Kadıköy rıhtımında düzenlenen İşçi Emekçi Buluşması’nda, kapitalist emperyalist sistemin krizinin faturasının işçi ve emekçilere kesildiği vurgulandı, “Tüm saldırılara karşı işçi, emekçileri, emeklileri, gençleri, kadınları taban örgütlenmelerimizi kurarak mücadeleye, örgütlenmeye çağırıyoruz” vurgusu yapıldı.
İşçi Emekçi Birliği’nin çağrısıyla çok sayıda kişi, Kadıköy rıhtımda gerçekleştirilen İşçi Emekçi Buluşması’nda yan yana geldi. “Emperyalist savaşa, sömürüye, yağmaya karşı mücadeleye” pankartı açılan eylemde, “Hak verilmez alınır”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” dövizleri taşındı.
Avusturya İşçi Marşı’nın söylenmesiyle başlayan buluşma boyunca, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Savaşa değil, emekçiye bütçe”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları atıldı.
İşçi Emekçi Birliği adına ortak basın metnini okuyan Gül Ertaş, kapitalist emperyalist sistemin yapısal krizlerinin faturasını işçi ve emekçilere, mazlum halklara kestiğini vurguladı. “Savaş, saldırganlık, sömürü artıyor, doğa talan ediliyor, emekçilerin yaşam koşulları zorlaşıyor. AKP-MHP hükümeti bu saldırıları ellerini ovuşturarak daha fazla kar ve rant sağlamanın olanağına çeviriyor” diyen Ertaş, Orta Vadeli Programın güncellendiğine işaret etti.
OVP’nin sözde “ekonomik istikrar” hedeflediğini söyleyen Ertaş, “Onların istikrar dedikleri emekçileri daha fazla sömürmek ve yoksullaştırmak, krizin yükünü sırtımıza bindirmektir. Milyonlarca işçi emekçiyi işsizlikle, açlıkla yüz yüze bırakmaktır. Bizlerin sırtına daha fazla vergi bindirmek, sermayedarları ise vergiden muaf tutarak daha da zenginleştirmektir. Tamamlayıcı emeklilik sistemi adı altında yeni bir fon oluşturarak kıdem hakkımıza göz dikmek, bu fonu sermayedarların kullanımına açmaktır. Savaş ve saldırganlığa hız vermek, silahlanmaya devasa bütçeler ayırmaktır” dedi.
Milyonlarca işçi ve emekçinin hayat pahalılığı, kötü çalışma koşulları ve düşük ücretlerle hayatını sürdürmeye çalıştığına işaret eden Ertaş, “Gençlik niteliksiz eğitimle, geleceksizlikle yüz yüze. Mesleki eğitim adı altında çocuk işçilerin emeği sömürülüyor. Kadınlar çifte sömürüye, mobbing ve tacize maruz kalıyor, kriz dönemlerinde ilk işten çıkarılan oluyor. Evde sokakta, işyerinde katlediliyor” ifadelerini kullandı. Sermayenin çıkarları doğrultusunda doğa talanının sürdüğüne dikkat çeken Ertaş, Suriye’de cihatçı çetelerle işbirliğini sürdüren iktidar, Filistin’de ABD ve İsrail işbirliğiyle halkın özgürlük isteğine saldırıyor. Kürt halkının eşitlik talebini azgınca çiğniyor” diye belirtti.
Sermaye düzeninin bu sömürü ve savaş düzenine karşı çıkan herkesi susturmaya çalıştığını kaydeden Ertaş, şöyle devam etti: “Hakkını arayan işçilerin eylemleri, grevleri yasaklanıyor. Sendikalaşan işçiler işten atılıyor. Sömürü düzenine karşı insanca yaşam diyenler tutuklanıyor, hapishanelere atılıyor. Sermaye düzeni bu saldırılarını hayata geçirirken karşısında bir güç görmüyor. Zorbalığı, baskısı her geçen gün artıyor. Ama yaşadığımız sorunların bir çözümü var. O da birleşik, örgütlü mücadeledir.”
İnsanca yaşayacak bir ücret istediklerini vurgulayan Ertaş, AKP-MHP hükümetinin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda bir ücret politikası izlediğini kaydetti. İktidarın tüm işçi ve emekçilere sefalet ücreti dayattığını belirten Ertaş, bu dayatmaya karşı mücadele çağrısı yaptı.
Yeni OVP’nin güvencesiz ve esnek çalışmayı yaygınlaştırmayı hedeflediğini dile getiren Ertaş, “Bu saldırılar hayata geçerse, şimdiye kadar mücadeleyle kazanılmış haklarımız daha fazla gasp edilecek; kırıntı düzeyindeki haklarımız tamamen ortadan kaldırılacaktır. OVP ile ilan edilen saldırıları durdurmak için mücadeleye” ifadelerini kullandı.
