İsmail Güldere, Umut Yazıları

Çözüm değil, çöküş/2 – İsmail Güldere


2015 yılından itibaren soluduğumuz politik hava epey bir nefes almayı zorladı. Hava yoğun barut kokusu içinde, toz kaplı ve kapalıydı. Bir tarafta büyüyen karamsarlık-pasifizm-kaçış, bir tarafta da hava koşullarına adapte olmaya çalışan devrimci siyaset çabası vardı. Bu yılların sonucunda bugün barut kokusu hala var ve çok yoğun ancak toz dağıldı, hava açtı ufuk çizgisi görünüyor. Devrimci siyaset açısından her şey daha netleşirken, ayağı ile toprakta ileri-geri vites değişiklikleriyle yol almaya çalışanlar yeniden havayı bulanıklaştırmaya, iktidar hedefinden ve merkez devrimci güç birliğinden kendi “aydınlık” çevresini kurma hedefiyle uzaklaşmaya çalışıyor. Doğru politik analizler etrafında buluşma her zaman doğru yolda ilerleyemeyebiliyor.

Herkesin faşizm olarak tarif ettiği, çöküş olarak okuduğu, yıkılış içinde değerlendirdiği Erdoğan iktidarına karşı mücadele pratiğinde farklılıklar açığa çıkıyor. Bu noktada çözülme, çürüme, çöküş, yıkılış gibi dinamiklerini ortaya koyduğumuz faşist iktidar karşısında politik konumlanış bir çözüm ya da bir sandık, seçim aritmetiği ve ittifakları üzerine kurulamaz. Faşizme karşı mücadelede bir yıkılış evresinden bahsediyorsak faşist iktidarın kendine yeniden meşruluk kazandıracağı, güç tahkimini yenileyeceğini, kurumsallaşmasını arttıracağını hesap etmek gerekir.


Yazının birincisinde bazı HDPli veya HDP dışına düşmüş siyasetçiler üzerinden verdiğimiz “çözüm masası” olabilir tezinin sadece AKP’nin iktidar açıklarının kapatmada izleyeceği taktiksel bir hamle olarak görülmesi gerektiğine ve esas olan çöküş olduğuna değinmiştik. Buna benzer olarak erken seçim beklentisi ve buna uygun taktik konumlanmanın içinde olmanın da AKP’nin yeniden yapılanmasına hizmet edeceğini görmek gerekir. Hiç kuşkusuz erken seçim olsa dahi hedefi 2023 olan iktidar için çöküşün bir parçası olacağı aşikardır. Ancak burada her seçim, çözüm, sandık, uzlaşma gibi burjuva siyaseti ile özdeşleşmiş kavramlarının kullanımı ve bunlar üzerinden devrimci politika üretimi yapma faşist Erdoğan iktidarını meşru olarak görme, seçimlerini-sandığını tanıma anlamına geleceğinin farkında olmak gerekiyor.
Faşist iktidar sandık kuramayacak, seçim gerçekleştiremeyecek durumda olduğu unutulmamalı. Bu durumun şimdiki pozisyonu ile alakalı olduğu bir gerçektir. Kendi koşullarını sağladığını düşündüğü anda sandığı halkın önüne koyacak çıkışı da yapabilir. Zaten bunun zeminini arıyor, Diyarbakır ziyareti de bunun bir parçası, çözüm ile ilgili ifadelerde bunun bir parçasıdır. Çöküş evresinde olma özelliği de buradan geliyor. Gerekli zemini bulamıyor, tek başına iktidarda kalabilecek ne çoğunluğa ne de desteğe sahip. Ekonomik-politik-askeri yaşadığı kriz açmazları artık giderilemeyecek boyutlara ulaşmış durumda. Bu çokça örnekleri ile anlatıldı, anlattık. Sokağın sesi, işçi sınıfının ve ezilen halkların sesi, hatta burjuvazinin önemlice bir bölümün sesi bu iktidarın yıkılıyor olduğunu görüyor ve söylüyor. Geriye tek bir şey kalıyor, bu sesi ayaklandırmak, iktidarı ele geçirmek.


