Gençlik, Seçtiklerimiz

Destekçi değil, inşacıyız – Yeni Özgür Politika

Yeni Özgür Politika‘dan Miheme Porgebol, Gençlik Ne Diyor başlıklı söyleşi dizisinin 3. kısmını yayınladı. Miheme Porgebol’a konuşan Gençliğin Devrimci Güçleri (Dev-Güç) sözcüsü Umut Doğan yaşananları değerlendirdi.

Röportajın tam hali şöyle;

Gençlik, tüm siyasi iddiaların önemsediği ve örgütlenme imkanlarını en yoğun kullandığı toplumsal kesimdir. Çünkü politik iddialar geleceğe tutunmak, kalıcı olabilmek ister. Bunu “Gençlerimiz geleceğimizdir” klişesine düşmeden ifade etmek gerekirse kendi alternatifini yaratamayan hiçbir gücün uzun vadede varlık gösteremeyeceğini söylemek mümkün. Dolayısıyla gençlik yaşamın dinamiği olarak maddi ve düşünsel tüm üretimlerin ana eksenini belirler. Biz de bu iddiadan yola çıkarak; gelinen süreçte bir felaketler coğrafyasına dönüşen Türkiye’de yaşananlardan rahatsızlığını örgütlü bir mücadeleyle gösteren gençliğin ne düşündüğünü merak ettik. Ülkenin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorlar? Yaşananlara karşı neler yapıyorlar? Devlet faşizmine karşı nasıl örgütleniyorlar? “Gençlik Ne Diyor?” başlıklı söyleşi dizimizde bu soruların cevaplarını aramaya devam ediyoruz.

Gücümüzü örgütlülüğümüzden alıyoruz

Dizimizin konuğu bu kez Gençliğin Devrimci Güçleri (Dev-Güç). Dev-Güç, kendi ifadeleriyle, “Türkiye’de toplumsal mücadelenin temel sorunlarını gençlik hareketinin temel sorunları olarak ele alıp, bu sorunları iç içe değerlendirip kapitalizme, emperyalizme, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, homofobiye, faşizme karşı tarihsel ve güncel sorumluluğunu yerine getirmeyi amaçlıyor.” Henüz çok eski olmadıklarını ancak içerisinde çok derin bir kültürü, eski bir tarihi barındıran bir yapıda olduklarını ifade eden Dev-Güç adına gazetemize konuşan Umut Doğan, “Bizler varlığımızı tarihten, gücümüzü örgütlülüğümüzden alıyoruz. Bu anlamda geçmişin verdiği olgunluk ve birikimle, gençlik mücadelesi içerisinde gençliğin dinamizmi ile var olmaktayız. Başta lise ve üniversiteler olmak üzere gençliğin bulunduğu bütün alanlarda çeşitli kampanyalar, etkinlikler, buluşmalar örgütleyerek, fiili meşru-militan mücadele araç ve yöntemlerini kullanarak, gençliğin sözünü ve eylemini sokağa taşımak, parçalı ve dağınık mücadeleleri birleşik biçimler içerisinde bir araya getirmek gibi bir dizi güncel çalışmalarımız devam etmektedir” dedi.

 Mücadeleyi genişletiyoruz

Mücadele alanları ve örgütlenme biçimlerini sorduğumuz Doğan, lise ve üniversitelerde örgütlendiklerini belirterek Fiili meşru-militan mücadele araç ve yöntemlerini bu alanlarda inşa ederek genişletmeyi hedeflediklerini aktardı. Doğan, Dev-Güç’ün akademik demokratik mücadeleyi örgütlemek, siyasal mücadelenin de bir parçası olduğunu unutmadan ajitasyon, propaganda ve örgütlenme çalışmaları yürüttüğünü belirtti. Bu çalışmaları alanın özgünlükleri içerisinde, taktik üretkenliğin gelişkinlik düzeyine bağlı olarak her daim değişiklik gösterdiğini de vurgulayan Doğan, “Bu anlamda zaman-mekan diyalektiği içerisinde örgütlenme çalışmalarını ortaya koymakla birlikte, bu özgün-üretken çalışma pratikleri zaman ve mekan karşısında oldukça değişkenlik göstermektedir” diye belirtiyor.

