İnsanlık mucizevi arayış ve keşifler peşinde koşarak ardın sıra Mars’a insansız keşif araçları gönderip yakında uzay turizmini başlatma adımları atmışken bir yandanda uzay boşluğunu adeta uydu çöplüğüne çevirdi. Tartışmalı ve muammalı 5G teknolojisinin hayatımıza girdiği bu muntazam teknoloji çağında bile insanlar hala binlerce yıllık bir geleneği heryıl gittikçe artan bir şaşa ile kutlamaya devam ediyor. Uzayı haritalandırabilecek kadar keşfeden insanlık dünyanın güneş etrafındaki bir turunu tamamlamasını büyük bir coşkuyla kutluyor. Esas itibariyle Roma imparatoru Jül Sezar tarafından güneşi referans alan Jülyen takviminin kabulü ve 1582’de artık 6 saatlerin eklenerek miladi takvimine geçişle benimsenen bu gelenek daha önceleri farklı isim ve biçimlerde yine farklı kültürlerde gerçekleştiriliyordu. Yakın coğrafyamızdan örnek verecek olursak Türk kültüründe gündüzün geceyi yenmesine itafen 21 Aralık’ta ve yine yakın tarihlerde Dersim’de ”Gağan”, Kürdistan’da ”Serê Salê” isimleriyle yeni yıl kutlamaları yapılmaktadır. Tabii ki birçok gelenek ve anene gibi yeni yıl kutlamaları da kapitalist emperyalist sistemin iştahını kabartarak tüketim kültürüne heba edilmiştir. ”Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı kesermiş” metacı yaşam realitesi bütün gerçekliğiyle burada da karşımıza çıkıyor.
Geçen gün ömürdendir
2020 yaşadığımız yüzyılın acı ve felaketler yılı adayları arasında oldukça iddialı bir pozisyonda olması sebebiyle bir an önce bitmesi istenilen bir yıl oldu. Neler yaşanmadı ki: İran’da Ukrayna Havayolları’na ait yolcu uçağı düştü ve 176 kişinin ölümüne sebep oldu. Elazığ merkez üstü 6.5 büyüklüğündeki deprem, başta Elazığ ve Malatya olmak üzere tüm Doğu Anadolu bölgesinde hissedildi. Depremde 37’si Elazığ, 4’ü Malatya’da olmak üzere toplam 41 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 1500 kişi yaralandı. 4 Ağustos tarihinde Beyrut Limanı’nda 2 bin 750 ton amonyum nitratın patlaması nedeniyle 182 kişi yaşamını yitirirken, 6 binden fazla insan yaralandı. 5 Şubat tarihinde Van-Bahçesaray karayolunda bir minibüsün üzerine çığ düştü. Minibüsteki 2 kişiyi kurtarmak için yapılan arama kurtarma çalışmaları sırasında düşen ikinci çığda 41 kişi hayatını kaybetti. Endonezya’da şiddetli mason yağmurları yüzünden sel ve toprak kaymaları neticesinde 200 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı ve 53 kişi hayatını kaybetti. Ulusal Afet Ajansı Yönetimi (BNPB) 30 milyon insanın selden etkilendiğini son 13 yılın en büyük sel felaketi olduğunu açıkladı. Orta Doğu ve Doğu Afrika’da son 70 yılın en büyük çekirge istilası yaşandı. Pakistan’da yaşanan uçak kazasında 97 kişi hayatını kaybetti. Bursa’da yaşanan sel felaketinde 5 kişi Giresun’da ise 7 kişi hayatını kaybetti. İzmir’deki depremde ise 114 kişi yaşamını yitirirken, yaklaşık 1000 kişi yaralandı. Yine 2019’da başlayıp 2020’ye kadar aylarca söndürülemeyen Avusturalya’daki orman yangınları bu felaket tablosunda yerini aldı.
Koronavirüs ve sonrası
Elbette ki 2020 deyince akıllarda kalacak ve kolay kolay unutulmayacak en önemli konu koronavirüs salgını olacaktır. Her ne kadar ismi 2019’a ithafen Covid-19 olsa da o, asıl kötü şöhretine 2020 başlarında kavuştu. Kaynağı, tedavisi ve mutasyonik tipleri hakkında henüz tam bir netlik olmayan bu virüs gelecek yıllarımızda da bizlerle olmaya devam edeceğe benziyor. Tabiki koronavirüs tıbbi yönleriyle birlikte komplo teorileriyle de gündemimizde yer buldu. Laboratuvar virüsü olmasından tutun da, çip yerleştirme ve DNA şifreleriyle oynanmaya kadar ortaya birçok iddia atılmış olsa da insanlar açısından net olan sonuç, bu virüs sonrasında bizlerden yeni bir yaşam modeline uyum sağlamamızın istendiğidir. Nitekim maske kullanımı, online eğitim, online çalışma vs gibi hiç alışık olmadığımız bir yaşam modelinin uygulandığını gördük ve yavaş yavaş kalıcı hale gelmeyede başladı.
