–”Gücünü nereden alıyorsun? 
 
–Dünyada kadın olmak zor. Rosa Luxemburg’lardan Clara Zetkin’lere, Mirabel Kardeşler’e ve Sara’lara, Sakine’lere, Leyla’lara, Fidan’lara ve daha yüzlercesine, binlercesine gerçekten kadın olmak zor. Bir Hint atasözü der ki; “Pusulanın yönü hep bir kadını gösterir. Aynen bir erkeğin işaret parmağının sürekli bir kadını göstermesi gibi”. O yüzden egemenler ‘önce kadını vurun demişti’. Çünkü kadınlar uyanırsa toplum uyanır.”  
 
Leyla Güven 
DTK Eş Sözcüsü ve HDP Milletvekili Leyla Güven ağırlaştırılmış tecrite karşı hapishanede başlattığı açlık grevini 100 gündür sürdürüyor. Güven’le birlikte yaklaşık 300 yoldaşı dünyanın farklı yerlerinden tecrite ve faşizme karşı başlattıkları açlık greviyle direnişe devam ediyor. Yaşadığımız coğrafyayı kavuran gerçekliklerin içinden, güçlü bir ses Leyla Güven’in direnişi. Başlattığı direnişin sayısız öncülü ve örneği var şüphesiz. Bugünden daha derinlikli bakacak olursak Türkiye’de ve Kürdistan’da yaşanan faşizmin yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğunda, direniş dinamiklerini harekete geçirmek ve toplumsal direniş eğilimlerin önünü açmak için büyük bir adım olarak görmek gerekiyor bu direnişi. Bugünden bakmak gerekiyor çünkü AKP- MHP faşizminin yarattığı ekonomik ve siyasal kriz, ağırlaşan faşizm saldırıları, yeniden ve yeniden evirtip üzerimize yöneltilen cinsiyetçi politikalarını ileri safhalarıyla yaşıyoruz. Erdoğan faşizminin karşısına çıkan her güce hatta imgeye saldırdığı yerden bakmak gerekiyor Leyla Güven’in direniş gücüne.
AKP- MHP faşizmi halka ve devrimcilere karşı kapsamlı bir savaş yürütüyor. 2015’ten günümüze artarak devam eden ve sayısız cephesi olan bu savaşta, Erdoğan’ın büyük bir sıkışmışlıkla sınıfa ve ezilenlere karşı pervasız saldırganlığıyla birlikte yaşanan çok yönlü bir kriz dönemindeyiz. Faşizmin etkin ve daim kılmaya çalıştığı baskı sistematiği son süreçte daha belirgin vurgularla kendini açık ediyor. Özellikle Kürdistan’da devam eden ve yoğunlaşan askeri operasyonlar ve savaş konsepti, yaklaşan seçim gündeminin etkisiyle artırılan ve sistematik olarak sürdürülen siyasi operasyonlar, Rojava’ya ilişkin süreklileşen savaş girişimleri ve söylemleri, HDP milletvekillerine, Kürt halkına, devrimci güçlere karşı saldırganlığı ve işçi sınıfına yönelik pervasız sömürüyü ”mermi” örneklerine kadar açıkça getirdiği ekonomik kriziyle çok net gösteriyor ki AKP- MHP faşizmi kendinden olmayan herkesi düşman gördüğü bu savaşta, var olduğu sürece zulmüne devam edecek. Her savaşın birçok cephesi olduğu gibi her direnişinde sayısız cephesi var. Leyla Güven’le simgeleşen bu direniş cephesi faşizmin saldırılarına karşı güçlü bir kadın sesi ve barikatı. Erdoğan’ın bakanı Süleyman Soylu’nun halkın vekillerine dair söylediği ”adamlık” melanetine karşı, faşizmin nefret diline karşı, AKP’nin doğaya, insanlığa, insanca yaşama dair düşmanlığına karşı güçlü bir barikat.
Erdoğan, 16 yıllık iktidarında işçi sınıfı ve ezilenlere yönelik zulmün sayısız çeşidini gösterdi hatta halkı tahakküm altına almak için hemen hemen her yolu denedi. Faşizmin doğası gereği yarattığı ekonomik, siyasal krizlerle gücünü meşrulaştırmak için girdiği amansız savaşta elindeki kanı coğrafyanın elinin değebildiği her yerine sürmeye devam ediyor. Kürt halkına yönelik savaş konseptini ağırlaşarak ve militarize edilerek başka bir evreye taşımış durumda. Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı 40 yıldır devam eden savaşta, bugün gelinen aşama itibariyle sürdürülen askeri operasyonların yoğunluğu ve faşizmin saldırganlığı, halkı katletmeye yönelik deneyimleri, Rojava’ya dair emperyalistlerle sürdürülen pazarlıklar ve Erdoğan’ın ABD-Rusya emperyalizminin çatlaklarından fırsat arayışı, Kuzey Kürdistan’da atanan/hatta daha şimdiden atanacağı ilan edilen yeni kayyumlarla ve baskıyla teslim almaya çalıştığı iradeden bağımsız düşünülemez Leyla Güven’in direnişi. Leyla Güven’in ve yoldaşlarının direnişinin güç aldığı -ki her direniş güç gerektirir, içten ve iradi bir güç- en büyük mevzilerden biri Kürt halkının direnişidir.
