En Çok Okunanlar, Umut Keçer, Umut Yazıları, YAZARLAR

Faşizmin belediye gaspları – Umut Keçer

AKP iktidarı geçtiğimiz günlerde partisine yeni katılan belediye başkanlarıyla ilgili bir tören düzenledi. Bu törende, CHP Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçen isimler arasında yer alması en dikkat çekici gelişme oldu.

Kendisi daha önce ulusalcı ve şoven söylemleriyle ön plana çıkan bir isimdi. Özellikle eşine ait olan şirketin, Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçişi sonrası değer kazanması ve içinde bulunduğu dar boğazdan çıkması, bu transferin nedenleri konusunda fikir veriyor.

AKP iktidarı ülkeyi bir “halklar hapishanesine” çevirmiş bulunmaktadır. Özellikle 2024 yerel seçimleri sonuçları iktidar partisi açısından büyük bir yenilgiyi içermekteydi. Faşist iktidar bu süreçte başlangıçta yumuşama işaretleri vererek süreci uyumlu bir şekilde kabul edeceği izlenimi verdi.

Sonrasında yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde, faşist iktidarın yaptığının sadece bir taktik olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Erdoğan iktidarı, “yumuşama” söylemiyle zaman kazanıp içinde bulunduğu yenilgi atmosferinden hızlı bir şekilde çıktı.

Ardından birbiri ardına muhalif belediyelere dönük operasyonlar gerçekleştirildi. Önce birçok DEM Partili belediyeye kayyum atanarak el konuldu. Sonrasında CHP’li belediyelere dönük de gözaltı ve tutuklama operasyonları başladı.

Burada faşist iktidar, CHP’nin elde ettiği yerel seçim başarısını devletin olanaklarını kullanarak tehdit ve şantaj siyasetiyle elinden almaya çalışmaktadır. Kendisi için en büyük rakip olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tutuklandı. Ardından her gün başka bir belediyede CHP’ye dönük gözaltı ve tutuklama operasyonları yürütülmeye başlandı.

Esasen yapılmaya çalışılan şey, iktidar olmanın bütün olanakları kullanılarak ana muhalefet partisine siyasi hayatta yaşama şansı vermemektir. Geçmiş dönemde HDP ve DEM Parti geleneğinden gelen partilere dönük bu operasyonlar en sert şekilde yürütülmüştü.

İktidar burada özellikle yargı ve emniyet teşkilatı üzerindeki hâkimiyetini kullanarak ana muhalefet partisini sindirmek ve zayıflatmak istemektedir. Aynı zamanda ana muhalefet partisi içerisinde yer alan zayıf unsurları itirafçılaştırarak ya da kendi partisine geçirerek fiilen yerel seçim sonuçlarını boşa düşürmektedir.

Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin siyasi topografyasında adım adım sandık sonuçlarını tartışmalı hale getirecektir. Zira iktidar seçimleri kaybetse de gerek emniyet operasyonlarıyla gerekse adeta bir futbolcu gibi “transfer ettiği” belediye başkanlıklarıyla burjuva demokrasisinin meşruiyetini daha güçlü bir şekilde tartışmalı hale getirmektedir.

AKP-MHP iktidarı, yargı–emniyet–medya üçgeni ile Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerin politik geleceklerine dönük seçim tercihlerini boşa çıkarmaktadır. 2024 seçimlerinden bugüne birçok muhalif belediye baskı ve şantajla AKP’ye geçmeye zorlanmıştır. O şehirlerde AKP’yi tercih etmeyen yurttaşların siyasi tercihleri bu şekilde gasp edilmiştir.

Bu yönüyle, burjuva demokrasisi açısından insanların seçimlerde destekledikleri adaylar üzerinden politik tercihlerini özgürce yaptıkları efsanesi de yerle bir olmuştur. AKP iktidarı yönetimi altında insanların politik tercihlerinin hiçbir önemi yoktur. Her şey Erdoğan’ın bir dönem daha iktidarda kalabilmesi ve sermaye düzeninin daha güzel işleyebilmesi içindir.

