Hapishanelerde tutulan siyasi tutsakların PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattıkları açlık grevinin 50’inci gününde basın toplantısı düzenleyen HDP Ankara İl Örgütü, “Türkiye halklarının barış umuduna yönelik işkenceye varan bu uygulamalar karşısında güçlü bir irade ortaya koymak hepimizin görevidir” diyerek tecridin son bulması çağrısında bulundu. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Örgütü, cezaevlerinde tutulan PKK ve PAJK’lı tutsakların 27 Kasım’da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması talebiyle başlattıkları süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemlerinin 50’inci gününde basın toplantısı düzenledi. HDP Ankara İl binasında gerçekleşen toplantıya HDP il ve ilçe örgütlerinin yanı sıra Devrimci 78’ler Federasyonu, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Devrimci 78’liler Girişimi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi temsilcileri katıldı. Toplantı salonuna, “Tecride son siyasi tutsaklara özgürlük” ile üzerinde cezaevi fotoğrafının da yer aldığı “Tutsaklar açlık grevinde çünkü hak, hukuk yok, keyfiyet diz boyu” yazılı pankart asıldı.
‘Sadece İmralı’yı değil bütün toplumu da tecrit altına almaya çalışıyor’
Basın metnini okuyan HDP Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemillioğlu, AKP iktidarının demokratik siyasete dönük yargı oyunlarıyla, meşru demokratik siyaset yapan kişi ve kurumları zindan ile sindirme politikasını sistematik bir şekilde sürdürmekte olduğunu vurgulayarak, “Zindanlarda bu sindirme politikalarını boşa çıkaran bir irade ile karşılaşan AKP iktidarı pandemi koşullarını da fırsata çevirerek bütün zalimliği ile siyasi tutsakları, temel yaşam koşullarını boğmakla terbiye etmeye çalışmaktadır. Avukatlarının Sayın Öcalan ile görüşmelerinin haksız sebeplerle yasaklandığı günden beri Türkiye toplumunun barışı gündeme getirmesini engellemeye çalışan AKP iktidarı aslında sadece İmralı’yı değil bütün toplumu da tecrit altına almaya çalışıyor” dedi.
‘Açlık grevi eylemi 50’inci gününde devam etmektedir’
Pandemi koşullarında daha hassas tedbirler alınması gerektiğini ifade eden Sinemillioğlu, cezaevlerindeki baskıların had safhaya ulaştığını ve hak ihlalleri ile tutsakların adeta bir işkence yöntemi ile karşılaşmakta olduğunu belirtti. Sinemillioğlu, “Pandemi koşulları bahanesiyle 7242 sayılı kanunda yapılan değişiklikler siyasi tutsakların infaz koşullarını daha da ağırlaştırmış ve zalimane bir sindirme politikasına dönüştürmüştür. 27 Kasım 2020’de siyasi tutsaklar 107 farklı cezaevinde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde süreklileştirilen tecrit ve kendilerine yönelik hak ihlallerini protesto etmek amacıyla 5 günlük süresiz ve dönüşümlü açlık grevi eylemini başlattılar. İnsan hakları ihlallerinin sonlandırılması, ağırlaşan infaz koşullarının düzeltilmesi, İmralı Cezaevi üzerinde uzun zamandır sürdürülen ağır tecride son verilmesi ve Sayın Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmelerinin tekrar devam etmesi talepleri ile siyasi tutsakların başlatmış olduğu açlık grevi eylemi 50’inci gününde devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
‘Tecrit uygulamasına son verilmelidir’
Daha önce Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven ve cezaevindeki siyasi tutsakların başlatmış olduğu açlık grevinin bir sonucu olarak tecridin geçici bir şekilde kaldırıldığını belirten Sinemillioğlu şöyle devam etti: “Tecrit kalktığında Türkiye toplumunun nefes almaya başladığını gören AKP iktidarı, 7 Ağustos 2019’dan beri İmralı’ya yönelik yasakları tekrar devreye sokmuştur. Adalet Bakanlığı, bütün iç ve dış hukuk normlarına aykırı olarak yürütülen bu tecrit uygulamasına son vermelidir. Sayın Öcalan’ın avukatları ve ailesi ile görüşmelerinin tekrar başlaması aynı zamanda Türkiye’nin barışı konuşması demektir. Bilinmelidir ki AKP iktidarı tecrit ve cezaevlerindeki hak ihlalleri ile Türkiye toplumun barış umutlarını hedef almaktadır. Bu farkındalıkla açlık grevine başlayan siyasi tutsakların bu eylemine bütün demokratik kurumlar duyarlılık ve dayanışma ile yaklaşmalıdır.”
‘Barışı tecritle engelleyemezsiniz’
Pakize Sinemillioğlu, tutsaklara dönük insan onurunu hedef alan işkence ve kötü muameleye karşı başta Meclis İnsan Hakları Komisyonu ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere bütün ilgili kurumların görevini yerine getirmesi çağrısında bulunarak, “Bizler de demokratik siyaset kurumları olarak belirtmek isteriz ki cezaevlerindeki hak ihlallerine, infaz koşullarının ağırlaştırılmasına ve İmralı üzerindeki tecrit uygulamasına derhal son verilmelidir. AKP iktidarı şunu çok iyi bilsin ki ne demokratik siyaseti zindanlarla engelleyebilir ne de barışı tecritle engelleyebilir. Halkın seçilmişlerine, demokratik siyasetin temsilcilerine ve Türkiye halklarının barış umuduna yönelik işkenceye varan bu uygulamalar karşısında güçlü bir irade ortaya koymak hepimizin görevidir. Açlık grevlerinin kalıcı tıbbi hasar bırakacak, ölümlerle sonuçlanacak ve ölüm oruçlarına dönüşecek bir noktaya gelmeden, siyasi tutsakların talepleri yerine getirilmelidir” diye konuştu.
Kaynak: Jinnews

 
             
                     
                     
                     
                                             
                                        