En Çok Okunanlar, Umut Keçer, Umut Yazıları

Gezi parkındaki ağaçlara ağaçlardan Ulaş Bayraktaroğlu’na bu tarihin tanığıyız – Umut Keçer

AKP iktidarının, son on yıldır her fırsatta temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp çeşitli suçlamalarla gündem yaptığı Gezi Parkı direnişi Türkiye tarihinin en önemli toplumsal halk hareketlerinden biridir. Taksim Gezi parkının yıkılıp AVM yapılması projesine karşı başlayan eylemler bir anda iktidara karşı meydan okumaya dönüştü. Bu süreçte devrimciler kitleye öncülük ederek polis barikatlarının aşılmasında ve meydanın özgürleştirilmesini sağladılar.
Gezi Direnişi, Cumhuriyet tarihi boyunca eşine az rastlanan bir halk hareketiydi. İki şehir dışında ülkenin bütün şehirlerinde Gezi Direnişi’yle dayanışma içinde olan ve iktidarı protesto eden eylemler gerçekleşti. Gezi Direnişi sırasında ölümsüzleşen gençlerimiz oldu. Aynı zamanda bu mücadele de yaralanan gazilerimiz oldu. Gezi Direnişi nedeniyle birçok devrimci gözaltını alındı. Yüzlercesi tutuklandı.
Bugün, 12 yıl aradan sonra, AKP iktidarının bu kadar öfkesini uyandırmasının nedeni Türkiye halkının Gezi Direnişi’nde yarattığı toplumsal etki ve iktidarda yarattığı kaybetme korkusudur.
Bugün yine sanatçılarla başlayan bir tutuklama furyasıyla AKP iktidarı toplumu tehdit etmeye devam ediyor. Burada esasen iktidarın yapmaya çalıştığı toplumu sindirmek ve baskı altına almaktır.
Gezi Direnişi’nde işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler alanlara akmış ve iktidara karşı örgütlü bir toplum olmak için önemli bir adım atmışlardır. Faşist iktidar tam da bundan örgütlü bir halktan ve onun öfkesinden korkmaktadır.
Gezi Direnişi sonrasında Erdoğan’ın sokakta oluşan özgürlük ve eşitlik talebine olan öfkesi hiç bir zaman bitmemiştir. Bulduğu her fırsatta bu öfkesini dile getirmektedir. Kitlelerin sokaklara akmasını ve örgütlü bir halk olması gerçeğini doğrudan kendisine dönük bir saldırı olarak gören iktidar son 12 yılda bir daha yeni gezi direnişleri olmaması için canla başla çalışmaktadır.
Gezi Direnişi’nin barikatlarında özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükselten devrimciler geride bıraktığımız 12 yıllık tarihte mücadelenin ihtiyaçları nereden görev verdiyse orada olmaya ve devrim mücadelesinin bayrağını orada dalgalandırmaya devam etmektedirler.
Mücadele içerisinde gelişen devrimcilik ısrarı aynı zamanda yeni görevler ve bunlara uygun bedeller ödemeyi gerekli kılmıştır. Tam da bu noktada Gezi Direnişi’nin önderlerinden olan ve AKP medyası tarafından da çokça hedef gösterilen devrimci önder Ulaş Bayraktaroğlu’nu hatırlamak Gezi Direnişi’yle bugün arasında kurulacak diyalektik ilişki açısından kritik bir noktada durmaktadır. Ulaş Bayraktaroğlu Gezi Direnişi’nde özgürlük mücadelesini yükseltirken, aynı zamanda sokakta AKP iktidarına karşı direnişin mücadele içerisinde somutlanmış hali olmuştur.
Bu sebepten iktidarın yandaş kalemleri Gezi Direnişi hakkında her ağızlarını açtıklarında Ulaş Bayraktaroğlu şahsında devrimcilerden söz ederek Gezi Direnişi’nin baş aktörünün olarak devrimcileri çeşitli hitamlarla suçlamaktadırlar. Her şeyden önce bu ülkenin devrimcileri olarak bizler iktidarın hedef almasından rahatsız olacak değiliz. Bilakis iktidarın bizleri hedef göstermesi hatta bizler hakkında yaptığı suçlamalar her ne kadar birçoğu asılsız olsa da bizlerin doğru yolda yürümeye devam ettiğinin kanıtlarından biridir.
İktidar bugün gazetecisinden, sanatçısına, avukatından, sendikacısına ve siyasi parti yöneticilerine kadar uzanan geniş bir cenahı uydurma suçlamalarla tutuklamakta ve hapishanelere atmaktadır. Bütün gelişmeler gösteriyor ki iktidar oluşacak yeni bir Gezi Direnişi tarzı halk ayaklanmasının önünü almaya çalışıyor. Bütün hazırlığı bu yönde gelişecek bir halk hareketini boğma planları üzerine yapmaktadır.
İktidar kendisine dönük oluşabilecek halk hareketini engellemek için toplumun direniş dinamiklerini zayıflatmak ve itibarsızlaştırmak çabası içerisindedir.
İktidar bütün kirli yöntemlerine rağmen halkın yükselen öfkesine ve gelişecek olan özgürlük hareketine engel olamayacaktır. Türkiye halkının içinde bulunduğu yoksulluk ve yaşadığı ekonomik sıkıntılar geniş emekçi kitlelerinde iktidara dönük olan öfkeyi daha da derinleştirmektedir. Faşizmin her türlü baskısı karşısında halkın gelişen öfkesi iktidarın en büyük korkusudur.
Erdoğan’ın bütün üsten otoriter söylemine rağmen halen en büyük korkusu kaybedecek bir şeyleri olmayan yoksul ve emekçilerin sokaklara çıkıp iktidardan hesap sormasıdır.
Ama bir kere cin şişeden çıktı. Gezi Direnişi’yle birlikte milyonlar sokaklara çıktı. İktidarın her türlü baskı ve zulmüne rağmen bu gerçek değişmeyecektir.
İşçi, emekçi, genç ve kadın bütün ezilenlerin bu iktidardan bir gelecek beklemediği her geçen gün daha güçlü bir şekilde açığa çıkmaktadır.
Devrimci siyaset olarak görevimiz yaklaşan yeni Gezilere hazırlıklı olmak ve bu temelde bütün olanaklarımızı seferber etmektir. Sonuç olarak geride bıraktığımız 10 yılı aşkın zamandan iktidar bazı dersler çıkardığı gibi biz devrimcilerde önemli dersler çıkardık.
2013 yılında, Taksim’de yarım kalan işimizi tamamlamak ve Ulaş Bayraktaroğlu’ndan devraldığımız bayrağı zafere taşımak bizlerin görevidir. Bu görevi en kararlı şekilde yerine getirmek ve sarsılmaz bir irade ile devrimciliğin bayrağını daha yükseklere kaldırmak tarihsel görevimizdir.
Elbette mesele üç beş ağaç meselesi değildi. Gezi parkından ağaçlara, ağaçlardan Ulaş Bayraktaroğlu’na biz bu tarihin tanığıyız. Uğruna en büyük bedelleri ödediğimiz mücadeleyi zafere taşıyacağız.

Paylaşın