Seçtiklerimiz

Rojava devrim pratiğinde enternasyonalizm – Tekin Yoldaş

20.yüzyılın devrimler çağı olduğunu biliyoruz. 20.yüzyılın son döneminde Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte karamsar bir tablo oluşmaya başlamıştır. Esasen neo-liberal sistemin mutlak hakimiyeti ilan edilmişti ve “tarihin sonunun geldiği” vurgusu kapitalist sistemin destekçisi kalemşörler tarafından sıkça dillendirilmekteydi.

Ancak, gelişmeler kapitalist sistemin geleceği açısından burjuva kalemşörlerin belirttiği gibi iyimser olmadı. Her şeyden önce kapitalizmin insanlık için bir gelecek olmadığı geride bıraktığımız zamanda daha net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

21. yüzyıl içerisinde sınıf hareketi ve ezilen ulusal hareketler devrimci mücadele içerisinde kendilerini güçlü bir şekilde göstermeye başladılar.

Bu yönüyle Rojava Devrimi, devrimler çağının bittiği iddialarını boşa düşüren bir zeminde dört parça Kürdistan’ın Rojava topraklarında gerçekleşti. 2011 yılında gerçekleşen “Arap Baharı”, genel olarak Ortadoğu halkları açısından kışa dönüşürken, Rojava Devrimi bu sürecin tek demokratik devrimci seçeneği olmuştur.

Bölge halkları açısından farklılıkların demokratik temelde bir arada yaşadığı, halkçı nitelikli, kadınların söz hakkının olduğu ve ezilenlerin devrimci bir seçenek olduğu Rojava Devrimi, Ortadoğu çölünde adeta halklar açısından özgürlük ve demokrasi merkezi konumundadır.

Rojava Devrimi içinde bulunduğu tarihsel koşullarda bütün devrimler gibi müttefiklere ve düşmanlara sahip durumdadır. Bu yönüyle özellikle Türkiye sömürgeci devleti, Rojava Devrimi’nin en önemli düşmanı konumundadır. Devrimin boğulması ve tasfiye edilmesi konusunda özellikle faşist Erdoğan rejiminin büyük çabaları vardır. Adeta bütün dış politikasını bu amaç temelinde belirlemektedir.

Rojava Devrimi ilk zamanından itibaren IŞİD ve El Nusra gibi çetelerinin tehditiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu yönüyle onların özellikle Rojava topraklarında yenilgiye uğratılması hem Suriye hem bölge ve hem de dünya halklarının çıkarına bir gelişmedir. On binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın ülkeyi terketmesine neden olan bu çetelerin, dünya halkları açısından oluşturdukları tehdit ve insanlığa verebilecekleri daha büyük zararlar bu şekilde engellenmiş oldu. Bu cihatçı çeteler zaman zaman Rojava devrim topraklarına dönük saldırılarına devam etmektedirler. Özellikle onları destekleyen küresel ve bölgesel aktörler, selefi çetelerin tam olarak bitirilmesini engellemektedirler.

Faşist Erdoğan rejimi, devrimin başlangıcından itibaren devrimi boğmak ve tasfiye etmek için bütün olanaklarını kullanmaktadır. Afrin, Serekaniye ve Gri Spi sahasına dönük gerçekleşen işgal saldırıları esasen Rojava Devrimi’ni tasfiye etme hareketidir. Bu yönüyle Türkiye faşist Erdoğan rejimi Rojava Devrimi’ni sürekli bir tehdit olarak görmekte ve tehdit olarak hedef almaktadır.

Kendi varlığını Kürt halkının bölgede elde ettiği bütün kazanımları yok etme üzerine konumlandırmış olan Erdoğan rejimi bu konuda bölgesel düzeyde de her türlü ittifak ilişkisini zorlamaktadır. Bu temelde zaman zaman ABD ile güçlü ilişkiler, zaman zaman da Rusya ekseniyle güçlü ilişkiler kurmaya çalışmaktadır.