 Bu iktidarın geleceğimize vurulmuş darbedir

İçinde yaşanan sürece dair sosyo-politik değerlendirmelerde de bulunan Doğan, mevcut düzenin sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok farklı bölgesinde açlık, yoksulluk, ekolojik yıkım gibi felaketleri beraberinde getirdiğini söyledi. Tüm bu felaketlerin temel nedeninin kapitalist düzen ve onu temsil eden iktidarlar olduğunu ekleyen Doğan, “Tabiatın ve tüm insanlığın karşısında bir avuç azınlığın kendi çıkarlarını korumak adına geliştirdiği her proje/çözüm aslında geleceğimize ve yaşamımıza vurulan yeni bir darbe olarak karşımıza çıkmaktadır. AKP-MHP Faşist İktidarı, emperyalizmin ‘kuklalığı’ pozisyonuna tabi olduğu için bir noktada Türkiye dünya genelinde yaşanan ekonomik krizi en ağır geçiren ülkeler arasında oldu. Ülke içerisinde faşist iktidarın girmiş olduğu siyasal kriz ile birleşen bu süreç, ciddi kırılmalara yol açtı. Bir tarafta kendi iktidarını büyütmek, genişletmek ve korumak adına faşist iktidarın geliştirdiği kirli ilişkilerin deşifre olmaya başlaması, diğer taraftan yine rant-talan üzerine kurulu sermaye birikiminin gelinen noktada yaşadığı tıkanma, bunun ekolojik denge üzerindeki etkileri, mafya-çete ilişkileri ve tabii ki ülkede giderek artan işsizlik ve yoksulluk hepsi faşist iktidarın sıkışmasına, tıkanmasına sebep oldu” ifadelerini kullandı. 

.

 Faşist blok kaybedecek

“Elbette ki böylesi bir süreçte faşist blok, kendi tabanını tahkim etmek ve faşist iktidarına meşruluk alanı açmak amacıyla Kürt halkına ve mültecilere yönelik saldırıları yönlendirmekte ve planlamaktadır” ifadeleriyle iktidarın bu şekilde halkları birbirine düşmanlaştırarak her fırsattan yararlanmaya çalıştığını vurguladı. 

“Faşist iktidar kendi çöküşünü durdurmak, iktidarını yenilemek adına her türlü yol yöntemi denemekten vazgeçmiyor. Son dönemde yaşanan felaket süreçlerinde ortaya çıkan tablo net bir gerçeği işaret etmektedir. Faşist bloğun ülkede yaşanan her türlü felaket karşısında ezilenler lehine bir çözüm üretmeye dönük politikası yoktur. Yıkılan alanlar üzerinden rant ve yağma planları vardır. Kendi iktidar gerçekliği bunun üzerine kuruludur. Bunu sağlayabilmek adına içeride zora dayalı bir korku iklimi, dışarıda ise emperyalizme daha fazla hizmet ederek bunu sağlamaya çalışmaktadır” diyen Doğan, son zamanlarda özellikle Kürtlere ve mültecilere dönük artan saldırıların da iktidar kaynaklı olduğunu dile getirdi. 

 Biriken öfkenin hedefini saptırıyor

Bu saldırıların temelinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda ırkçılık ve şovenist gerçekliğin olduğunu belirten Doğan, “Toplumsal, siyasal, ekonomik her türlü devlet ve iktidar krizinin bir panzehiri olarak devlet ve iktidarlar dönemsel olarak bu durumu ‘özelleştirilmiş’ biçimlerde kullanmıştır. Irkçılığın ve şovenizm bu topraklarda gelişmesi ve derinleşmesi adına ciddi yatırımlar yapılmıştır. Her dönem telkinlenmeye ve yönlendirmeye açık bir şekilde beslenmekte ve korunmaktadır” dedi. Yaşananların tekil ve münferit olaylar ya da anlatıldığı gibi iç ve dış mihrakların provokasyonları olmadığını da belirten Doğan, “Bugün yaşananlar, faşist iktidarın ekonomik kriz, ekolojik yıkım ve toplumsal çürüme karşısında biriken öfkenin hedefini saptırmak, gerçeği gizlemek adına okları Kürtlere ve mültecilere yönlendirdiği planlı saldırılardır” ifadelerini kullandı.

Devrimci mücadele gerekliliği

Bu konudaki görüşlerini, “İktidar, parçası olduğu emperyalizmin savaş, işgal ve sömürgecilik politikaların bir sonucu olan mülteciliği, ekonomik ve siyasal bir koz olarak kullanmakta bu durumu kendi iktidarının yeniden tesisi için araçsallaştırmaktadır. Diğer taraftan ise iç siyasette izlenen yol ve yöntemlerin tıkanması işsizlik ve yoksulluk gerçekliği ve yaşam koşullarının giderek kötüleşmesinin faturasını mültecilere yönlendiren bir plan devreye sokulmaktadır. Kürt halkına ve mültecilere yönelik saldırıların bir gerçeğin üstünü örtmek adına geliştirildiği bir dönemde bu gerçeği daha yüksek sesle dile getirmek ve bunun açığa çıkması için mücadele etmek gerekiyor. Ekonomik krizin, işsizliği, yoksulluk, geleceksizliğin sebepleri doğrudan faşist iktidarın sömürü, sömürgecilik denklemine oturan, savaş sanayisi ve rant-talan üzerine gelişen,bir avuç azınlığın çıkarları ve paranın egemenliği üzerine kurulu bu düzen gerçekliğidir. Buna karşı mücadele etmek gerekiyor. Aksi halde halklar arası düşmanlaştırma, ezilenleri kendi içinde bölme-parçalama ve birbirine hedef gösterme politikaları her sıkışma-tıkanma döneminde faşizmin başvurduğu yol olmaya devam edecektir” ifadeleriyle özetleyen Doğan, tüm bu yaşananlara karşı, devrimci mücadeleyi büyütmek gerektiğini kaçınılmaz tek yol olarak gördüklerini belirtti.