Çocuk emeği sömürüsünün son bulması, göçmen işçilere güvenceli çalışma hakkı tanınması çağrısı yapan Ertaş, “Sermayenin ucuz iş gücü politikasının öncelikli ayaklarından birini çocuk işçiler, diğerini göçmen işçiler oluşturuyor. MESEM vb. uygulamalarla çocuk işçilik yaygınlaşıyor; çocuk emeğinin sömürüsü üzerinden devasa karlar elde ediliyor. Göçmen işçiler güvencesiz, şiddet ve baskı ortamında uzun saatler çalışıyor. Çocuk işçiliğin yasaklanması ve göçmen işçilere insanca çalışma koşulları sağlanması için birlikte mücadeleye” dedi.
“Doğrudan kesintiler dışında ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilerle de vergi yükünün çoğunluğu bizlerin sırtında. Sermayeye vergi muafiyeti tanınmasının yanında bizden kesilen vergiler teşvik vb. şekilde patronlara geri gidiyor” diyen Ertaş, vergi soygununun son bulması ve artan oranlı gelir ve servet vergisi uygulaması talebini vurguladı.
Ertaş, şöyle devam etti: “Emperyalist savaşa ve savaş bütçesine dur diyelim! Milyonların sırtından toplanan vergiler bölge halklarına karşı yürütülen haksız, gerici savaşlara harcanıyor. Emperyalist üslerin kapatılması, savaş ve saldırganlığa ayrılan bütçenin eğitim, sağlık gibi kamusal hizmetlere ayrılması için mücadeleye!”
Ertaş, “Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesi sürüyor. Siyonist İsrail sözde ateşkes anlaşmasına rağmen Filistin’de katliamlarını sürdürüyor. Emperyalist ABD başkanı Trump ‘İsrail saldırılara karşılık veriyor’ diyerek saldırıları meşrulaştırıyor. Ateşkeste imzası olan Türkiye, Katar ve diğer bölge ülkeleri ise yaşananları izlemekle yetiniyor. Gerçek ve kalıcı barışın emperyalizme, siyonizme, gerici bölge devletlerine karşı halkların ortak mücadelesiyle sağlanacağı bir kere daha görülmüş oldu” ifadelerini kullandı.
Öğrenci gençliğin ücretsiz, nitelikli eğitim talebine dikkat çeken Ertaş, “Öğrenci gençliğin barınma, ulaşım, gıda gibi sorunları gün geçtikçe artıyor. Geleceksizliğe itiliyor. İşsizliğe, geleceksizliğe karşı bilimsel, demokratik, anadilde eğitim için mücadeleye” dedi.
“Doğanın yağmasına son! Tarım arazileri, ormanlık alanlar, zeytinlikler, meralar sermayedarlar için yok ediliyor” ifadelerini kullanan Ertaş, yağma ve talan politikalarına karşı mücadelenin önemini vurguladı.
Savaş sürerken bütçe ve asgari ücret görüşmelerinin başladığına işaret eden Ertaş, “Mücadelemiz burada sınırlı kalmayacak. İnsanca bir yaşam insanca yaşamaya yetecek ücret için Emeğimize, geleceğimize, haklarımıza, doğamıza yapılan tüm bu saldırılara karşı tüm işçi, emekçileri, emeklileri, gençleri, kadınları taban örgütlenmelerimizi kurarak mücadeleye, örgütlenmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Buluşmada üniversite öğrencileri adına söz alan Yaren Sarısaltık, “Dönem başında eğitimin temel basamaklarından beslenme, barınma ve ulaşım hakkımıza getirilen zamlar ile ekonomik krizin faturası bizlere kesilerek haklarımız gasp edilmek isteniyor. Üniversitelerin ticarethaneleştirilmesi ile milyonlarca sıra arkadaşımız eğitimine devam edemiyor. Çoğu arkadaşımız ise okurken çalışarak eğitim yaşamını sürdürebiliyor” dedi.
19 Mart direnişinden korkan iktidarın üniversiteleri OHAL koşullarıyla yönetmeye çalıştığına işaret eden Sarısaltık, “Üniversitelerde örgütlenme çalışmalarımız baskı ve zorbalık koşulları ile engellenmek isteniyor. Haklarına, geleceğine sahip çıkan, örgütlü mücadeleyi büyüten ilerici, devrimci öğrencilerin üzerine faşist çeteler gönderiliyor, gençlik mücadelemizi engellemek adına provokasyonlar gerçekleştiriliyor” ifadelerini kullandı.
