En Çok Okunanlar, Umut Keçer, Umut Yazıları, YAZARLAR

Trump ve Erdoğan’ın meşruiyet açmazı – Umut Keçer

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Zirvesi birçok açıdan önemli gelişmelere sahne oldu. En dikkat çekici olan, Birleşmiş Milletler zemininde var olan sorunların çözümsüzlüğü ve iç çelişkilerin artık dünya düzeni açısından sürdürülmesinin ne kadar güç olduğuydu.

ABD Başkanı Trump’ın, genel olarak emperyalizmin gerçek sesini ifade eden gafları ve itiraflarıyla devam eden zirvede birçok soruna dair gelecek açısından bizlere önemli ipuçları sundu.

Öncelikle, dünya halklarının içinde bulunduğu yoksulluk, savaşlar ve sömürü ilişkileri düşünüldüğünde ABD emperyalizmi ve onun tüccar lideri bütün bu sorunların baş müsebbibidir.

Filistin halkı yıllardır İsrail Siyonizm’inin saldırıları altında soykırıma uğrarken, ABD’nin Filistin delegasyonuna vize vermediği için toplantıya katılamaması aslında emperyalizmin dünya halklarına yaklaşımının kısaca ifadesidir. Birçok açıdan ABD ve İsrail ile çatışmama ilişkisi kuran Mahmut Abbas’a bile vize vermeyen bir ABD yönetimi, dünya halklarının özgürlük, eşitlik ve demokrasi taleplerinin hiçbirinin muhatabı olamaz.

Tayyip Erdoğan ise bütün zorlamalarının sonunda Trump ile kısa bir süre de olsa görüşüp dünya sistemi içerisinde yer aldığını ve bizzat ABD emperyalizminin başını çektiği Batı Bloğu’yla ilişkilerini yeniden tazelediğini dünya ve Türkiye kamuoyuna duyurmuş oldu.

Trump ve Erdoğan arasında yapılan görüşme sonucunda dünya halkları açısından hayırlı bir sonuç beklemek mantıklı olmayacaktır. Trump, daha önceki ABD Başkanı Biden’dan farklı olarak Erdoğan ile bizzat görüşmüş, bu durum AKP medyası tarafından da parlatılarak Erdoğan’ın dünya liderliğinin kanıtı olarak üzerine çokça methiyeler düzülmüştür.

Ancak ABD Dışişleri Bakanı Rubio’nun sözleri, Trump ve Erdoğan görüşmesinin şifreleri konusunda önemli ipuçları vermektedir. Sonrasında Barrack ağzındaki baklayı çıkardı ve “Biz bu görüşmeyi yaparak Erdoğan iktidarına meşruiyet veriyoruz.” dedi.

Sonrasında, Erdoğan iktidarının bu görüşmeyi yapabilmek için 250 adet Boeing uçağının da içinde yer aldığı alımları yapma sözü verdiği basına sızdırıldı. Aynı zamanda ABD’den 40 yıl devam edecek bir kaya gazı alımı anlaşması da yapılmış oldu. Erdoğan iktidarı, benzeri birçok rüşvet niteliğinde taviz vererek Trump’la görüşme randevusu elde edip meşruiyet kazanmış oldu.

Öncelikle verilen bu rüşvetlerin karşılığında Erdoğan iktidarının ne elde ettiğini önümüzdeki günlerde daha iyi anlayacağız. Kürtlere dönük askeri operasyon için izin alma noktasında Erdoğan iktidarının çok istekli olduğunu tahmin etmek güç değildir. Rojava’da var olan özerk yönetimi tasfiye etmek için her türlü tavizi verebilecek olan Erdoğan iktidarı, bu konuda Trump’ın tüccar zihniyetinden faydalanmak için bütün imkânları zorlamış olabilir.

Rojava devrimini tasfiye edebilmek için büyük çaba harcayan Erdoğan yönetimi, daha önceki Afrin, Serêkaniyê ve Girê Spî işgal saldırılarını da Trump yönetimi döneminde gerçekleştirmişti.

