iktidarı toplumun tam bir çürüme ve dağılma ile yüz yüze getirilmiştir.
Toplumsal ahlak, kaybolmuş vicdan ağır yaralanmıştır. Kadınlar erkekler tarafından
vahşice öldürülmekte bebek yaştaki çocuklara tecavüz edilmekte, televizyonlarda
kendine din alimi sıfatını veren kişiler bu vahşeti onaylayan ve yaygınlaştıran demeçler
vermektedir. Kadınların yaşam güvenliği ortadan kalkmıştır.

Sadece 2017 yılında 200 işçi iş cinayetlerine kurban gitmiştir. İşçiler yoksulluk ve
işsizlik kıskacı altında ölümüne çalışmaya zorlanmakta zenginler daha zengin hale gelirken
sefalet yaygınlaşmaktadır. 40 milyon insan asgari ücretle yaşamını sürdürdüğü ülkede
nüfusun %55’i milli gelirin %80’ini tüketmektedir. Yaşamlarını çocukların geleceği
uğruna feda eden yoksul halkın çocuklarının geleceği elinden alınmış, devlet okulları
iktidarın tekkesi haline getirilmiş yoksul çocukları cemaat ve tarikatların elinde okumaya
mahkum bırakılmıştır. Tarikat yurtlarında çocuklar ya toplu şekilde öldükleri yangınlarda
yada toplu tecavüz vakalarında kurban edilmektedir.

OHAL’ in olağanlaştığı, savaşla ağırlaşan siyasal ortam yoksul çocuklarına fabrikada,
şantiyede yada savaşta ölüm dışında hiçbir şey vaat etmemektedir. Doğanın ve
kentlerin yağmalanması halk kitlelerinin daha fazla yoksulluğa mahkum olması uğruna
ülkeyi çitlik gibi yöneten saray şimdi kurduğu ittifaklarla u yönetimi kalıcı hale getirecek
düzenlemeler yapmaktadır. Cumhur ittifakı adı altında kurulan faşist blok ülkeye savaş
halklara düşmanlık işçilere yoksulluk kadınlara ölüm çocuklara onursuz bir gelecek dı-
şında hiçbir şey vaat etmemektedir. Saray halka örgütlenmek ve direnmek dışında hiçbir
seçenek bırakmamıştır.

ÇÖZÜM BİRLİKTE! ÇÖZÜM DİRENİŞTE!

Kürt halkının ağır bedeller uğruna elde ettiği kazanımları ortadan kaldırmak, işgal
saldırısını içeride başkanlığı garantiye almanın bir aracı haline getirmek amacıyla başlatılan
Afrin işgal savaşı, daha şimdiden, Saray’ın ülkeyi uzun yıllara yağmalama hayalinin
sona ereceğini göstermektedir. Türkiyeli yoksullar, AKP’nin ötekileştirdiği herkes Afrin’
deki direnişin Saray’a karşı bir direniş olduğunu, Afrin’ deki savaşın Saray’ın savaşı olduğu
gerçeğini görmelidir. Kürt halkına karşı başlatılan savaş, yoksul çocuklarının kanı
üzerinden Saray’ın iktidarının devamını sağlamak için çıkarılmıştır. İşgal, halklara karşı,
halk düşmanlarının saldırısıdır. İşgale karşı çıkmak bu nedenle, Türkiye, Kürdistan ve
bütün Ortadoğu halklarının ortak çıkarınadır. Afrin’deki direniş bütün halkların direnişidir.
Direnişin zaferi Saray’ın sonu olacaktır.

Devrimci Parti, Türkiye işçi sınıfına, Kürt, Türk ve bütün Ortadoğu halklarına, işgale
karşı omuz omuza mücadeleyi yükseltme, faşizme karşı direnişi büyütme, uzun soluklu
kalıcı bir mücadele yürütmek üzere, yan yana gelme çağrısı yapar.
Devrimci Parti, Türkiyeli sosyalistleri, direnen Kürt Özgürlük Hareketiyle, omuz
omuza, faşizme, şovenizme ve sömürgeciliğe karşı devrim ve sosyalizm uğruna mücadele
birliği yapmaya ve ortak bir cephede birleşmeye çağırır.

Paylaşın