“Üniversitelerde yaratılmak istenen baskı, yasak koşullarına ve faşist provokasyonlara karşı cevabımız örgütlü mücadeleyi büyütmek olacaktır” diyen Sarısaltık, özgürlükleri ve gelecekleri için işçi-gençlik el ele örgütlü mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
Birleşik İşçi Hareketi (BİH) Sözcüsü Serpil Topal, iktidarın kadın düşmanı politikalarına işaret ederek, “İktidar, ‘aile yılı’ ve nüfus politikalarıyla biz işçi emekçi, genç kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük bir saldırı başlattı. Kadınlar en yakınları tarafından katledilirken bu politikalarla kadınlar şiddetle dolu evlere mahkum ediliyor. Her birimizin ‘makbul’ işçi kadın, ‘makbul’ genç kadın, ‘makbul’ anne ve ‘makbul’ eş olmamız isteniyor. Bedenimiz üzerindeki söz hakkımızı tanımayan, esnek ve güvencesiz çalışma sorununu katmerleştiren, ev içi köleliği dayatan, kreş hakkımızı ortadan kaldıran ve erkek şiddetinin önünü açan bu ‘aile yılı ve nüfus politikaları’ dayatmasına karşı her yerde mücadele edeceğiz” dedi.
“Evde köle, işte patronlara ucuz iş gücü olmayı reddediyoruz” diyen Topal, tüm kadınlara 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde alanlarda buluşma çağrısı yaptı.
Bir çetenin saldırısıyla katledilen çevre aktivisti ve gazeteci Hakan Tosun’u anarak sözlerine başlayan Polen Ekoloji Kolektifi’nden Cemre Nayir, “İşçi sınıfına dayatılan asgari hayatın sadece asgari ücret, güvencesiz, kuralsız çalışmak anlamına gelmediğini hepimiz biliyoruz. Asgari yaşam, soframızı temiz besleyici gıdalarla kuramamak demek. Fabrikada, mahallede kirli hava solumak, yaşam alanlarımızın atık hanelere çevrilmesi demek. Sadece iş cinayetlerinde değil, adına meslek hastalığı dedikleri yavaş şiddet ile ölüm demek” ifadelerini kullandı.
Nayir, şöyle devam etti: “İktidar, bölgemizi emperyalistlere ve sermayeye peşkeş çekerek küresel sistemde kendine yer edinmeye çalışıyor. Çıkardığı yasalarla sermayeye doğayı yağmalamak için süper izinler verirken işçi sınıfını madenlerde en güvencesiz, en sağlıksız koşullarda çalışmaya mahkum etmeye çalışıyor. Emperyalist sermaye ile birlikte başlatılan madencilik furyasına karşı işçi sınıfının öncülüğünde ve emekçi köylülükle birlik halinde, emek ve doğa mücadelesini büyütmek en acil ve hayati konulardan biridir. Bu hepimizin için bir ölüm kalım mücadelesidir.”
Rojin Kabaiş için Adalet Komisyonları adına söz alan Aze Deniz Akşar, “Bu meydanda yükselen işçi sesine, emek sesine, dayanışma sesine biz de sesimizi katıyoruz. Ve bugün, bu alanı paylaştığımız bütün emekçilerle birlikte başka bir ses daha duyurmak için buradayız. Rojin Kabaiş’in sesi. Rojin Kabaiş için üzerimize çökmeye zorlanan sessizliğe karşı duruyoruz. Bu sessizliği kabul etmiyoruz. Unutmayı, görmezden gelmeyi, susturulmayı reddediyoruz” dedi.
“Adalet yalnızca mahkeme salonlarında aranmaz. Adalet sokaktadır, okulda, meydanda, sosyal medyada, kalbimizde ve sesimizdedir. Biz bu davanın takipçisi olacağız” diyen Akşar, taleplerini şöyle sıraladı:
🔹”Bu dosyanın tüm gerçekleri açığa çıkarılmalıdır.
🔹Deliller gizlenmemeli, süreç şeffaf yürütülmelidir.
🔹Soruşturma bağımsız, tarafsız ve etkin şekilde sürdürülmelidir.”
Metal İşçileri Birliği (MİB) adına söz alan Onur İnce, MESS grup toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin bütün işçi sınıfını doğrudan ilgilendirdiğini vurguladı. 150 bin metal işçinin MESS’in sefalet dayatmasına karşı bir sözleşme sürecinde olduğunu dile getiren İnci, “Bugün karşımızda sadece MESS patronları yok. Bugün karşımızda MESS patronlarının yanında duran AKP-MHP iktidarı ve onların yanında duran sendikal bürokrasi var” dedi. Sarı sendika Türk Metal’in işçi sınıfını en aza razı etmeye çalıştığına işaret eden İnce, “Bugün metal işçileri kazanmak istiyorsa sadece patronlara karşı değil, AKP-MHP iktidarına ve sendikal bürokrasiye karşı da mücadele yürütmek zorundadır” dedi.
Kaynak: Etha
