Hakkari’de kaybedilen iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay, Diyarbakır’da Gıyasettin Oduncu’nun, Batman’da ise JİTEM’in 1994 yılında kaybettiği İsmail Ağaya’nın akıbeti soruldu
Hakkari: Tüm kurumları göreve çağırıyoruz
Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağı’nda 125. eylem gerçekleşti. 3 Haziran 1994 günü sabah 04.30’da, İstanbul Yeşilköy Çınar Otelinden çıkarken gözaltına alındıktan sonra infaz edilmiş bedenleri köylüler tarafından bulunan iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın akıbeti soruldu. Eylemde basın metnini ise Hacı Karay’ın torunu Kerim Öztunç okudu.
Öztunç, “125 haftadır anlattığımız gerçekler, kaybetme suçunda yer almış aktörlerin yaptığı itiraflar da zaman zaman kamuoyunun gündemine geliyor. Bu itiraflarda devletin bilgisi dâhilinde işlenen siyasi cinayetler ve gözaltında kaybetmeler içeriden anlatılıyor. Suçu ve suça maruz kalanı merkezine almayan yargı, medya ve siyaset bu itirafların hukuki ve toplumsal bir sonuç yaratma imkânını engelliyor. Biz Cumartesi anneleri ve insanları olarak gözaltında kaybetme gerçeğini her koşulda ve her durumda insanlara anlatmaya devam edeceğiz. Bu ağır itham karşısında susmakla yetinen, hukuku ayaklar altına alan ilgili tüm kurumları göreve çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır: Gıyasaettin’den bir daha haber alınamaz
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkındaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleşen 799. eylemde, kayıpların fotoğraflarının yer aldığı bir pankart ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Basın metnini okuyan Fırat Akdeniz, 1995 yılının mayıs ayında Diyarbakır’da kaybedilen Gıyasettin Oduncu’nun akıbetini sordu. Evli ve üç çocuk babası Oduncu’nun ailesi ile birlikte Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı Ormankaya köyünde yaşadığını söylerken, 1986 yılında Oduncu’nun köy korucusu olmaları için köyüne askerler tarafından sürekli baskı yapıldığını belirtti. Akdeniz, ayrıca aynı yıl Oduncu’nun babasının, Lice’deki Sine köyüne bir ziyarete giderken Sine köyünün korucuları tarafından öldürüldüğünü de dile getirdi. Akdeniz, Oduncu’nun bu baskılardan dolayı ve babasının öldürülmesinden sonra 1992 yılında köyü terk edip şehre yerleştiğini aktardı.
Akdeniz, 1995 yılının mayıs ayının son günlerinde Oduncu’nun eşine, “Arkadaşlarla Elazığ’da bulunan Hazar gölüne gideceğiz” diyerek bir gömlek ve bir pantolon hazırlamasını istediğini söylediğini ve eşi Aysel Oduncu’nun da eşinin istemiş olduğu gömlek ve pantolonu bir poşete koyup kendisine verdiğini ifade etti. Oduncu’nun evden ayrıldıktan sonra ailenin o tarihten beri kendisinden bir daha haber alamadığını belirten Fırat, devamında şunları kaydetti: “Aile, o dönemde yaşanan baskı ve tehditlerden dolayı herhangi bir devlet kurumuna başvuruda bulunmaz. Olaydan yaklaşık 6 ay sonra kaldıkları adrese sivil giyimli, polis olduklarını söyleyen iki kişi gelir. Polisler, Gıyasettin’in eşi Aysel’e Gıyasettin’i sorar. Aysel eşinin 6 aydan beri kaybolduğunu söyleyince polisler, Gıyasettin’in Adapazarı‘nda olduğunu ve gidip onu almalarını söyler. Aysel, sivil giyimli polis oldukları iddia edilen iki kişi evden ayrılır ayrılmaz Sur Polis Karakoluna akrabası Sedat Dalan ile birlikte eşini sormaya gider. Aile, karakolda olanları emniyet görevlilerine aktarır. Ancak karakoldaki polisler olayla ilgili haberdar olamadıklarını ellerinde eşine ilişkin hiçbir bilgilerinin olmadığını kendisine aktarır. Aile bunun üzerine İl Emniyet Müdürlüğüne gider, emniyette bulunan kolluk görevlileri de aynı şeyleri tekrar eder. Aile bunun üzerine Adapazarı’na tütün satmaya giden akrabaları Veysi Oduncu’yu telefonla arar. Veysi, Adapazarı Emniyet Müdürlüğüne gidip Gıyasettin’i akıbetini sorar. Adapazarı emniyeti de ellerinde böyle bir bilginin olmadığını söyler. Aile, olaya ilişkin 31 Mart 2003 tarihinde Diyarbakır 1’inci Asliye Ceza Mahkemesinde dava açar. Ancak herhangi bir sonuç elde etmez. Ailenin tüm çabalarına rağmen Gıyasettin’inden bir daha haber alınamaz.”
