Emek - Sermaye

Emekçi ve yoksullarının istikbali OHAL’siz, KHK’sız ve AKP’siz bir Türkiye’dir

“OHAL değil demokrasi istiyoruz” kampanyası kapsamında düzenlenen forumda söz alan konfederasyon temsilcileri, özgür ve demokratik bir ülke için birlikte mücadele etme çağrısı yaptı.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, “OHAL değil demokrasi istiyoruz” kampanyası kapmasında düzenlenen forumda, OHAL’e karşı birlikte yürütülecek mücadele hattını tartıştı.

Karaköy’de bulunan Mimarlar Odası Büyükkent Şube binasında düzenlenen foruma HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, SYKP Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, EMEP MYK Üyesi Levet Tüzel’in yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

BEKO: TÜRKİYE’DE EKONOMİK BÜYÜME VARSA BORÇLAR KAPANIRDI

İlk olarak söz alan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Erdoğan’ın yaptığı “Türkiye’de ekonomi yüzde 11 büyüme var” sözüne dikkat çekti. Beko, yüzde 11’li büyüme varsa, borçların kapanması gerektiğini söyledi. Beko, “Türkiye’de bir büyüme varsa bize yatırım yapın. Bana kalırsa bir büyüme yok. Tek adam zihniyeti buralara da müdahale ediyor” dedi.

Ortadoğu’da süren savaşın taşeronluğunu Türkiye’nin yaptığını ifade eden Beko, “7 milyona yakın bu topraklarda işsiz kardeşimiz var. Bir milyonu malesef üniversite mezunu. 52 ülkeye küsüz. Çok ülkeyle ilişkimiz çok kötü. Çocukken kavga ettiğimizde ‘küsüz’ derdik, bunun gibi” diye konuştu. Spartaküs’ün, “Ya oturup hep birlikte ölümü bekeyeceğiz ya da örgütlenip düşmanı yok edeceğiz” sözünü hatırlatan Beko, birlikte mücadele etme çağrısı yaptı.

TÜKEL: ŞEHİR HASTANELERİ TAŞERONA DAYALI BİR SİSTEM

TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ise yaptığı konuşmada OHAL’in sağlık üzerine olan etkilerini anlattı. Bir kısımının doğrudan OHAL’in uygulanmasından bir kısmının ise OHAL koşullarının getirdiği antidemokratik ortam gereği ortaya çıkan sağlık alanındaki çeşitli sorunlar olduğunu dile getiren Tükel, “KHK ihraçlarının bir çok sendika ve meslek örgütü gibi TTB’yi de etkiledi” dedi. Hekimlik değerlerine, barış ve emek, demokrasi mücadelesine önem veren TTB üyelerinin ihraç edildiğini belirten Tükel, “İhraç edilen hekimler, Sağlık Bakanlığı genelgesiyle özel hastanede çalışabiliyor. Böyle bir ‘imkan’ sağlandı ancak heran işten çıkarılma, sözleşmelerinin her an iptal edilmesi tehdidi altında, ucuz işi ve sömürü altında çalışıyorlar. Çok eşitsiz ve sömürüye dayalı bir çalışma biçimini oluşturuyor. Aldıkları ücret, carinin çok altında. Güvencesiz çalışma OHAL’de çok daha derinleşen bir biçim oldu. Şehir hastanelerinin açılması özellike dikkate almamız gereken bir nokta; taşeron çalışma biçim yaygın olarak şehir hastanelerinde gündeme geliyor” dedi.

Şehir hastanelerinde belli bir sınır olduğunu ve çok fazla tetkik yapılması gerektiğini söyleyen Tükel, “Şehir hastaneleri özelleştirme ve 41 bin yatağa bağlı olarak ortaya çıkacak. Sağlık Bakanlığının yataklarının üçte biri özelleştirilecek. Bildiğimizden farklı olarak Sağlık Bakanlığı’nın kiracı olduğu sistemde çok yüksek kira bedeli olacak. Sadece kira için yılda 5 milyon bedel ödenecek ve sadece sağlık hakkını kullananlardan değil herkesin cebinden çıkacak bu bedel” ifadesini kullandı.

Gözaltı durumlarında yapılan muayenelerde hekimler üzerinde ciddi baskılar olduğunu söyleyen Tükel, TTB’nin bu konuyla ilgili çalışmalar yürüttüğünü ve işkence karşısında tutumlarının ortada olduğunu kaydetti. Kelepçeli muayene ve kolluk güçlerinin muayene sırasında odada olmasına ilişkin gerekli yazışmaların yapıldığını söyleyen Tükel, “Hekim ve hasta arasına kimse giremez. Hele ki mahpus ise muayene koşulları sağlanmadığı sürece yapılan muayene gerçek bir muayene yapılmaz. Kesinlikle mücadele edilmesi gereken bir alan” şeklinde konuştu. Yürütülen “güvenlik soruşturması”na da dikkat çeken Tükel, çok sayıda mezun olan hekim adayının bu nedenle mesleklerine başlayamadıklarını söyledi.

