İsmail Güldere, Umut Yazıları

Bir devrim arifesinde: Che ve gerilla savaşı – İsmail Güldere

“Aklımız bir karış havada romantik olduğumuzu söylüyorlarsa, eskide kalmış kimi idealistler olduğumuzu, gerçekleşmesi imkânsız şeyler düşündüğümüzü, geniş halk yığınlarını örnek bir insanlık modeline, yeni insana, dönüştüremeyeceğinizi söylüyorlarsa, bizde bin kere şöyle cevap vereceğiz, evet mümkün. Mümkün olmalı, mümkün olmak zorunda ve mümkün olacak yoldaşlar!”
Ernesto Che Guevara


54 yıl, yarım asırdan uzun bir süre geçmesine rağmen Che Guevara’nın dünya sınıf mücadelesi üzerinde yarattığı etki öldüğü günün aksine ölümsüzleştiği gün olarak, yaşadığı günlerin tüm öğretisi ile devrim ve sosyalizm mücadelesine adım atan her kişi ve örgüt de bir mücadele yöntemi biçiminde yaşıyor.

Emperyalist ABD’nin uzun uğraşlar sonucu Bolivya dağlarında katlettiği devrimci önder Che Guevara, emperyalizmin tüm karalama propagandalarına rağmen devrim ve sosyalizm mücadelesinin yanı sıra tüm işçi sınıfı ve ezilen halkların da umut dolu yaşamı, bir duruşu oldu. Silinmek istenen Che Guevara devrimciliği tüm dünyada 68 devrimci hareketiyle buluşan unutulmaz bir devrimci dönemin adı ve mücadele yöntemi oldu. Gerilla mücadelesi şeklinde tezahür eden bu dönem birçok ülkede tercih edildi, uygulanmaya çalışıldı. Faşist, baskıcı iktidarları yıkmak için silahlı mücadele daha fazla kullanılır hale geldi. Che Guevara’nın dünyayı sarsan etkisi bu gerilla hareketlerin doğmasına ve silahlı mücadelenin tercih edilmesine ve gerilla mücadelesinin zafer kazanması temelinde rol model oldu.

Nasıl bir mücadele sorusuna çok açık yanıtları olan Che Guevara’nın yaşamı devrimci bir örnek teşkil etti. Che, kendi varlığını devrimin varlığına adayan bu yaşamı mistik ya da maceraperest değil devrim ve sosyalizmi bir bilim ve yeni dünya düzeni olarak ele alan özelliklerini her bulduğu fırsatta anlatmaya, anlatımın yetersiz kaldığı yerde göstermeye çalıştı. Sadece gerilla mücadelesinin bir savaşçısı değil, komutanı ve geleceği de oldu. Bu yönüyle Che Guevara gerilla mücadelesinin hem teorisyeni hem de uygulayıcıları arasında yer aldı. Küba devrimi gerçekleştiğinde bile gerilla yaşam tarzını bırakmadı ve tüm dünyaya bu yaşamın devrimci karakterini aldığı her sorumlulukta sundu. Kendi varlığını bu anlamıyla bir devrim materyali olarak ele alan Che bu sayede propaganda anlamında da başarılı oldu. Tüm dünya onun her hareketine sempati, her sözüne imrenerek baktı ve ayakta alkışladı.

Devrimci mücadele açısından bu başarılı yaşam kendi bulunduğu coğrafyanın sosyo-politik analizleri doğrultusunda emperyalizme ve onun iş birlikçi iktidarlarına karşı kesintisiz bir gerilla mücadelesinin zeminini hem deneyimlerle hem de Marksizm-Leninizm öğretileri ile kurdu. Küba devriminin zaferi ile yetinmeyen “Che” devrimciliği, Latin Amerika kıtasının devrimi için yürümeye başladığında artık gerilla mücadelesinin taktik-stratejik planlarını da birçok düzeyiyle oturtmuştu. Bu anlamıyla Che Guevara’yı anarken onun izlediği devrimci yola bakmak günün sınıf mücadeleleri açısından güncel bir önemi taşıyor.