Faşist iktidar bir hazırlık yapıyor, ancak bu bildik bir seçim hazırlığı değildir. Bu süreç 6 yıldır devam eden savaşın yeni bir evresi olarak örgütleniyor. Her yerde sıkışan faşist iktidar, şimdi özel harp ve kontrgerilla faaliyetlerine ağırlık vererek yeniden iktidar olmanın taktik oyununu kuruyor. Faşist iktidar seçim, çözüm adı altında iktidarını kurtarmanın, en iyi yolla buradan iktidarı tazelemenin yolunu arıyor. Ancak en kötü ihtimalli senaryoyu da çete kuyusundan teşhir olarak ayyuka çıkan silahlı örgütlenmesi ile kuruyor. Silahlar “Soylu”nun değil Erdoğan’ın silahlarıdır. Burada Erdoğan’ı merkeze alan genel bir yumuşatma hamlesi olduğuna da parantez açmak gerekirse, faşist iktidarın baş faşisti ve tüm sorumlusu, Erdoğan’dır. Düşman Erdoğan’dır.


Bugün seçimden, çözümden daha fazla konuşulması gereken şey iktidarı yıkmak olmalıdır. Devlet kodlarıyla, burjuva siyasetiyle bütünleşmiş bu kelimelerden kaçarak, aksine bunların halkta yaratacağı en ufak bir umut kırıntısının bile sahte olduğunu anlatarak, faşizmi yıkmaya kilitlenmiş bir birleşik örgütlenmeyi güçlendirmek gerekiyor.
Bugün Türkiye ve Kürdistan halkları açısından tek çözüm AKP-MHP faşizmine karşı birleşik mücadele merkezinde güçlerin ortaklaşması ve işçi sınıfı ve ezilen halkların iktidarının kurulması ile mümkün olabilir.


Faşizmi yıkma, özgürlüğü kazanma yolunda önemli bir adım atılmış bulunuyor. Birleşik devrimci merkez bu birliktelikten ve kararlılıktan güç alıyor. Faşizmi yıkalım bir dönem sloganı değil bir devrimci iddia, bir amaç birliği olarak var oldu. Stratejik derinliği olan bu slogana, taktiksel yaklaşmamak devrim iktidarının kurulması için tek yoldur.


Son olarak devrim mücadelesinde en kritik an’lar olarak değerlendirilebilecek karar alışlarda bir kere harekete geçildiyse, iktidarı yıkmaya karar verildiyse, yıkana kadar karşı devrimci güçleri tamamen bitirene kadar hiç durmamak gerektiğidir. Paris komünarlarının iktidarı aldıktan sonra düştükleri en büyük hata bu olurken, o günden ders çıkaran Bolşevikler devrimci taarruzu bir dakika dahi boş bırakmayarak, ayaklanmanın, devrimci kalkışmanın ciddiyetiyle Sovyet iktidarını kurdular.


Emperyalist-kapitalist dünya devrim mücadelesini geriletmek ve bitirmek için çok yönlü hem ideolojik hem de askeri zora dayalı bir rol oynuyor. Devrim iktidarı kurulduktan sonra bile bu tehdit, dünya devrimini başarıncaya kadar sürecektir. Bu noktada bugün Küba devrimini tehdit eden kalkışma ile çevremizdeki reformist kalkışma aynı emperyalist-kapitalist düzenin ideolojik düzleminden ve zor gücünden açığa çıkan bir yansımadır. Bu sebeple atılan devrimci adımlarda bu kısma dikkat etmek, faşizmi yıkmaya yakın olduğumuz bu tarihte tüm güç anahtarlarını iktidarı yıkmak için çevirmek gerekiyor.


Lenin, Bolşevikleri iktidara götüren ayaklanmanın işaretini verdiğinde “Risk almayan asla kazanamaz. Yenilgi olmadan zafer olamaz.” diyerek attığı adımın bilincini her şeyi göze alarak yaptığını gösteriyordu, bizim içinde bulunduğumuz devrim mücadelesi için de bugün durum aynı eşiktedir. Şimdi faşizmi yıkmak için ileri, daha ileri atılma zamanıdır.

Paylaşın