İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu sık sık ordusunun İsrail’in ‘güvenliğine’ yönelik tüm tehditlerle başa çıkmaya ve bunları bertaraf etmeye hazır olmasıyla övünüyordu.
İsrail ordusu da Tel Aviv’in Gazze’den Batı Şeria’ya, Lübnan’a ve Suriye’ye kadar tüm cephelerde çeşitli tehditlerle yüzleşebileceği yönündeki İsrail açıkllamasına katkıda bulunmuştur.
Ancak Hamas’ın 5 Ekim Cumartesi günü Filistin saatiyle sabah 6:00’da çok sayıda İsrail hedefine düzenlediği saldırı Netanyahu’nun tamamen ve aşağılayıcı bir şekilde yanıldığını kanıtladı. Ne Netanyahu ne de ordusu aslında tek başına ve kuşatma altında hareket eden tek bir Filistinli grupla yüzleşebildi.
Hamas’ın ve daha sonra İslami Cihad’ın mümkün olduğunca çok sayıda İsrailliyi – hem askerleri hem de yerleşimcileri – esir almaya hevesli olduğu açıktı.
Bunu yapmak, İsrail’in askeri tepkisini sınırlayacak ve nihayetinde İsrail’i müzakereye zorlayacak yeni bir savunma hattı oluşturmak anlamına geliyor.
Ancak Filistin Direnişi’nin Netanyahu’dan istediği şey, zor durumdaki başbakanın ödeyemeyeceği kadar yüksek bir bedel.
El Kassam Tugayları’nın en üst düzey komutanı Muhammed Deif’ten başlayarak Hamas’ın siyasi büro başkanı İsmail Haniye’nin ve ardından İslami Cihad’dan Ziyad el Nakhla’nınpeş peşe yaptığı açıklamalar Filistinlilerin taleplerinin hem net hem de kesin olduğunu gösterdi:
Tüm mahkumların serbest bırakılması, Kudüs’teki Filistinlilere ait kutsal mekanların kutsallığına saygı gösterilmesi, Gazze’ye yönelik kuşatmanın sona erdirilmesi ve daha fazlası.
Ya da başka bir şey.
Bu talepler her ne kadar makul kabul edilse de Netanyahu ve aşırı sağcı hükümeti için karşılanması neredeyse imkansız. Eğer kabul ederse, hükümeti hızla çökecek ve İsrail siyaseti bir kez daha başka bir sarsıntı içine girecektir.
Her iki durumda da bu çöküş yakın görünüyor.
Aşırılık yanlısı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvirsiyaset sahnesinden neredeyse tamamen kayboldu. Bu önemli bir gelişme.
Gerçekten de Gazze’deki direnişin başarılarından biri, Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da ve hatta İsrail’in birçok hapishanesinde silahsız Filistinli sivillere karşı cezasızlıkla hareket eden bu tür kötü şöhretli karakterlerin marjinalleştirilmesidir.
Ancak İsrail’de yeni bir koalisyon Netanyahu’nun görevini daha da zorlaştıracaktır. Kabine halihazırda savaş hali ilan etmiş durumda ve potansiyel yeni bakanlar Netanyahu’nun bu savaş ilanını Hamas’ı bitirmeye bağlaması gerektiğini taahhüt etmesini istiyor. Sonsuza kadar.
Bunun ilk gerçek Gazze savaşı olduğunu söylüyorlar. Son olmasını da istiyorlar.
Ancak Netanyahu ve diğer İsrailli liderlerin daha önceki askeri operasyonlarda yaptığı gibi hava saldırıları ve bombardıman yoluyla Gazze’deki sivilleri öldürmeye devam ederse, ne Hamas ne de başka bir grup ortadan kalkacaktır.
Filistin Direnişi kendilerini İsrail savaş uçakları, insansız hava araçları ve keskin nişancıları için kolay hedefler olarak göstermemeye çok dikkat ediyor. Operasyonları neredeyse tamamen yeraltında yürütülüyor.
Bu da Direniş’i yok etmenin büyük bir kara saldırısı gerektireceği anlamına geliyor.
Direniş kara harekatı da dahil olmak üzere tüm senaryoları öngörmekle kalmayıp Gazze’ye yapılacak bir saldırı, on binlerce Filistinlinin hayatını kaybetmesi bir yana, binlerce İsraillinin ölümüne yol açacaktır.
Dahası, İsrail askeri bir kara savaşında yetersiz kaldığını kanıtlamıştır. Hamas son günlerde bunu gösterdi, Lübnan’daki Hizbullah da 2000 ve 2006’da aynı gerçeği ortaya koydu.
Ancak İsrail’in böyle bir işgali gerçekleştirebileceğini varsaysak bile, Gazze fethedildikten sonra ne yapacaktır?
2005 yılında İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ndeki yoğun direniş nedeniyle Gazze’den kaçtı. Kuvvetlerini tahliye etti ve hızla yeniden konuşlanarak Gazze’yi her yönden dolaştı, böylece bugünkü meşhur kuşatma ortaya çıktı.
O zamanki direniş şimdikinden çok daha zayıf, daha az örgütlü ve çok daha az silahlıydı.
İsrail Gazze’nin kontrolünü tekrar ele geçirirse, aynı Filistin Direnişi ile her gün ve muhtemelen yıllarca savaşmak zorunda kalacak.
Netanyahu’nun hangi yönü seçeceği belli değil. Ancak her iki durumda da, önümüzdeki günlerde ve haftalarda ne olursa olsun, İsrail birçok açıdan savaşı kaybetmiş durumda.
Bunu kafanıza sokun.