Che’nin yürüttüğü gerilla mücadelesinin bir yıpratma savaşı şeklinde örgütlenen karakteri onu düşman güçlerini yenecek halk hareketini cesaretlendirecek düzeye ulaşması itibari ile başarısı Küba devriminde açığa çıktı. Günün devrimci mücadelesi içerisinde kurulan taktik ve stratejik hatlar, emperyalizme ve gerici, faşist işbirlikçi iktidarlara karşı mücadelede yetersiz ve sınırlı kaldığı görülüyor. Bu noktada bugün gerilla mücadelesinin nimetlerinden yararlanmak faşist, emperyalist güçlere karşı mücadele etmek açısından önemli bir yöntemi ifade ediyor. Che Guevara’nın bugün en çok örnek alınması gereken güncel yorumlanmasını bu yöntem de ortaya koymuş olduğu “gerilla savaşı” kısmını irdelemek, onun adını reformist solun kullandığı şekliyle romantik, maceraperest, hayalci, kalıpçı çerçeveden çıkarmak devrimci mücadelenin en ileri, en ince noktalarına doğru kavramak önem arz ediyor. O zaman Che’nin adını anmak hak edilebilir.

Che, yürüttüğü gerilla mücadelesini tanımlarken “Her şeyden önce, mücadelenin bu özel biçiminin hedefe ulaşmak için bir yöntem olduğu aydınlatılmalıdır. Her devrimci için zorunlu, şaşmaz olan bu hedef politik iktidarın ele geçirilmesidir.” ifadeleri ile iktidarı ele geçirmenin yıkıcı karakterine vurgu yapıyor. Sadece gerilla mücadelesi açısından değil yürütülen her devrimci mücadele açısından temel bir nokta olan iktidarın işçi sınıfı ve ezilen halklar lehine ele geçirilmesi sorunu burada gerilla mücadelesi ile bir yöntem olarak ortaya konuluyor. O zaman her iktidarı ele geçireceğini iddia eden sol örgüt bu iddiasını gerçekleştiremez, bunun için özel bir örgütlenme ve mücadeleye ihtiyaç doğuyor. Che’nin vurguladığı şekli ile bu gerilla mücadelesi oluyor.

Gerilla mücadelesinin abc’sinin örgütlendiği yıllar aslında emperyalist ABD’nin stratejik üslerinden birinin olduğu Küba’da gerçekleşmesi itibariyle daha fazla önem kazanıyor. Bu düzeyde sömürgeleştirilen bir ülkede yürütülen gerilla mücadelesinin çok zor koşullar içinde kazandığı zaferi Latin-Amerika kıtası için uygulamayı öngören Che bu deneyimden çıkarılması gereken dersleri üç başlıkta sunuyor; “1) Düzenli bir orduya karşı savaşta halkın güçleri galip gelebilirler. 2) Her zaman bir devrim için tüm koşulları olgunlaşıncaya kadar beklemek gerekmez, ayaklanmanın yönetimi bu tür koşulları kendisi yaratabilir. 3) Latin-Amerika kıtasının az gelişmiş ülkelerindeki silahlı mücadele, özellikle kırsal bölgelerde sürdürülmelidir.”

Ekim devriminin kendi koşullarının olgunlaşmasını beklemeden gelişmesi itibariyle benzer özellik taşıyan bu dersler, somut durumların somut analizleri doğrultusunda, özgün koşulların yönteminin belirlenmesiyle hareket edildiğinde başarının geleceğini ifade ediyor. Sonuç olarak Küba devrimi ne Çin ne de Sovyet devrimine benziyor, ancak ondan etkilenmeler, faydalanmalar da alarak kendi özgünlüğünde bunu gerçekleştiriyor.

II.Havana deklarasyonunda vurgulanan politik durum analizi doğrultusunda örgütlenene gerilla mücadelesi için şu önemli kısım “Her ülkenin öznel koşulları, yani bilinci, örgütlenmesi, yönetimi, devrimi, gelişme derecesine göre hızlandırır ya da geciktirir. Fakat er ya da geç her tarihi dönemde, nesnel koşullar olgunlaştığında, bilinç kazanılır, örgüt oluşturulur, yönetim mükemmelleşir ve devrim gerçekleşir.