Bu yönüyle Erdoğan rejiminin son dönemde Esad rejimiyle normalleşme çabasını da yine Rojava Devrimi’ni boğma temelinde bir çaba olarak görmek doğru olacaktır. Ne olursa olsun, “Kürtler statü kazanmasın” yaklaşımı içerisinde olan Erdoğan rejimi, bu temelde her türlü ittifak ilişkisini zorlamaktadır. Dün, “katil” dediği Esad rejimiyle normalleşme çabası içerisinde olmayı bir sorun olarak görmemektedir.

Aynı zamanda Rojava Devrimi’nin güvenliği ve geleceği faşist Erdoğan rejiminin özellikle askeri açıdan yenilgisine bağlıdır. Bu yönüyle özellikle Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında gerçekleşecek birleşik devrimin başarısı, Rojava Devrimi açısından birçok tehlikeyi ortadan kaldırmış olacaktır.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devrimi başarı kazanmadığı sürece Rojava Devrimi başta olmak üzere Kürt halkının bütün Kürdistan parçalarındaki varlığı ve kazanımları tehlike altındadır. Ayrıca 20.yüzyıl boyunca da hep benzer bir durum yaşanmıştır. Kendisini müttefik ilişkileri temelinde örgütleyip başka devrimlerle enternasyonalist bir devrim etkileşim içerisine giremeyen hareketler bir süre sonra bölgesel ve uluslararası emperyalist güçler tarafından kuşatılıp tasfiye edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye devriminin geleceği açısından da Rojava Devrimi’nin yanı başında varlığı, devrimci dayanışma temelinde önemli olanaklar sunmaktadır. Bu yönüyle bu olanaklar, imkan ve zorlukları birlikte taşımaktadır.

Enternasyonalist tecrübe açısından Türkiye Devrimci Hareketi, Rojava Devrimi sürecine katılmış ve burada elde ettiği tecrübelerle önemli deneyimler elde edilmiştir. Bu yönüyle ‘68 devrimci hareketinin gelişimi konusunda Filistin devriminin varlığı ve orayla kurulan enternasyonalist devrimci dayanışma ilişkisi, Türkiye Devrimci Hareketi için o dönem ki şekilllenme açısından önemli bir yerde durmaktadır.

Rojava Devrimi bugün birleşik devrim güçlerinin gelişiminde önemli bir yerde durmaktadır. Özellikle IŞİD çetelerinin Rojava Devrimi’ne dönük gerçekleştirdiği işgal saldırısı karşısında Rojava devrimi topraklarına birçok enternasyonalist devrimci gitmiş oldu. Bu devrimciler içerisinde özellikle Türkiyeli devrimciler özgün bir yerde durmaktaydı. Zira, Türkiye faşist rejimi Rojava Devrimi’ni boğmak için IŞİD çetelerine önemli destek sunmaktaydı. Onun karşısında Türkiyeli devrimcilerin Rojava Devrimiyle kurdukları enternasyonalist bağ, IŞİD barbarlığıyla savaşırken aynı zamanda kendi egemen sınıflarıyla da savaşıyor olmak gerçekliğine işaret etmekteydi.

Kobane Direnişi bu yönüyle önemli bir sınav olmuştur. Türkiyeli devrimciler önce sınır hattına gidip direnişe lojistik ve moral katkılar sunarken, sonrasında devrimin savunulması konusunda önemli bir savaş pratiği içerisinde enternasyonalist devrimciler olarak görev almışlardır.

IŞİD çetelerinin yenilgiye uğratılması sonrasında Türkiye devleti bizzat kendisi doğrudan sahaya inerek Rojava topraklarına dönük işgal saldırısını başlattı. Burada ABD ve Rusya gibi küresel aktörlerin onayını alarak bu iki güç odağı arasındaki hegomanya mücadelesinden faydalanan Erdoğan rejimi, zaman zaman ABD ile zaman zaman da Rusya ile yakınlaşarak Rojava Devrimi topraklarına dönük işgal saldırısını derinleştirmiştir.