Bugün de kapalı kapılar ardında benzer bir işgal saldırısı planı hayata geçiriliyor olabilir. ABD emperyalizmi, Kürtler ve Türkiye devletinin müttefikliği konusu karşı karşıya geldiği her denklemde Türkiye devletinin müttefikliğini tercih etmiştir.

Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde, ulusal kurtuluş mücadeleleri ve devrimci hareketlere dönük olarak büyük bir tasfiye saldırısının yaşandığı bir dönem içerisinde olduğumuzu iyi kavramak gerekiyor.

Bundan sonrası açısından sınıf mücadelesinin ve ezenle ezilen arasındaki mücadelenin daha da keskinleşeceği bir döneme giriyoruz. Emperyalizmin, Siyonizm’in ve faşizmin saldırıları, Türkiye ve Kürdistan birleşik devrim güçlerine dair büyük bir tasfiye saldırısını yürütecektir

ABD ve İsrail, Ortadoğu haritalarını yeniden çizmektedir. Bu haritada Erdoğan iktidarı kendisine de önemli bir rol istemektedir. Bu rol, ABD emperyalizmiyle doğrudan uyumlu bir şekilde olmak zorundadır.

Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz günlerde Çin ve Rusya ile ittifak ilişkileri kurma flörtünü böyle okumak daha doğru olacaktır. Türkiye devleti, Ortadoğu’da işçi sınıfı ve ezilen halkların aleyhine yayılmacı bir macera peşindedir. Bu macera, Türkiye halkının içinde bulunduğu yoksulluğu daha da derinleştirecektir.

Erdoğan ve şürekâsı zevk-ü sefa içerisinde yaşarken, Türkiye halkları büyük bir yoksulluk içerisinde yaşamaktadır. Devletin her türlü olanağını kullanan faşist iktidar, kendisine muhalif olabilecek bütün kesimlere dönük olarak her gün yeni saldırılar yürütmektedir.

CHP belediyelerine dönük yürütülen yolsuzluk operasyonları, beraberinde CHP parti örgütüne dönük kayyum saldırılarıyla birleştiğinde Türkiye temsili demokrasisinin büyük bir meşruiyet krizi içerisine sürüklenmeye başladığının işaretlerini vermektedir.

Yine Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve PKK tarafından tek taraflı atılan adımların karşısında iktidarın pragmatizme dayanan, daha fazlasını koparma siyasetinin sınırına gelinmiş bulunmaktadır.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri açısından hayat pahalılığı her geçen gün daha da artmaktadır. İşçi sınıfı ve ezilen halkların “Ekmek, Adalet ve Barış” mücadelesinin büyümesi, faşist iktidarın en büyük korkularından birini oluşturmaktadır.

Bütün bu tablo içerisinde ABD emperyalizminden hangi desteği alırsa alsın Erdoğan iktidarının içinde bulunduğu meşruiyet krizi çözülmeyecektir. Kendini emperyalizme dayandıran, halklara düşman olan ve sömürü düzeninin sürdürücüsü olan bu iktidarın meşruiyet krizi her zaman var olmaya devam edecektir.

İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler açısından bu iktidarın meşruiyeti yok hükmündedir. Emperyalizmle hangi pazarlık yapılırsa yapılsın, haklı olan ve tarihsel meşruiyete sahip olan işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci eylemi olacaktır.

Şimdi Erdoğan’ın Filistin halkı için döktüğü sahte gözyaşlarının yarattığı manipülasyon perdesi aralanmaya başlayacaktır. Asıl hedef, Türkiye işçi sınıfını daha fazla sömürmek ve Kürt halkının bölgede elde edeceği statünün önüne geçmektir.

Şimdi Tayyip Erdoğan, kendisini 2002’de iktidara taşıyan merkeze gidip meşruiyet kazanmaya çalışıyor. Devrimcilerin görevi ise işçi sınıfı ve emekçilere giderek onları daha güçlü örgütleyerek faşizmin meşruiyet oyununu bozmaktır.

Paylaşın