Çin Halk Cumhuriyetinin geleceği açısından büyük önem taşıyan Çin Komünist Partisi 20. Kongresi tamamlandı. Beklenildiği gibi, Çin devlet başkanı Xi Jinping kongrede liderlik konumunu pekiştirdi ve partinin üst yönetim organında önemli değişiklikler gerçekleşti. Jinping kongrede yaptığı konuşmada, kongreye sunulan politik raporu özetledi. ÇKP’nin temel yönelişleri bu konuşmada vurgulanan unsurlarla belirginleştirilmişti.
Jinping konuşmasında “önümüzde şiddetli fırtınalar var”sözleriyle ve “büyük riskler ve fırsatlar sunan” bir dünya tarifiyle ÇKP liderliğinin küresel politik, ekonomik ve askeri gelişmeleri nasıl kavradığını ortaya koydu. Jinping’inkonuşmasındaki bir başka önemli vurgu, Çin’in teknolojik açıdan kendine yeterliliği kazanması zorunluluğuna dairdi. Bu vurgu, ABD’nin Çin’e açtığı “çip savaşı” ile birlikte ele alındığında daha berrak bir görüntüye ulaşmak mümkün.
ABD yönetiminin geçen hafta uygulamaya koyduğu ihracat kurallarına ilişkin yasal düzenleme, Çin’in yarı iletken teknolojisine erişimine ciddi sınırlar çiziyordu. ABD Sanayi ve Güvenlik Bürosu yeni düzenlemeyle gelişmiş yarı iletkenlerin, çip yapım ekipmanlarının ve süper bilgisayar bileşenlerinin Çin’e ihracatına yeni sınırlamalar getirdiğini duyurdu. Çin’in teknolojik gelişimini engellemeye yönelik bu hamle, Jinping’in öngördüğü “şiddetli fırtınalar” hakkında oldukça açık bir görünüm sunuyor. Bu hamleyle ABD’nin Çin’e karşı yürüttüğü savaşta yeni cepheler açılıyor.
Bu savaşın başka bir cephesi olan Tayvan meselesi de Jinping’in konuşmasında özel vurgularla yer aldı. Jinping, Tayvan’ın Çin anakarasıyla bütünleşme sürecinin kaçınılmaz olduğunu ve bütünleşme sürecinin barışçıl yöntemlerle gerçekleşmesi için ısrarlı oldukları belirtti. Jinping Tayvan meselesine dış müdahalenin kabul edilemez olduğunuvurgularken, meselenin çözümü için güç kullanmak zorunda kaldıkları takdirde bu olasılığı dışlamadıklarını sözlerine ekledi. Doğrudan isim vermeyen Jinping’in “dış müdahale” göndermesiyle Tayvan’ı silahlandıran ABD’ye işaret ettiği son derece açıktı.
ÇKP kongresinde alınan kararlar sonucunda partinin üst yönetiminde yaşanan değişimler üzerine Batı’da yapılan yorumlar genel olarak aynı noktalara odaklanmıştı. Başbakan Li Keqiang ve siyasi danışma meclisi başkanı Wang Yang yeni açıklanan merkez komite listesinde yoktu. Daha önce CİA’daÇin analisti olarak görev yapmış ve şimdi bir ABD düşünce kuruluşunda Çin uzmanı olarak çalışan Christopher J. Johnson ABD basınına kongreyle ilgili değerlendirmeler yaptı. Ona göre, bu iki önemli ismin yanı sıra Liu He, Guo Shuqing ve YiGang da emekli oldu. Bu isimlerin Batı’yla çatışmaktan kaçınma ve piyasa odaklı politika yanlısı finans yetkilileri olduğu bilgisini veren Johnson, yaşanan değişimin önemine dikkat çekiyordu.
Kaliforniya Üniversitesi’nde Çin Siyaseti ve Ekonomisi uzmanı olarak görev yapan Victor Shih de Johnson ile aynı kanıdaydı. Ona göre, bu emeklilik kararlarıyla birlikte “küresel finans camiasıyla derin bağlantıları olan bir finansal teknokratlar kuşağı sahneden” çekiliyordu. Sahneden çekilenlerin yerini büyük ölçüde yerel unsurların aldığı Shih’in verdiği bir başka bilgiydi. Çin’in üst düzey yetkililerinin bir gelenek olarak 68 yaşında emekli olduğunu ancak bu kongrede emekli edilen önemli isimlerin henüz bu sınıra dayanmadığını, aynı zamanda 68 yaş ve üzerinde kimi yetkililerin göreve devam ettirildiğini söyleyen BrookingsInstitute’un Çin uzmanı Cheng Li de, yaşanan kadro değişiminin önemine dikkat çekmişti.