Yaklaşan seçimler nedeniyle Erdoğan, gücünü tahakküm edebilmek adına muhtemelen yeni cepheler açacak savaşına. Yaşanan her savaşta olduğu gibi bu sürmekte olanda da kadınları ilk hedef gören ”adam olanlar/olmamayı kendine zül sayanlara” karşı Leyla Güven’in sesi bu direnişin en önemli vurgularından biri. Türkiye’de her koşulda sokaktan ayrılmayan kadın direnişçilerinin, günlerdir eylemlerine devam eden Flormar işçilerinin, partiyakal kapitalizme karşı direnen ve savaşan tüm kadınların gücü var bu direnişte.
Leyla Güven kadın iradesinin ve direniş gücünün somut halidir.
Türkiye’de kadının tüm yaşam alanına yönelik süren saldırılara, AKP iktidarı boyunca siyasal daha nice saldırılar eklendi. Kadın düşmanı AKP cinsiyetçi söylem ve yasalarıyla iktidara geldiği günden itibaren kadınları hedefinden uzaklaştırmadı. AKP faşizminin en yoğun saldırıları kadınları hedef alıyor. Kayyum atadığı Kürdistan illerinde ilk işi kadın kurumlarını kapatmak olan, Cumartesi Anneleri’ne pervasızca saldıran, kadın eylemlerine binlerce polis yığarak barikat kuran, taciz ve tecavüzü meşrulaştırmaya çalışan, bakanıyla, yargısıyla, medyasıyla her defasında cinsiyetçi devlet erkinin tüm gerçekliğini gözler önüne seren politikalarıyla AKP, faşizmin karşısındaki en büyük dinamizmin kadınlar olduğunun farkında ve her fırsatta kadınlara yönelik saldırganlığına ivme katıyor. Bu bağlamda Leyla Güven’in direnişi, kadınların direnişinin önemli bir parçasını oluşturuyor.
Bu topraklarda zalime, zulme ve erkekliğe dair sayısız yaşanmışlık vardır. Tıpkı direnişe, devrimciliğe ve dayanışmaya dair olduğu gibi… Bir tabir vardır herkes tarafından çokça bilinir, söylenir; ‘zulm ile abad olmaya’ dair. Erdoğan her savaş sözünde bunu vurguluyor halkı ve ezilenleri ekonomik krizle, silahla, hapishane ile kendi ideolojik ekseninde ”adab etmeye” çalışıyor. Leyla Güven, AKP’ye ve faşizmin tüm zulmüne karşı ”adab olmayacak” olanların simgesidir. AKP-MHP faşizminin bu kapsamında yürüttüğü savaşın ideolojik arka planında sürdürdüğü ırkçılık, erkek egemenlik, düşmanlık ve militarizme karşı bu zulme karşı direnmiş onlarca – yüzlerce- binlerce sembollerden biridir.
Hiçbir hukuk tanımayan AKP-MHP faşizminin Leyla Güven’in öncülük ettiği direnişe yönelik saldırıları yaşadığı korkunun tesiridir. Yaklaşan seçimler nedeniyle gerilimi artıracak olan AKP’nin temel hedefi faşizmi giderek kurumsallaştırmak ve buna karşı gelebilecek dalgaların önünde set olabilecek önlemler almak olacaktır. Tersten okuyacak olursak baskı ve saldırıların artacağı bununla birlikte öfkenin ve direnişin artacağı bu süreçte açlık grevlerine yönelik saldırıların alışılagelmiş olarak görülmemesi gerekiyor. Haliyle dayatılan tecrit, katliam ve baskı politikalarına karşı yükseltilecek her ses, yapılacak her eylem bu direnişi büyütecektir.
Leyla Güven kızıyla yaptığı röportajda ” Bu herkes için bir sınavdır” diyor. Önümüzde 100 gündür devam eden direnişin yaratmaya çalıştığı ateşi harlayabilmek, sadece Kürt halkı için değil, ezilen ve direnen herkes için bir sınav olarak duruyor. Direnişi her yerde farklı boyutlarıyla ve faşizmin her cephesine karşı örebilmek. Faşizm var olabilmek için bu savaşı daha üst boyutlara taşımak zorunda, bu savaşa karşı güçlü bir direniş ve zafer hattını örebilmek önümüzde bir görev olarak duruyor. Türkiye ve Kürdistan’da bu mahirliğe sahip güce öncülük edebilecek kıvılcımlardan biri olarak Leyla Güven’in direniş iradesini sahiplenmek ve büyütmek gerekiyor.

 
             
                     
                     
                     
                                             
                                         
                                         
                                        