Tükel, barış talebinde bulunan akademisyenlerin yargılandığını hatırlattı. Tükel, “Evrensel değerlerin yargılandığı bir ortam. Barış talebinin yargılandığı bir ortam içindeyiz. Bu dönemin geçeceğini ve itaatkar olmayan insanların mücadelesinin öne çıkacağını dile getirelim” dedi. Ne KHK ihraçlarının ne de yargılamanın Türkiye’nin onurlu insanları yolundan alakoyamayacağını vurgulayan Tükel, “Mücadeleye devam ediyoruz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

BOZGEYİK: TÜRKİYE’NİN BARIŞA EVRİLMESİ İÇİN MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ

Otoriter, tekçi, faşizan OHAL düzeninin bir an evvel ortadan kalkması için mücadeleye devam ettiklerini belirten KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Kamu alanında özellikle OHAL ile birlikte üyelerimize ve toplumun tüm kesimlerine saldırı var. Türkiye’nin barışa evrilmesi noktasında mücadelenin ortaklaştırılması önemli” diye konuştu. AKP’nin sivil darbesine dönüşen süreç hakkında bilgilendirme yapan Bozgeyik, “Aslında 15 Temmuz darbe girişiminde ikiz kardeşlerden diğer darbe yapsaydı, yaşanacak şeylerin yaşandığını biliyoruz. Çünkü biz buna 12 Eylül’de tanık olduk. Gazetelerin ve sendikaların kapatıldığını, bir çok gazeteci, sendikacı ve siyasetçinin tutuklandığını biliyoruz. 17 aylık süre içinde tüm verilere baktığmıızda Türkiye’de tamamen bir faşist sivil darbe sürecine tanık olduğunu belirtmek gerekiyor” dedi.

Özellikle Türkiye’de demorkasi, barış ve birarada yaşamaktan yana olanlara baskının arttığını söyleyen Bozgeyik, “Bu dönem açısından baktığımızda hiçbir yargı kararı olmamasına, araştırma-soruşturma olmamasına rağmen 28 KHK ile kendi alanımızda 113 bine yakın kamu emekçisi hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldığının altını çizmemiz gerekiyor” ifadesini kullandı. Bir çok kamu çalışanın fişlendiğini ve “güvenlik soruşturması”na tabi olduğunu söyleyen Bozgeyik, “Düşünce ve ifade, seyahat özgürlüğüne yönelik ciddi baskılar söz konusu. Bir çok çalışma yaşamını da etkileyen hukuksuz bir çok uygulamayla bu dönem karşı karşıyayız” diye belirtti.

OHAL KHK’sıyla ihraç edilmelerine karşı başlattıkları açlık grevinin 283. gününde olduğunu hatırlatan Bozgeyik, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın dosyalarına öncelik verilerek derhal kararını açıklaması için OHAL İnceleme Komisyonu’na defalarca çağrı yaptıklarını vurgulayan Bozygeyik, şöyle devam etti: “Bir kez daha buradan çağrı yapıyoruz, bir yaşam mücdelesiyle karşı karşıyayız. Yaşamını yitirmelerinin tek sorumluluğuda karar vermeyen AKP hükümeti olacaktır diyoruz.”

AKÇELİK: KENDİ BATIKLIKLARINA ÜLKEYİ ÇEKMELERİNE İZİN VERMEMELİYİZ

Son olarak söz alan TMMOB İstanbul Şubesi Başkanı Cevahir Efe Akçelik ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda sıklıkla “Türkiye’nin kaderiyle AKP’nin kaderi birleşti” sözüne dikkat çekti. Akçelik, şu ifadeleri kullandı: “Kendi yanlış kararlarının sorumluluğunu bütün ülkeye yüklemeye, kendi içinde bulundukları kaosu bütün ülkeye yaymaya çalışıyorlar. Bütün ülkeyi içinde bulundukları bataklığın içine çekmelerine izin vermemeliyiz. Bu ülkenin emekçi ve yoksul halklarının kaderi hiçbir zaman onların istikbaliyle bir olmadı bundan sonra da olmaycak.”

Emekçi ve yoksulların istikbalinin OHAL’siz, KHK’sız ve AKP’siz bir Türkiye olduğunun altını çizen Akçelik, “Bunu yaratacak olan bizlerin mücadelesidir” dedi.

 

Kaynak: ETHA

Paylaşın