Latin-Amerika’nın birçok ülkesinde, bugün devrim kaçınılmazdır. Bu gerçek, herhangi bir kişinin iradesi tarafından belirlenmez. Bu, Amerikan insaninin içinde yaşadığı korkunç sömürü koşullarıyla, kitlelerin devrimci bilincinin gelişmesiyle, emperyalizmin dünya çapındaki bunalımıyla boyunduruk altına alınmış halkların evrensel mücadele hareketiyle belirlenir.” ilke olarak yer alıyor.

Bu çerçevede devrim mücadelesini ele alan Che, koşulların yarattığı mücadele hattında ısrarcı olmayı ve yürümeyi esas alarak gerilla mücadelesine katkılar sunuyor. Gerilla mücadelesini çok yönlü ele alan Che Guevara, sınıf çelişkilerinin keskinliğine ve bu keskinliği yumuşatma girişimlerine ve reformizme karşı da etkili bir mücadele tarifi yapıyor. Burjuvazinin çizdiği sınırlara hapsolmayan Che, “Kendi kendine devrimci iktidar sorusunu yöneltmeden sadece belirli bir burjuva yasallığının eski haline getirilmesi için mücadele etmek belirli, egemen sınıfların daha önceden kurmuş oldukları diktatörce bir düzenin geri gelmesi için mücadele etmek demektir. Bu, ne olursa olsun, mahkûma ucunda daha az ağır bir gülle olan bir pranganın vurulması için savaşmak demektir.” diyerek kökten bir sistem değişikliğini öngören devrim mücadelesinin kopuş çizgisini çiziyor.

Devrimci savaşa, gerilla mücadelesine içkin birçok başlıkta ince noktalara, ayrıntılı kısımlara dokunan Che’nin “gerilla savaşı” bugün yürütülen devrimci mücadele açısından kendi özgünlüğünde, şehirler ve kırlar özelinde bir gereklilik olarak güncelliğini koruyor.

Emperyalist-kapitalist sistem yok edemediği Che Guevara’nın devrimciliğini; onun yüzünü, kıyafetlerini, şapkasını, sigarasını kullanarak popüler bir icon haline getirmeye çalışarak fikirlerini gölgelemek istedi. Che Guevara dünyada en çok tanınan kişi oldu. Ne fikirleri ne de yaşam kültürü ile yok edilemeyen bu siluet bugün devrimci mücadeleyle tanışan ilk kişilerin etkilendiği kişi olmaya, yürütmek istediği mücadele de örnek olmaya devam ediyor. Ancak bu kadar geniş bir tanınma ve devrimci mücadelenin zor ile kurulan ilişkisinde açığa çıkan yöntemi gerilla savaşının örgütlenmesi üzerine zayıf gelişmelerin olması Che’nin iyi okunup, iyi anlatılmamasından kaynaklanıyor.

Che devrimci mücadelenin en ileri aşamalarından birini doktorluk mesleğinden koparak sadece birkaç kişinin değil tüm toplumun sağlığını düzeltecek bir sistemin kurulmasının mümkün olacağı fikri ile atılım yaptı. Ve tanıştığı Fidel Castro ile çok büyük fedakârlıklar sonucu Küba devrimini örgütledi. Fidel ve Che And Sıradağları için, “Latin-Amerika’nın Sierra Maestra’si olmaya adaydır ve kıtanın uçsuz bucaksız topraklarının tümünün kaderi, emperyalist güce karşı verilecek ölüm kalım mücadelesinde savaş alanına dönüşmektedir.” dediler. Bugün bu gerçeklik hala güncelliğini koruyor ve emperyalizm büyük bir krizin içinde çöküşe doğru ilerliyor. Bugün Latin-Amerika’da ve Orta Doğu’da yükselen gerilla mücadelesi bir devrim arifesinde, emperyalist-kapitalist sisteme karşı indirilecek en güçlü yumruğu sıkıyor, işçi sınıfı ve ezilen halkların kaderi bu yumruğun Che gibi harekete geçişinde bulunuyor.

Comandante Ernesto Che Guevara’nın anısına saygıyla…

Paylaşın