Afrin işgali sonrasında Serekaniye ve Gri Spi’nin işgali, faşist Erdoğan rejiminin Rojava Devrimi’ne dönük işgal saldırılarının temel yaklaşımını ifade etmektedir. Bu işgal saldırısı sırasında YPG/YPJ saflarında savaşan ve Rojava Devrimi’ni savunmak için ölümsüzleşen enternasyonalist devrimciler, içinde bulunduğumuz tarihsel anda, İspanya İç Savaşı’ndan Filistin mücadelesine uzanan enternasyonalist devrimci anlayışa önemli değerler katmışlardır.

Rojava Devrimi’ni savunmak için dünyanın birçok yerinden gelen devrimciler devrimi savunmak için ölümsüzleşirken özellikle Türkiyeli devrimcilerin bu sürece katılımı Türkiye devriminin gelişim dinamikleri için önemli bir yerde durmaktadır.

Türkiye Devrimci Hareketi’nin Rojava Devrimi’nin savunulmasına katılması aynı zamanda ezen ulus sosyalistleri olarak Kürt halkının haklı davasını destekleme ve onunla omuz omuza mücadele etme yönüyle de tarihe düşülmüş önemli bir nottur. Sömürgeci politikalar karşısında ezen ulus sosyalistlerinin tarihsel görevi ezilen halklarla enternasyonalist bir dayanışma süreci örmek olmalıdır.

Rojava Devrimi saflarında mücadele eden enternasyonalist devrimciler bu yönüyle politik olarakta egemen ulus şovenizminin reddi ve enternasyonalist devrimci konumlanma adına da önemli bir misyonu yerine getirmektedirler.

AKP-MHP faşist ittifakı kendisini Kürt düşmanlığı üzerinden var etmektedir. Fırsatını bulduğu her koşulda Kürtlerin kazanımlarını ve örgütlü yapılarını hedef almaktadır. Önümüzdeki dönemde bu işgal saldırılarının hız kesmeden devam edeceğini görmek gerekmektedir.

Rojava Devrimi’nin geleceği ona dönük olarak gerçekleşecek işgal tehditleri karşısında hem Rojava halklarının hem de bölge halklarının devrimci karşı koyuşu temelinde belirlenecektir.

Rojava Devrimi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimi başta olmak üzere başka devrimlerle desteklenmediği sürece yalnızlaşmak ve bir şekilde zayıflama tehlikesiyle hep karşı karşıya olacaktır.

Enternasyonalist devrimci tutum, Rojava Devrimi’ne saldıran faşist Erdoğan rejiminin işgal saldırılarında başarısız olması için var gücümüzle savaşmaktan geçmektedir. Türkiye içinde, işçi sınıfı ve ezilen halkların birleşik devrim mücadelesinin yükseltilmesi ve başarısı tam da Rojava halklarının ihtiyacı olan yardımı sağlamış olacaktır.

Sonuç olarak da, Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devriminin zafere ulaşması Rojava Devrimi’ne en büyük tehdit olan faşist işgal rejiminden kurtaracak ve geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayacaktır.

Rojava Devrimi topraklarında enternasyonalist devrimcilik yeniden anlam ve önem kazanmıştır. Türkiyeli devrimciler başta olmak üzere, IŞİD ve Türkiye işgaline karşı Kürt halkının yanında mücadele eden devrimciler 21. yüzyılda enternasyonalizme yeniden büyük bir değer katmışlardır.

Güncel devrimci görevimiz ölümsüz enternasyonalist devrimcilerden devraldığımız birleşik devrim bayrağını Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında zafere taşımaktır. Onların aziz hatıralarına en güçlü şekilde sahip çıkarak bu tarihsel görevi yerine getirmek için canla başla çalışmalıyız.

Bu makale Birleşik Devrim Dergisi’nde yayınlanmıştır. Rojava Devrimi Pratiğinde Enternasyonalizm | HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ AVRUPA (hbdhavrupa.com)

Paylaşın