Dünya, Gündem

ÇKP, Çin NEP’i üzerindeki kontrolünü artırıyor

AsiaTimes Financial’da (17 Eylül) çıkan bir habere göre, Xi Jimping önderliğindeki parti merkez komitesi 5000 kelimelik bir talimatta, “Çin karakterli sosyalizmin yeni bir dönemine girilmekte” olunduğuna işaret ederek özel sektör üzerinde partinin kontrolü ve liderliğini geliştirmenin ideolojik ve politik çerçevesini parti yapısına bildirdi.

Partiye, önderliğe ve halka güven ve bağlılık temelinde formüle edilen “dört bilinç”, “dört özgüven” ve “iki koruma” başlıklarıyla formüle edilen taktik ideolojik çerçeveye bağlı olarak, “ekonominin birleşik cephesi” olarak adlandırılan özel ve kamu sektörleri arasındaki uyumun, “özel ekonomideki personelin bilgeliği ve başarma gücü”nün parti karar ve politikalarına daha iyi entegre olmalarıyla sağlanacağı bu talimat içeriğinde belirtildi.

Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan 18. Ulusal Kongre’den bu yana “ekonomik birleşik cephe” çalışması içinde özel sektörü kontrol altında tutmanın “100 yol”u üzerine zaten konuşulmaktayken, en son Xi Jimping’in Quishi Journal’ın 16. sayısında (15 Ağustos) çıkan makalesi ekonomik alanda marksist ekonomi politiğin etkisini artırmayı gündeme getirdi.

Makale, Xi’nin MK’nın 28 oturumuna yaptığı konuşma metninden oluşmaktaydı ve ekonomik alanda marksizmin ve sosyalizmin esaslarının geçerli olduğunu vurguluyordu.

Bu sunuşunda, Çin ekonomisinin temelinin sosyalizmi asla unutmadan yalnızca marksizme göre oluşacağını vurgulayan Xi, kapitalizmin küresel çapta kriz içinde olduğunu ve bu sorunların devam ettiğini belirtti. Konuşmasında “bazı insanlar marksist politik ekonominin ve Kapital’in modasının geçtiğine inanıyorlar. Bu yargı keyfi ve yanlıştır” diyen Xi, “Başkan Mao’nun Kapital’i dört kere okuduğunu” söyleyerek bağlı olduğu ideolojik ve siyasal planı işaret etmeyi de ihmal etmedi.

Xi’nin makalesinde, bu ideolojik çerçevenin Çin ekonomisindeki politik yansıması ise “kamu mülkiyetinin egemen ve öncü rolü” üzerinden tarif edilerek şöyle denildi: “Kamu mülkiyetinin hakim konumu ve devlete ait ekonominin öncü rolü sarsılamaz. Bu, ülkemizdeki tüm etnik gruplardan insanların kalkınmanın meyvelerinipaylaşabilmesi ve aynı zamanda partinin iktidar konumunu sağlamlaştırmak ve sosyalist sistemimize bağlı kalmak için önemli bir kurumsal garantidir.”

Xi, Çin’in bu yaklaşımla “gelişmiş ülkelerin yüzlerce yılda katettiği yolu bir kaç on yılda aştığını” ifade ederek bunun “Çin’e özgü sosyalizmin bir başarısı ve marksist ekonomi politiğin yeni bir alanı olduğunu” ifade etti.

Başkan Mao’nun ölümünün ardından (1976), Çin’in sosyalizmi koruyarak içinde bulunduğu yoksulluktan nasıl çıkılabileceğine dair yaklaşımlar parti ve toplum içinde önemli çalkantılara yol açtı. Mao’dan sonra parti sekreterliğini üstlenen Hua Kuafeng’in Kültür Devrimi esaslarına göre kollektif makineli tarım politikaları ve “devrimci komiteler” örgütlenmeleriyle, daha Mao zamanında iki kere parti görevleri elinden alınan Deng Xiaoping’in liberal açılım yaklaşımları arasındaki çelişme “üç dünya teorisi”nin Çin’i mahkum ettiği gerilik içinde Deng’in lehine sonuçlandı. 1978 yılında Deng’e bağlı kadro ve politik egemenlik parti ve devlet yaşamında kurumlaştı. Onun öncülüğündeki Çin, politik olarak emperyalist dünyayla yakınlaşmayı, ekonomik olarak da liberal açılımı esas aldı.