Açıklama, oturma eyleminin ardından sona erdi.
Batman
Batman’da 635. kez yan yana gelen İHD ve kayıp yakınları JİTEM’in 1994 yılında kaybettiği İsmail Ağaya’nın akıbetini sordu. Eylemde, kaybedilenlerin unutulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, Batman Gülistan Caddesindeki İnsan Hakları Anıtı önünde 635. kez bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminde bu hafta JİTEM tarafından kaçırılan ve kaybedilen İsmail Ağaya’nın akıbetini sordu. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı ve “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemin metnini Melek Atalay okudu.
‘3 kişi tarafından zorla otomobile bindirildi’
Ağaya’nın 29 Mayıs ’94 tarihinde kaçırıldığını belirten Atalay, Ağaya’nın kaybediliş hikayesini şöyle aktardı: “Ağaya 90’lı yıllarda yaşanan ağır hak ihlallerini kamuoyuna taşıyan Özgür Ülke gazetesinin dağıtımını yapıyor, ayrıca inşaat işçisi olarak da çalışıyordu. 29 Mayıs 1994 akşamı bir akrabasına uğramak üzere evden ayrıldı. Ancak ne akrabasının evine gitti ne de kendi evine geri döndü. Oğlunu arayan anne Müfide Ağaya, civarda yaşayan kadınlardan bir gencin sivil giyimli ve silahlı 3 kişi tarafından zorla otomobile bindirilerek kaçırıldığını öğrendi. Kadınlar, hava karardığı için yüzünü net olarak göremeseler de kaçırılan kişinin kot pantolon ve kot ceket giyen biri olduğunu belirttiler. İsmail evden çıktığında üzerinde kot pantolon ve ceket olduğu için annesi telaşlandı.
‘Kaybedilen insanlarımızın unutulmasına izin vermeyeceğiz’
“Ailesi ve arkadaşları Merkez Polis Karakolu’na başvurdu. İsmail’i kaçıranların tespit edilmesini ve onun can güvenliğinin sağlanmasını talep etti. Ancak ailenin ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. İsmail’den bir daha haber alınamadı. Anne Ağaya arayışını ‘ömrüm oğlumu sormak için gittiğim karakollarda geçti’ diyerek özetledi. Bizler hak savunucuları olarak geçmişte olduğu gibi, bugün de siyasal iktidarın kim olduğuna bakmaksızın, sorularımızı sormaya ve haksızlıkların karşısında hakikatin sesi olmaya devam edeceğiz! Kaybedilen insanlarımızın unutulmasına asla izin vermeyeceğiz. Uluslararası hukuka göre gözaltında kaybetme insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Her devlet, bu suçu önlemeye ve gerçekleşmesi halinde suçun mahiyetine göre cezalandırmakla yükümlüdür. Devletin bu yükümlülüğünü yerine getirmesini istemek suç değil, en doğal hakkımızdır. Bizler; gözaltında kaybetmenin, savaş politikalarının insanlık dışı uygulaması ve sonucu olduğunu biliyoruz. Hukukun işlemesini ve adaletin sağlanmasını talep ediyoruz.”
Basın metninin ardından açıklama oturma eylemiyle sona erdi.
Kaynak: ETHA