“İç cepheyi tahkim ediyoruz” diyerek esasen Faşist Şef Erdoğan’ın anlattığı hikâyenin esası daha net anlaşılmaktadır: Tahkim edilen, sermaye düzeninin çıkarları ve faşist rejimin güçlendirilmesidir. Erdoğan iktidarının devamı için gerekli olan her şey meşrudur ve bu iktidar uygun gördüğü zaman uygulanabilir.

Bu şekilde toplumsal muhalefeti sindirmek ve zayıflatmak isteyen faşist rejim, aslında işçi sınıfı ve ezilenlere dönük olarak da büyük bir gözdağı vermektedir. Siyasette futbolcu misali siyasetçi transfer etmeyi ve itirafçılaştırmayı yaygınlaştırmaya çabalamaktadır.

Bu yönüyle, düşünmeyen, sorgulamayan ve her koşulda itaat eden bir toplum yaratmak faşizmin ana hedefidir. Bu koşullar altında “iç cephenin tahkimatı”, faşist rejimin daha da güçlendirilmesi ve Erdoğan’ın bir dönem daha iktidarda kalması, önümüzdeki dönemde faşist rejimin genel stratejisidir.

İşçi sınıfı, emekçilerin ve ezilenlerin yaşam hakları gasp edilmekte, her türlü demokrasi talepleri bastırılmaktadır. Suriye’de şeriatçı ve cihatçı bir iktidar desteklenmekte, oradaki işgal daha da derinleştirilmeye çalışılmaktadır.

Kürt sorununun çözümü olarak anlatılan süreçte iktidar cephesinden hiçbir somut adım atılmamaktadır.

Sendikal örgütlenme, söz ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller daha da güçlendirilerek devam ettirilmektedir.

Kadın cinayetleri her geçen gün daha da artarken, iktidar tarafından kadın katilleri kollanmakta ve ödül gibi cezalar verilmektedir.

LGBTİ+’lara dönük nefret söylemleri her geçen gün daha artarak iktidar tarafından dillendirilmektedir.

Bu tablo içerisinde AKP-MHP iktidarından bir demokratikleşme gerçekleşmeyeceğini bir kez daha görüyoruz. Onların tek derdi işçi sınıfı ve emekçileri oyalayarak kendi iktidarlarını sürdürebilmektir.

Belediyelerin gasp edilmesi ve belediye başkanlarının AKP’ye transferi de faşist iktidarın genel baskı politikalarının devamı olarak fiilen halk iradesinin gasp edilmesi anlamına gelmektedir. Bu yönüyle, somut olarak burjuva demokrasisinin can çekiştiği koşullarda onun tabutuna son çiviler bu şekilde faşist iktidar tarafından çakılmaktadır.

Faşist iktidar, “Sen hangi siyasetçiyi seçersen seç benim için fark etmez. Ben devletim; devletin olanaklarını kullanarak istediğim belediyeye operasyon yaparım, istediğim belediye başkanını şantajla ve rüşvetle satın alırım” demektedir.

Bu tablo içerisinde işçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlü mücadelesinin yükseltilmesi, faşizmin yaymaya çalıştığı karamsarlık tablosuna karşı ısrarla mücadeleyi büyütmek en önemli çözüm olacaktır.

AKP’si, MHP’si, CHP’si ve diğer düzen partileriyle çürüme bütün açıklığıyla gözler önüne serilirken devrimci siyasetin haklılığının ve meşruiyetinin daha da artacağı bir döneme giriyoruz. Bu süreçte örgütlü mücadelede ve devrimcilikte ısrar etmek kazandıracaktır. Düzen siyasetinin her türlü pisliği ve saldırısı karşısında devrimci siyaseti güçlendirmek ve örgütlemek kazandıracaktır.

Paylaşın