Cheng Li, Jinping’in Çin yönetimindeki “ılımlı” isimlerin yerine kendi jeo-politik, ekonomik ve sosyal politikalarına uygun isimleri getirerek bir iç zafer kazandığını ifade etmişti. Ona göre Jinping bu kadro değişimiyle, “güvenliği güçlendirme ve ekonomi üzerindeki devlet hakimiyetinigenişletme gündemine” daha güçlü yüklenme olanağı kazanmıştı. Bir başka ABD düşünce kuruluşunun Çin uzmanlarından Willy Lam de Jinping’in yeni oluşan yönetici kadrosuyla “ulusal güvenlik ve ideolojiyi ekonomik gelişmenin önüne geçiren politikaları” daha rahat uygulayacağını belirtmişti.
Amerikalı Çin uzmanlarının ortaklaştığı nokta, Jinping’inkonumunu güçlendirirken, Batı ve piyasa dostu yöneticilere karşı kendi politikalarına uygun yöneticilere alan açmış olmasıdır. Bu durum doğrudan onun sözünü ettiği “şiddetlifırtınalar” ile bağlantılıdır.
Sadece Çin değil tüm dünya “şiddetli fırtınalar” ile karşı karşıyadır ve anlaşıldığı kadarıyla ÇKP bu tercihleriyle fırtınalara açılırken gemiyi tahkim etmeyi ve sağlamlaştırmayı temel almıştır. Yaşanan değişimin ilk akla getirdiği budur. Jinping “batı ve piyasa dostu” yöneticileri “yerel ve ekonomi üzerinde devlet hakimiyetini genişletme” yanlısı kadrolarla değiştirmiştir. Bu hamle önemli sonuçlar yaratma potansiyeline sahiptir. Çin’in ABD ile girdiği savaşta yeni bir aşamaya işaret etmektedir.
ÇKP kongresindeki bu şekillenme esas olarak artık daha görünür hale gelen yeni dünya savaşı gerçeğiyle yakından ilişkilidir. Savaşın kaçınılmazlığını gören taraflar kendilerini savaş koşullarına en uygun hale getirmeye çalışmaktadır. Ukrayna’dan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı nettir. Ukrayna’dan Tayvan’a uzanan çizgi savaşın yayılımını göstermektedir. Çin yönetimi bu gerçekliğe uygun adımlar atmaktadır ve temizliği içeride başlatmıştır.
ÇKP kongresinin açık biçimde gözler önüne serdiği olay, içine girilen dünya savaşı konjonktürünün birinci elden kabulüdür. ÇKP bu savaşı istememektedir ancak kendisine dayatılan bu savaşın nedenlerini ve hedeflerini çok iyi bilmektedir. Jinpingkonuşmasında “büyük zaferler en çetin koşullarda kazanılır” ifadesini kullanırken, esas olarak bu çok cepheli savaşa gönderme yapıyordu.
Kadro değişimi hakkındaki yorumlarda öne çıkan unsurlardan biri, Jinping’in daha sık dile getirmeye başladığı “ortak zenginlik” kavramının açılımları hakkında yazılar yazan He Lifeng’in politbüroya girmesiydi. Lifeng’in ekonomide devlet ağırlığının artması ve “ortak zenginlik” kavramlarına vurgu yapan bir isim olmasına dikkat çekiliyor. Jinping’in bu seçiminin ekonominin rotasına dair önemli bir işaret olduğu belirtiliyor.
Yorumlarda, Jinping’in politik yönelişini yansıtan bir başka isim olarak Wang Huning’e dikkat çekiliyor. Diğer Çin üst düzey yöneticilerinden farklı olarak devlet yönetim kademelerinde çalışma deneyimi olmayan Huning Batılı yorumcular tarafından, “ideolog ve propagandist” olarak nitelendiriliyor. Jinping’in “sert çizgisi” üzerinden ciddi bir etkisi olduğu düşünülen Huning, akademiden siyasete geçiş yapmış ve politbüroda ağırlığa sahip.
ÇKP Kongresinde yapılan bir tüzük değişikliğiyle, “Herkes için ortak refah” hedefi tüzüğe dahil edildi. Konuşmasında ekonomik hedeflerine ilişkin olarak bu kavrama başvuran Jinping’in kadro seçimlerinin uyumlu olduğu görülüyor. ABD’nin Çin’e yönelik ekonomik yaptırımları Trumpdöneminde başladı ve Biden döneminde değişmedi. Biden yaptırımların üzerine “çip savaşlarını” getirdi. Ekonomik alanda yürütülen bu savaş politikalarına, Tayvan’ın yoğun olarak silahlandırılması eklendi. Çin’e karşı Asya-Pasifik NATO’su kurma girişimi ve Japonya’nın yeniden militaristleştirilmesi hız kesmeden devam ediyor.
ÇKP’nin kongreyle gerçekleştirdiği kadro değişimi ufuktaki “şiddetli fırtınalar” karşısında gemiyi yüzdürme kararlılığının bir işareti olarak görülebilir. Çin’in çok ciddi bir gıda stoku oluşturduğu çeşitli kaynaklarda sık sık gündeme geliyor. Tüm bu veriler, Çin’in emperyalizmin ekonomik ve askeri dayatmalarına karşı ciddi hazırlıklar yaptığının işaretleridir. ÇKP kongresi bu durumu daha görünür hale getirmiştir.
