Kürt halkının yanında olmaya, demokratik mücadelenin sesini yükseltmeye devam edeceklerini vurgulayan Devrimci Parti PM üyesi Mediha Yüksel, “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan özgür olmalı ve uygun çalışma koşullarına kavuşmalı” dedi.
Kürt sorununun çözümü bağlamında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Süreci, gerillaların 26 Ekim’de yaptığı açıklamayla Türkiye ve Kürdistan’dan geri çekildiklerini belirtmesiyle yeni bir aşamaya geçti. Birçok kesim, iktidar ve devlete somut adım atması için çağrıda bulunuyor.
Devrimci Parti Meclisi (PM) üyesi Mediha Yüksel, parti olarak Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne nasıl yaklaştıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Devrimci Parti olarak Kürt sorununa “ulusal bir sorun” olarak baktıklarını vurgulayan Mediha Yüksel, “Marksist ve Leninist bir yerden ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı çerçevesinde ele alıyoruz. Marks ve Lenin’in ulusal soruna yaklaşımı biz sosyalistler için şaşmaz bir yön tayin aracıdır. Lenin’in ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı ilkesi sadece Anayasal bir talep değil, aynı zamanda ezilenlerin birlikte yaşama hakkı, ayrılma hakkı, özerklik, federasyon, eyalet ve benzeri dahil olmak üzere kendi siyasi geleceklerini belirleme hakkını koşulsuzca tanımasını ifade eder. Biz de bu doğrultuda ele alıyoruz. Burada Kürt meselesinde sosyalistlerin sorumluluğu bu kaderi örgütlü bir mücadeleyle değiştirme iradesini büyütmek gerekir. Aynı zamanda sınıf mücadelesi karşısında durmadığı sürece yeni dönemde de omuz omuza bir mücadele hattı geliştirmek noktasından bakıyoruz” dedi.
Kürt sorununda çözümünün muhatabı Kürt halkı ve Kürt hareketi olduğunu vurgulayan Mediha Yüksel, “Nasıl bir çözüm olacağının muhatabı Kürtlerin kendisidir. Bir sorun gördüğümüzde biz ancak dostça, yoldaşça eleştirilerimizi, önerilerimizi yaparız. Biz gelenek olarak da 1976’dan bu yana Kürt halkının özgürlüğünü savunan bir noktada duruyoruz. O gün nasıl ki savaş daha ortada yokken, Kürt halkının mücadelesini, özgürlüğünü savunduysak bugün de aynı noktadayız. Barışma, Kürt halkının, Kürt hareketinin kararıdır. Bu kararı tanırız. Nasıl ki savaşma kararını tanıdıysak bu kararını da tanırız. Bu anlamda da omuz omuza mücadele veririz” diye konuştu.
Kürt hareketinin önemli adımlar atarak “sürecin hakkını verdiğini” söyleyen Mediha Yüksel, devletin ise adım atmadığını belirtti. Mediha Yüksel, “Kürt Halk Önderi’nin üzerindeki tecrit halen devam ediyor. Hasta tutsaklar bırakılmış değil, infaz düzenlemesi yapılmıyor, kayyımlar devam ediyor. PKK’nin Türkiye’den çekilmesi masadaki müzakerenin devam etmesi açısından kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmedir. Halen operasyonlara devam ettiği, işçi sınıfının güçlenmeye dönük engellemesi devam ediyor, gençlik hareketine halen yapılan saldırılar, kadın kurtuluşu için tüm kazanımlarına yapılan saldırılar, burjuva partilerine bile bu kadar saldırdığı bir süreçte, en ufak bir demokrasi kırıntısının olmadığı bir süreçte devletin atacağı çok adım var. Anadil, kayyım, hasta tutsaklar bu meselelerin çözülmesi gerekiyor. Fakat adım atmama ısrarı sürüyor bu da sürecin uzamasına vesile oluyor” diye belirtti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgür olması gerektiğini vurgulayan Mediha Yüksel, avukatların istediklerinde görüşmemesi, aile görüşünün izne tabii olmasının iktidarın sürece yaklaşımını ortaya koyduğunu söyledi. “Umut hakkı”nın uygulanması gerektiğini dile getiren Mediha Yüksel, “Umut hakkı’ yalnızca Sayın Abdullah Öcalan için değil, birçok tutsağın yararlanacağı bir meselenin kendisi. Bu anlamda ‘umut hakkı’ uygulanmalı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan özgür olmalı ve uygun çalışma koşullarına sahip olmalı” dedi.
Kürt sorunundaki çözümlerde anayasal düzenlemelerin önemine vurgu yapan Mediha Yüksel, “Yasal bir güvence olmadığı için 2013’te Habur’dan gelen gerilla grubu düşman hukuku saldırısıyla karşı karşıya kalmıştı” dedi. Anayasal güvencenin şart olduğunu sözlerine ekleyen Mediha Yüksel, “Sonuçta silahlı mücadeleden geri çekilse de bu mücadelenin bittiği anlamına gelmiyor. Mücadele aracının, yeni bir mevzilenmenin olacağı anlamına geliyor. Bu bakımdan geçiş yasalarının Anayasal bir güvence altına alınması gerekmektedir. Tabi mevcut Anayasa’yı uygulamayan devletin kendisi bu yasayı uygular mı, uygulamaz mı meselesi de bir muamma olarak duruyor. Fakat bu meselenin yasallaşması bile devletin ne kadar ciddi yaklaştığının bir adımı olur kendi içerisinde. Çünkü PKK’nin Türkiye’den geri çekilmesine yönelik adımlardan sonra bile halen tek dil, tek din, tek ırk, tek millet söylemi devletin kodlarının kırmızı çizgisidir. Bundan geri adım attığı bir durumda yok” ifadelerini kullandı.
Kadın mücadelesi ve işçi sınıfının Kürt hareketiyle ortak mücadeleyi yükseltmesi gerektiğini söyleyen Mediha Yüksel, ortak bir mücadele devletin geri adım atmasını sağlayacağını kaydetti. Entegrasyon yasasının da çıkması gerektiğini ifade eden Mediha Yüksel, demokratikleşmenin sadece yasayla ele alınmayacağını sözlerine ekledi. Sol ve sosyalist hareketlere sorumluluklar düştüğünü vurgulayan Mediha Yüksel, “Sol ve sosyalistlere düşen büyük bir rol var. Burada Kürt halkının elini ve mücadelesini güçlendirmek, kendi durduğumuz noktadan mücadelesini güçlendirmek. Bu meseleyi işçi, emekçi, kadın, gençler ve Türkiye halkları nezdinde güçlendirmek dillendirmek gündeme sokmak bu meseleye sosyalist hareket olarak bulunduğumuz kanattan asılmak ve Kürt halkının elini güçlendirmek önemli. Devletin ya da iktidarın ise bu meselede elini zayıflatmak gerekiyor. Ancak böyle başarabiliriz. Çünkü iki ülke, iki devrim diyalektiğimiz devam ediyor. Kürt halkı özgürleşmeden, Türkiye işçi sınıfı; Türkiye işçi sınıfı özgürleşmeden, Kürt haklı özgürleşmez. Bunlar birbirini besleyen şeylerdir. Bu anlamda birinin güçlenmesi diğerini de güçlendirir. O yüzden bugün barışma kararı alan Kürt halkının yanında olmaya, demokratik mücadelenin sesini yükseltmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı / Ömer İbrahimoğlu