Bu yönelimin parti ve devlet hayatında yarattığı yozlaşma, toplumda gelir grupları arasındaki farklılaşma ve halk sınıfları içinde derinleşen yoksulluk önemli toplumsal ayaklanmalara yol açtı. Bu kalkışmalar Deng’in yönlendiriciliğinde parti ve devlet zoruyla bastırılabildi.

Bu süreç Deng’in ölümünden sonra, onun hazırladığı iki sekreterin, Zemin ve Jintao zamanlarında da sürdü.

Kasım 2012’de Xi Jimping parti genel sekreterliğine getirilmesiyle birlikte parti, devlet ve toplum hayatında başka bir evre açıldı. Xi, bir taraftan Deng’in, parti ve devlet içindeki yozlaşmadan kaynaklı yeterli toplumsal hedeflere ulaşamamış liberalleşme politikalarına cesaretle eğildi diğer taraftan bu politikaların ülke ve parti hayatında yol açacağı sorunlara, bir tür Kültür Devrimi yaklaşımı içinde partiyi ve devleti güçlendirerek yöneldi. Parti ve başta ordu olmak üzere devletin merkezi organlarından yüzlerce kişiyi ve toplamda bir buçuk milyon kişiyi içinde bulundukları yozluk ve uyguladıkları yolsuzluk üzerinden partiden ihraç etti. Güney Çin Denizi ve Yuan’ı küreselleştirme hamleleriyle üç dünya teorisinin gerektirdiği gerici emperyalist ittifaklardan hızla sıyrılma yoluna girdi.

Xi yönetimindeki ÇKP öncülüğünde, 2006 yılındaki 11. Beşyıllık planda saptanan gelir dağılımındaki eşitsizlik kamu kaynakları üzerinden giderilmeye yönelindi. Ülkedeki yoksulluk oranı 2013’ten itibaren büyük oranlı düşüşlerle bugün sıfıra doğru çekilmiş durumdadır. Çin’de kişi başına düşen yıllık gelir ise, Xi’nin 2020 yeni yıl konuşmasına göre bugün 10 bin doları aşmış durumdadır. Türkiye’nin 2019 ikinci çeyreği itibariyle bu rakam 8.800 dolar civarındadır ve Çin denildiğinde 1.5 milyar nüfuslu bir ülkeden söz edildiğini hatırlatmaya elbette gerek yoktur.

Bu glişme, ÇKP’nin 2017 Ekim’inde toplanan 19. Genel Kurul kararları itibariyle “iki yüzyıl” hedefleri doğrultusunda sağlanmış durumdadır. Bu hedef planlamasına göre ÇKP’nin 100ncü kuruluş yılı olarak 2021’de yoksulluk sıfırlanarak Çin “orta halli bir refah toplumu” haline getirilecektir. Devrimin 100ncü yılında yani 2049’da ise “modern sosyalist bir ülke” olunacaktır.

Xi’nin MK sunuşu ve partinin ekonomiye ilişkin talimatları, bugün “Partinin 100ncü yılı” hedeflerine ulaşmış Çin’in artık “Devrimin 100ncü yılı” hedeflerine yöneldiğini göstermektedir.

Çin’in bu gelişimini burjuva bir borazanlıkla “emperyalizm” olarak tanımlayan küçük burjuva solcularının anlayamadığı şey ise ülke iktidarlarının sınıfsal yapısıdır. Bir “medeniyet” kültürü içinde şekillenen “Çin karakteristiğindeki sosyalizm” modelidir. Bu modelin benzerleri bugün kendi özgünlükleri içinde Vietnam ve Küba’da da uygulanmaktadır.

UMUT DIŞ HABER

Paylaşın