En Çok Okunanlar, Umut Keçer, Umut Yazıları, YAZARLAR

Faşizm yenilecek mücadele kazanacak – Umut Keçer

AKP-MHP iktidarının geleceğinin de ülkenin geleceğinin de belirleneceği bir döneme giriyoruz. Faşist iktidar son 10 yıllık dönemde Türkiye ve Kürdistan halkına dönük her türlü baskıyı uygulayarak toplumu teslim alma yönünde var gücüyle çabaladı.

Gelinen aşamada artık iktidarın toplumsal desteğinin her geçen gün daha da azaldığını görmek gerekiyor. AKP-MHP iktidarı her geçen gün toplumsal desteğini kaybeden iktidarını sürdürebilmek için her türlü yola başvuruyor.

Burada, son 10 yıllık iktidarı boyunca, iktidarın izlediği en kestirme yöntem toplumsal muhalefeti sindirmek ve baskı atlında tutmaktır. Bu amaçla devrimci, demokrat ve yurtsever kesimlere dönük olarak her türlü kirli mücadele yöntemleri faşist rejim tarafından bizzat uygulandı.

Faşist iktidar bu yöntemleri kullanırken özellikle CHP’nin ve onun etrafında şekillenen Millet ittifakının zımmi desteğini aldı. Sınır ötesi askeri operasyonlar, dokunulmazlıkların kaldırılması ve kayyumlar meselesinde benzer gelişmeler yaşandı.

Özellikle iktidar muhalefetin tereddütünden ve ayaklarının titremesinden güç alarak birleşik devrim güçlerine dönük sürekli siyasi soykırım operasyonlarına yöneldi.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye siyasetinde ikiye bölünmüş bir ülke tablosu vardı. Bu tablo belediye seçimleriyle birlikte farklı bir şekilde gelişti. AKP-MHP iktidarı birçok büyük şehri kaybetti. CHP seçim sonuçlarından sonra 1. parti olurken AKP ciddi bir oy kaybıyla ikinci parti oldu.

CHP cephesinden yumuşama söylemleri dillendirilirken AKP iktidarı görünürde yumuşama işaretleri verirken ana muhalefet partisine dönük kapsamlı bir tasfiye hareketine girişti. İktidar tarafından bir tarafta Kürt sorununu “terörsüz Türkiye” süreci olarak tanımlanırken öte yandan CHP’li belediyelere dönük büyük bir tasfiye harekatı başladı.

Önce Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi sonrasında kendisi gözaltına alındı ve tutuklandı. Şimdi 5. dalgası gerçekleşen CHP operasyonlarıyla CHP’li belediye başkanlarının elleri kelepçeli şekilde adliye kapısına dizildiği fotoğraflar iktidar tarafından basına servis edildi.

Devamında CHP’nin 2023 seçimleri sonrasında gerçekleşen kurultayı bahane edilerek CHP’ye kayyum atanabileceği siyaset kulislerinde dillendiriliyor.

Bütün bu gelişmeler, AKP-MHP iktidarının iktidarı kendi rızasıyla ve politik centilmenlik kuralları içerisinde bırakmayacağını gösteriyor. Faşist rejim iktidarını sürdürmek için ülkeyi büyük bir felakete sürükleme konusunda çok cesur davranacak gibi görünüyor.

Diğer taraftan iktidarın gerçekleştirdiği hiç bir düzenleme ülkenin demokratikleşme sürecine gireceğine dair bir işaret vermiyor. Belediyelere kayyum atanıyor, hasta tutsaklar serbest bırakılmıyor ve sınır ötesi işgal saldırıları devam ediyor.

Yine Kürt soruna dair “terörsüz Türkiye” demagojisi devam etse de somut hiç bir adım atılmıyor. Kürt özgürlük hareketi tarafından atılan adımlara rağmen iktidar bildiği gibi süreci Kürt sorununda çözüm üretmek değil Kürt özgürlük mücadelesini çözme süreci olarak değerlendirmek istiyor.

Öte yandan faşist iktidarın bütün baskılarına rağmen sokaklarda direnen, özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürüten kitlelerin varlığı iktidarın en büyük başarısızlığıdır.

Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında özgürlük, demokrasi ve emek mücadelesi veren güçlerin birlikte mücadele etmesi gerekliliği her geçen gün daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Faşist iktidarın sömürü politikaları Türkiye halkı açısından sürdürülemez düzeye ulaşmış ekonomik ve sosyal sonuçlar yaratmış durumdadır. Hayat pahalılığı bütün yakıcılığı ile emekçi sınıflar tarafından hissedilmektedir.

İşçi sınıfı birçok şehirde bir birinden bağımsız şekilde direnişler ve grevler örgütlemektedir. İktidarın sömürü politikaları karşısında daha geniş işçi kesimlerinin sınıf mücadelesine daha güçlü bir şekilde katılmasından başka seçenek yoktur.

Faşist iktidarın ülke ve bölge düzeyinde attığı karşı devrimci hamlelerin esasen ABD başta olmak üzere Batı emperyalist bloğundan büyük bir destek aldığını görmek gerekiyor. Bu yönüyle önümüzdeki dönem bölge ve ülke düzeyinde mücadelenin daha da keskinleştiği bir dönem olacaktır.

1 Mart 2025 tarihinden itibaren PKK ateşkes ilan etmiş ve son olarak gerçekleştirdiği kongre ile ateşkesi kalıcılaştıran kararlar almıştır.

Bu tablo içerisinde iktidarın askeri operasyonlarda ve baskı politikalarında ısrar etmesi esasen onun Kürt sorununu çözmek değil Kürt özgürlük mücadelesini çözülmesi ve tasfiye edilmesi niyetinde olduğunu gözler önüne sermektedir.

Bizler bütün bu tablo içerisinde devrimci siyasete tarihsel bir sorumluluk düştüğünün bilincinde olmalıyız. İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler cephesinde örgütlülüğümüzü güçlendirmeli demokrasi ve özgürlük bayrağını daha güçlü yükseltmeliyiz.

İktidarın gerçekleştirdiği tasfiye saldırısı burjuva siyasetinin kesimlerini de hedef alan bir nitelik kazanmış bulunmaktadır. CHP’ye dönük tehditler ve saldırılar aynı zamanda TUSİAD yöneticilerinin gözaltına alınması gibi uygulamalar AKP-MHP iktidarının burjuva demokratik sınırlarda bile kendisine dönül muhalefete tahammül edemeyeceğinin ispatı niteliğindedir.

Bütün bu tablo içerisinde demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesi ancak onu yeterli bir şekilde sahiplenen devrimciler tarafından yürütülebilecektir. Bu yönüyle devrimci siyaset bulunduğu bütün alanlarda faşist iktidarın tasfiye ve toplumu teslim alma hamlesine karşı her türlü politik, ideolojik ve örgütsel mücadeleyi yükselterek süreci engelleyecek hamleleri örgütlemelidir.

İktidar ne olursa olsun kendi bildiğini okumaya devam edecek gibi görünüyor. Bu yönüyle mücadele içerisinde belirli politik olanaklar çıkarken aynı zamanda tehlikelerde kendini gösterecektir. Bütün bu süreç boyunca devrimci mücadeleyi geliştirecek adımları atmak konusunda ısrarcı ve kararlı olmalıyız.

Direnişin ve mücadelenin güçleneceği bu yönde çaba sarf edenin bedel ödeyenin kazanacağı bir döneme giriyoruz. Bu mücadelede yer alacak herkese şimdiden büyük sorumluklar ve görevler düşmektedir.

Paylaşın