Savaş, sömürü, gözyaşı ve DİRENİŞ
Ezilenler ve emekçiler cephesinde ise yine baskı, zulüm ve ölüm vardı 2020’de. Tüm dünya adeta bir savaş meydanına dönmüş vaziyette; fakat ne gariptir ki savaşın taraflarının net olmadığı özel şirketlerin taşeron katillik yaptığı bir hale büründü. Libya’da karşı karşıya savaşan Türkiye ve Rusya her ne hikmetse Suriye’de aynı cephede görünüyordu. Rusya, Karabağ savaşında tarafsız imajı veriken Türkiye açık açık silah ve yabancı savaşçı takviyesi ile Azerbaycan’ı destekliyordu. 2020’nin son günlerinde Yemen’de yeni hükümet üyelerini taşıyan uçağa yönelik yapılan saldırı sonucu Aden Havaalanı’nda 26 kişinin ölüm haberiyle başladık güne. Benzer durumlar Mali’de, Orta Afrika Cumhuriyetlerinde yaşanırken silah tüccarları zenginleşmeye devam ediyordu. Bu savaş ekonomilerinin halklara dönüşü elbette ki daha fazla zam ve daha fazla sömürü olarak yansıyordu. Nitekim TC bir yandan Libya, Suriye, Azerbaycan gibi ülkelere silah ve savaşçı katil sevkiyatı yaparken bir yandan da ”ekonomik zorluk çeken ülkelere” maddi yardım yapıyordu. Bununla birlikte zengin iş insanlarının ”milyonlarca liralık” vergi borçları teker teker silinirken binlerce vatandaşının şişirilmiş fatura borcundan dolayı elektrik, su ve doğalgazının kesilmesiyle ilgili tek bir cümle sarfedilmiyordu. Silinen vergi borcu tutarıyla binlerce fatura ödenebilecekken devlet zengin iş insanlarının kazandığı paradan vergi almak yerine yoksulun kazanamadığı paradan fatura tutarlarını almayı tercih ediyordu. Zengini affeden devlet fakiri inatla cezalandırıyordu.
Doğanın diyalektiği gereği zıtların birlikteliği söz konusudur. Baskının, zulmün ve sömürünün olduğu her yerde elbetteki direniş tohumları filizlenir. ABD’de George Floyd ırkçı bir polisin aşırı şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Sonrasında yapılan eylemler ile polis şiddeti ve ırkçılığa karşı uluslar arası bir mücadele sergilendi. Türkiye’de cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı şu an binlerce tutsak dönüşümlü süresiz açlık grevi eylemi ile seslerini duyurmaya çalışıyor. Haftanin başta olmak üzere TC’nin Kürdistan’a yönelik işgal harekatı 2020’nin en uzun soluklu direnişi ile karşılandı ve işgalciler ağır darbelere maruz kaldı. Benzer bir direniş Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Bölgesi’nde de işgalcilere karşı başta Ayn İsa olmak üzere onurlu bir direniş sergileniyor. Koronavirüs bahanesi ile fabrikaları adeta ölüm kamplarına çevirenlere inat sendikalı işçilerin verdiği direniş birer birer kazanımla sonuçlandı. Yine hafızalarımızda kazındığı şekliyle bir avuç patrona, zengine gücünü gösteremeyen devlet maden işçilerinde gücünü göstermeye çalışınca YEMİN EDEREK KORKMAYAN direniş duvarına çarptı ve madencilerin bütün talepleri kabul edildi. Yine öğrendik ki direnen kazanıyor…
Evet, 2020’yi takvimsel olarak geride bıraktık, belleğimize işlediklerimizi ise yarınlarımıza aktarmak üzere saklıyoruz. Her geçen günün mücadelemize katkı sunmasının beklentisiyle dünyanın güneş etrafındaki 365 gün 6 saatlik seyrüseferini tamamlamasının neticesinde tek temenni olarak HOŞ GEL 2021 diyoruz. Umut ediyoruz ki yeni yılda mücadelemizin kazanımlarına yenilerini eklediğimiz kavganın ve direnişin zaferleriyle dolu bir 2021 yaşarız hep birlikte.
Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya umuduyla…
Umut Gazetesi Editörya