İsmail Güldere, Umut Yazıları

Faşizmi yıkmaya doğru ileri – İsmail Güldere

Faşist iktidarın yaşadığı ekonomik-askeri-siyasi krizin boyutu çöküş dönemi tanımlaması yapılarak uzun süredir anlatılıyor. “Çöküş dönemine devrimci hamle” içinde olunması çöküşün esas gerçekleşmesini sağlayacak zemin stratejisinin, iktidarı hedeflemek olduğu açıkça ortada duruyor. Bu esas üzerinden izlenecek taktikler de stratejinin başarısını mümkün kılmak için kritik önem derecesine çıkıyor.


Öncelikle her ne kadar çöküş dinamiği sürekli canlı olan ve çöküş alametleri yükselen faşist iktidarın, iktidarını belirlediği seçim takvimi çerçevesinde devretmeyeceğini, aksine bu çerçeve içinde iktidarını bırakmama koşullarını sağlayacağı çalışmaları yürüteceğini görmeliyiz. Faşizmin nasıl yıkılacağı ve sonrası gündemini ele alan bir dizi tartışma ile bu başlığı açan Korkut Boratav, Oğuz Oyan ve Ergin Yıldızoğlu’nun yazılarından da esinlenme ve atıflarda bulunarak bir “yumuşak geçiş” senaryosuna karşı görevi “faşizm sonrasının sorunları” başlıklı yazısında teslimiyete, uzlaşmaya karşı cesaretin önemini sosyalist sola yüklüyor. Aktif bir muhalefet çağrısı ile son bulan yazı ve yürütülen tartışmanın mahiyeti faşizme karşı düzen içi sınırları zorlayan bir tartışmaya kapı açması itibariyle olumlu duruyor. Uzun süredir devrimci siyasetin anlattığı düşük düzey sol anlayıştan kopuş ve mücadele taktik değişikliklerinde bir nitelik değişiminin gerekliliğinin bu yazı itibariyle gözlemlenmesi birleşik mücadele zeminini güçlendirecek fikir birliğine katkı sağlayabilir.


Yazı da yapılan önermeler elbette değerlendirilebilir, tartışılabilir, yetersiz bulunabilir ancak bugünün mücadele koşulları için öne çıkan başlık hızlı bir ne yapmalı sorusunun cevabını bulup, bir an önce faşizmi yıkacak mücadele koşullarını örgütlemekten geçiyor. Bu sebeple bir taraftan düzen sınırlarından çıkmayı ortaya koyarken bir taraftan da düzen sınırları dışında yürütülen mücadele deneyimlerinin tezi ile yeni tartışma başlıklarını sentezleyip iktidarı topyekûn ele geçirmek için ileri doğru yol kat etmek gerekiyor.


İlk olarak faşist iktidarın teşhir sorunun kalmadığı apaçık ortada görülüyor. Sağır sultan dahi iktidarın ipliğini pazarda duydu, gördü. Öyle ki iktidarın içinde bulunduğu durumun boyutu en fanatik destekçileri tarafından bir kıyamet alameti olarak anlatılıyor. Bu da bize iktidar krizinin nasıl büyük bir yıkımın habercisi olduğunu gösteriyor. Durum böyleyken sokaklarda halka yapılan çağrı bu iktidarın nasıl bir iktidar olduğunun ajitasyonu değil, bu iktidarın nasıl yıkılacağının ajitasyonu olması gerekiyor. Tüm sokaklarda iktidarın yıkılmasını arzulayan kitlelerle o iktidarı yıkmak için buluşulmasının araçlarını yaratmak gerekiyor.


İkinci olarak faşist iktidarın, asla iktidarını seçim vb. yollarla devredeceği fikrinin örgütlenmesine izin vermemek gerekiyor. Tüm iktidarı ele geçirmek için hiç durmadan başlatılacak bir mücadelenin parçası olunması gerektiğinin vurgusu ve anlatısının propaganda edilmesi ve özellikle sandık hilesi ile kitlelerin iktidarı seçimle kazanabileceği umudunu yaratan CHP’nin teşhiri, faşist iktidarın bu siyaset ile nasıl kurtarıldığının ifadesinin somut başlıklarla yazılması gerekiyor.


Üçüncü olarak, faşist iktidarın iktidarını seçimle devretmeyeceği gibi, bu süre zarfında iktidarını devirebilecek toplumsal muhalefetin örgütlenmesine de izin vermemek adına yürüteceği “zor” politikasını görüp, buna uygun bir karşı mücadele faaliyeti içerisinde yer almak gerekiyor. Son olarak Deniz Poyraz katliamının örgütlenmesi, karşı devrimci faaliyetin sınırlarının olmadığını ve karşısında gelişecek devrimci güçleri ezme noktasında polis şiddeti, paramiliter güçlerin kullanımı gibi çok yönlü “zor” araçları ile saldırılarını sürdüreceğini kavramak gerekiyor.


Dördüncü olarak faşist saldırı dalgası karşısında büyüyen kitle mücadelesine taktiksel zenginlikler katmak, yüzlerce kişinin yan yana geldiği kitle eylemlerini polis şiddetinin gölgesinde değil, kitle şiddetinin yaratıcılığı ile büyütmek gerekiyor. Özellikle örgütlü, öncü devrimci kadroların bu kitle eylemleri için planlar yapması, taktik üretkenlik için her eylem için özel olarak çalışıp, yoğunlaşması gerekiyor. Che Guevera’nın “Şiddet, sömürücülerin ayrıcalığı değildir, sömürülenler de onu uygulayabilirler ve dahası, uygun anda kullanmalıdırlar.” Sözünü bilince çıkartıp, en geniş kitleler içinde bunun propagandasını yapmak gerekiyor.


Beşinci olarak demokratik bir Türkiye’ye faşist iktidarı yıkarak ulaşılabileceğinin ve somut olarak demokratik bir Türkiye’de işçi sınıfı, kadınlar ve ezilenler açısından nasıl bir yaşam sorusunun cevabı şimdiden güçlü tarihsel deneyim pratikleriyle ortaya konulması gerekiyor.


Naçizane bu taktik önermeler zenginleştirilebilir ve artırılabilir. Buluşmamız gereken kritik nokta faşist AKP-MHP iktidarını en hızlı şekilde nasıl yıkabiliriz sorusudur. Bu iktidar karşısındaki örgütlenme başlığı ve mücadele taktik zenginliği en kitlesel eylem pratiği ile barikatların kurulmasından, en dar mücadele gücünün uyguladığı özel şiddete kadar bir bütünlük içinde fırsat dolu, zafer dolu günlerini bekliyor.

Paylaşın