İsmail Güldere, Umut Yazıları

Squid Game: Bir oyundan daha fazlası…- İsmail Güldere

İnsanın doğadan ve kendinden her türlü öz-yabancılaşması, onun doğa, kendisi ve öteki insanlarla kurduğu ilişkide açığa çıkar. (K.Marx)

Yazı Squid Game dizisi hakkında spoiler içermektedir.

Netflix’in Güney Kore yapımı, yazar/yönetmen Dong-hyuk Hwang’in ait Squid Game dizisi 17 Eylül tarihinde izleyici ile buluşur buluşmaz bir izlenme rekoruna doğru ilerliyor. Netflix platformunun yayın yaptığı tüm ülkelerde zirveyi gören bu dizi için öncelikle neden bu kadar yaygın bir izlenme oranına ulaştığından başlayarak dizinin içeriğini irdeleyebiliriz.

Dizi konusu itibariyle yoksulların, yaşamdan umudu kalmamış olanların, borçluların, tükenmiş ve çaresizlik içinde olan kişilerin hikayesini, zenginlerin sofrasında eğlence ve bahis konusu yaparak bir oyun serisi üzerinden izleyiciye anlatıyor. Dizinin ilgi gören, izlenme rekoru kırdırtan kısmını da bu konu oluşturuyor. Dizinin umutsuz karakterleri olan 456 kişi dünyanın %99’unu temsil ediyor, zengin karakterler ise dizide sadece 4-5 kişiler ve %1’i temsil ediyorlar. Bu sebepten dünya ezilenlerinin kendini gördüğü bu dizi en çok izlenenler arasında birinci sırada yer alıyor. Aslında bu dizide bir kurtuluş yolunun var olduğu, bunun da sonsuz rekabetle kazanılabileceği gösteriliyor.

Dizi altı oyunluk bir seriden oluşuyor. Bu oyunları kaybeden kişiler bedelini yaşamları ile ödüyor, her kişinin ölümü ödül parasına 100 milyon won(1)  aktarılması ile sonuçlanıyor. Yani ödül yarışmaya katılan 456 kişi için 45,6 milyar won olarak belirlenmiş oluyor. Oyuna katılma şartlarında bir zorlama olmaması hatta oyunlar içinde herkesin eşit, adil bir ortamda bu oyunları oynadığı vurgusu yapılsa da işlerin en başından itibaren kimse için eşit olmadığı, zayıf olanın güçlü karşısında ezildiği, itiraz hakkının ise oyun kurucularının koruma ordusu tarafından ellerinde tuttukları silahlar ile susturulduğu bir düzen görülüyor.

Oyun en başından beri güven, dayanışma, paylaşım gibi başlıklarda ne kadar geriye düşülebileceğinin bir çizelgesini çiziyor. Her oyunda ölen insanlar, gerilen sinirler ve ölen her insanda artan para miktarı karşısındaki duygu değişimi en ince ayrıntısına kadar işleniyor. Oyun içinde takımlaşmalar, gruplaşmalar da güçlü-zayıf özelliklerine göre yapılıyor. Fiziksel güç ve erkek olmanın getirdiği “üstünlük” kadınlar karşısında artı bir durum gibi gösterilerek özel olarak işleniyor. Yine bir mültecinin ötekileştirilmesi de kendine dizide yer buluyor.  Rekabetin, yabancılaşmanın dozunun giderek arttığı dizide kapitalist sistem eleştirisi, kapitalist barbarlık ve vahşilik her diyalogda kendini gösteriyor.

İlk oyun “kırmızı ışık, yeşil ışık” oyunundan sonra 201’e kadar azalan oyuncu sayısı ortamda bir dehşet havası yaratıyor. İlk oyunda patlayan silah sesinden sonra çoğunluk bu sesin ürküntüsünden açığa çıkan kargaşa ile kurtulmaya çalışırken hayatlarını kaybediyor. Dizinin her sahnesinde aslında örgütlü, senkronize hareketin önemine vurgu yapılıyor. Oyuncular bu kadar kayıptan sonra, oyunun kurallarından biri olan, çoğunluğun oyunların iptal edilmesini istemesi sonucunda oyunun bitmesini sağlayan maddenin uygulanmasını istiyor. Oylama sonucunda 101 kişinin kararı ile oyunlar iptal ediliyor. Oyun alanından tekrar evlerine gidecekleri kent merkezlerine bırakılan yarışmacılar kendilerini oyuna katılmadan önceki yaşamlarının sorumluluğu ile yüz yüze bulduklarında bu sefer yeniden düşünmeye başlıyorlar. Ve çok kısa süre içinde bu kez oyunun iptalini en şiddetli savunanlarda dahil, daha kalabalık olarak oyuna katılım gerçekleşiyor. Artık tek kişi kalana kadar geri dönülmez bir oyun başlamış oluyor.