 Gün yeni kuşakların günüdür

“Yaşamı beraber inşa edebilmek ve yan yana yürüyebilmek adına bugün gençlik üzerine düşen görevleri büyük bir sorumluluk üstlenerek yerine getirmeye çalışıyor, çünkü gelecek en çok onu yaşayacak olanları ilgilendirir” diyen Doğan, Tarihin yenilenme ve dönüşüm dönemlerinde doğan kuşakların, kendilerini kuruculuk görevleriyle karşı karşıya bulduklarını ifade etti. Gençlik için yaşayabilmenin tek koşulunun eskiyi yıkmak olduğunu söyleyen Doğan, Dev-Güç’ün bu anlamdaki yaklaşımını ise şöyle özetledi: “Bugün eskiyi yıkmak ve yeniyi kurmak iddiası ile hareket ediyoruz. Bunun için öncelikli olarak gençliğin hem özgün sorunlarının hem de toplumsal sorunlar karşısında kesintisizin bir mücadele pratiği örgütlemek zorundayız. Bunun bir boyutu iktidar tarafından sürekli olarak politikanın ve yaşamın dışına atılmak istenen, soyutlanan ve nesneleştirilen gençliğin tarih sahnesinde bir özne olarak rol alması gerekmektedir. Yarının sahipleri olan bizlerin doğmakta olan yeni gün karşısında daha fazla söz ve eylem üretme sorumluluğumuz var. Bu doğrultuda sözümüz ve eylemimiz ile bu korku iklimi karşısında sorun gücü olan iktidarlar karşısında çözüm gücü olarak örgütlenmeliyiz. Gün yeni kuşakların günüdür.”

“Gerçek masumiyet gerekeni yapmaktır”

Gençliğin dönüştürücü gücüne değinen Doğan, “Diğer taraftan ise gençlik tarihsel olarak toplumsal-devrimci mücadeleler içerisinde değiştirici-dönüştürücü bir güç olarak katalizör görevini her daim yapmıştır. Hem gençliğin parçalı ve dağınık da olsa devam eden bir mücadele pratiği var bunu ortak iddia ve hedefler etrafında birleştirmek ve eyleme dökmek gerekmektedir. Mücadele açısından meşruluğun kıstası masumiyet, masumiyetin kıstası ise mağduriyet olarak dayatılıyor. Bizler mevcut düzen dahilinde zaten sistematik olarak mağdur ediliyoruz. Bu genel geçer bir durum olduğu için bizler açısından bir kıstas olarak öne sürülmemeli. Mağduriyetin sıradanlaştığı bir zeminde ‘masum olmak’ ya da masum kalmak’, edilgen bir pozisyonda kalmayı kabul etmek – kısmen yada tamamen- haksızlığa rıza göstermek, bu bağlamda haksızlığın kendisine ortak olmak manasına gelir. Gerçek masumiyet, zulmü ortadan kaldırmak için gerekenin yapılmasına dayanır. Bizler de meşruluğumuzu tam olarak bu zeminden almalı, bu gerçeği örgütlemeli ve bu zeminde üretmeliyiz” diye konuştu.

Yeniyi yaratma cüretini kuşanmak gerek

Son olarak mücadele birliğinin imkanlarına dair değerlendirmelerini sorduğumuz Umut Doğan, bu imkanları geliştirmek adına Birleşik Gençlik Meclisleri’nin (BMG) kurulduğunu hatırlatarak sözlerini şöyle sonlandırdı: “Birleşik Gençlik Meclisleri, birçok farklı eylem, etkinlik ve çalışmalarla farklı gençlik kesimlerinin sözünü ve eylemini örgütlemiş, fiili meşru-militan mücadele pratiklerini birleşik bir tarz içerisinde hayata geçirmiştir. Gençliğin öz örgütlülüğü sorununa cevap üretme çabası içerisindedir. Gençliğin birleşik mücadelede pratikleri çeşitli biçimler içerisinde sürdürülmektedir. Gençliğin Devrimci Güçleri olarak, birleşik mücadele konusunu stratejik ve taktik bir bütünlük içerisinde ele alıyoruz. Taktik ittifakların esasta strateji hizmet etmesi, strateji güçlendirmesi ve stratejinin programında yol açıcı olma niteliği olup-olmaması üzerinden değerlendiriyoruz. Bugünün ihtiyacını ise, yeniyi yaratma cüretini kuşanan, sevk ve idare kabiliyetine sahip birlikte kurulacak nitelikli ve ortak bir akıl olarak görüyoruz. Destekçi bir pozisyona çekilip süreci uzaktan izlemek yerine inşacılığı üstlenilmesi, kolektif öncülüğün imkânlarını yaratılması gerektiğini düşünüyoruz. Özetle, gençliğin birleşik mücadeleyi temellendirmesi gereken zemin, niceliksel noktalar değil; devrimci gençlik mücadelesini ileriye taşıyacak niteliksel sıçrama noktaları olmalıdır diye düşünüyoruz.”

Paylaşın