VIP adı verilen zenginlerin oyuna katılan yarışmacılar üzerine bahis kurmaları, onların hayatta kalma mücadelesinin zevki ile dört köşe olmaları da açık bir şekilde yer verilen dizede, polis rolünde olan bir karakterinde bu olay üzerine kendi gündemi üzerinden gitmesi ya da polis teşkilatının bu tip bir organizasyona deli saçması olarak bakması, adalet sistemindeki yetersizliği gösteriyor.

Güçlü bir rekabet ve hırs dolu bu oyunlarda tek kişi kalana kadar, önündekini ne pahasına olursa olsun geçene kadar ilerleme fikri bir yerde yeniliyor. Bu fikrin yenildiği kısımda insanlığın aslında bisiklete binmek gibi hiç unutamayacağı komünal yaşam özü devreye giriyor ve fedakârlık, dayanışma, güven duyguları ön plana çıkıyor. Ancak bu öze çok acı sonuçlar sonucunda varılıyor. Bu da geçen zamanda kaybedilen insanların üzüntüsünden başka geriye hiçbir şey bırakmıyor. Örgütlülük fikrinin her oyunda açığa çıktığı ancak uygulanmadığı çünkü bu örgütlülüğü sağlayacak öncü, önder bir örgütlenme kabiliyetinin de olmadığı görülüyor. Diziyi yazıp-yöneten Hwang Dong-hyuk “Squid Game hayatta kalma oyunlarını içeriyor ama esasen kişilerle ilgili… Diğer benzer türdeki diziler veya filmler, kazanmak için zor bulmacaları çözen bir kahramanı takip ediyor. Ama bu kaybedenlerin hikayesi. Kazanan yok, dahiler yok, daha çok başkalarının yardımıyla ileri adım atan bir kişi var.” diyerek dizinin çerçevesini anlatıyor. Aslında ileriye adım atan bir kişi hep var, ancak nasıl ve neye ilerlediği meselesi esas soru işaretini koymamız gereken noktayı oluşturuyor. 45,6 milyar won harcama yapılamayacak düzeyde bir çöküntüyü beraberinde getiriyor. Para ile insanlığın arasındaki ilişkide önemli noktalara dokunan bu dizinin 2.sezonu olur mu, olursa eksik kalan örgütlü gücü, ayaklanma ya da isyan gibi durumları da işler mi bilemeyiz fakat dizinin içimizden birilerini anlatması ve gündelik hayatımızda yaşadığımız tüm koşturmacaların ve kurduğumuz tüm ilişkilerin üst düzey bir yansımasını vermesi itibariyle konusu izlenmeye değer bir özellik taşıyor.

Dizinin her bölümü ile ilgili ya da tek tek diyaloglarda açığa çıkan başlıklarla ilgili de yorumlar yaparak bu yazı derinleştirebilir. Birçok sahnesi ile izleyicide şok etkisi bırakacak kurguya sahip olan bu dizi için gerçeklikle kurulacak bir bağlantıda şunu söylemek gerekir ki, işçi sınıfı ve ezilenler açısından yaşadıkları yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk bir oyundan daha fazlasını ifade ediyor ve kazanmak için daha fazlasını gerektiriyor.

Hiç kuşkusuz kapitalist sistem an ve an “daha fazla” durumunu en ölümcül şekilde oyununu sürdürebilmek için kuruyor. Burada “squid game” den çıkıp kendi oyunumuza dönecek olursak bu oyunun sonunda her türlü mezar varsa bunun ikilemini Verdunlu bir savaşçı’nın* dediği gibi “Devrim ya da ölüm” sözü olmalıdır. Bugünün bu zor ve çetin görevi, işçi sınıfı ve ezilen halkları kurtaracak tek seçenek için zaman gelmiştir. Bu da DEVRİM’dir.

(1) Güney Kore Para Birimi

*Raymond Lefebvre

Paylaşın