Katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için yapılmak istenen eylemde gözaltına alınıp serbest bırakılan gazetecilerin yargılandığı dava, ertelendi. Gazeteciler Bilgin ve Daştan şahsında gazetecileri anmanın suç olmadığının altını çizen gazetecilerin adli kontrolleri kaldırıldı.
Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırısında katledilen gazeteci Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için düzenlenen eyleme katıldıkları sırada gözaltına alınıp serbest bırakılan gazeteciler Zeynep Kuray, Mahsum Sağlam, Pelin Laçin, Yadigar Aygün ve Yağmur Filiz hakkında “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul Adliyesi 39. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada yargılanan gazeteciler ve avukatları hazır bulundu. Ayrıca duruşmayı meslek örgütleri temsilcileri izledi.
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada ilk sözü Mahsum Sağlam aldı. Sağlam, “Sondaki sözü başta söylemek lazım: Bu davanın açılmaması gerekiyordu. Biz Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten yargılanıyoruz ama henüz toplanmamıştık bile, kimlik tespitinde gözaltına alındık. Türkiye’de katledilen gazetecilerden Musa Anter, Metin Göktepe, Gülistan, Hero Bahaddin’i biliyoruz. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in ölümü de bunun devamıdır. Nazım ve Cihan katledilmelerinin yıldönümü onları burada anıyoruz. Ölüm tehditleri biz gazetecilere bir gözdağı ve tehdit olarak dururken sessiz tepkisiz kalmamız beklenemez. Biz öldürülen gazetecileri anmak ve bu suçları teşhir etmek istedik. Gazeteciler olarak can güvenliğimiz yok. En son Hakan Tosun öldürüldü. Bu cinayetler bizim de yaşam hakkımıza saldırıdır. Biz protesto hakkımızı kullandık” ifadelerini kullandı.
Sağlam ayrıca gözaltına alındıktan sonra 8 saat boyunca ters kelepçeyle polis aracında tutulduklarını vurgulayarak, “Bu bir işkencedir ve bu işkenceyi yapanların yargılanmasını istiyorum” dedi.
Zeynep Kuray ise “Gazeteciler Suriye’de katledildi. Ancak ardından kara bir propaganda başladı ve gazeteci olmadıkları söylendi. Biz buna karşı bir protesto eylemi yapmak istedik. Bizi bir polis koridorundan geçirerek darp ettiler, ters kelepçeyle saatlerce araçta tuttular. Bir gece nezarette kaldık ve avukatlarımızla görüştürülmedik. Bugün İsrail’in öldürdüğü gazeteciler için İsrail Konsolosluğu önünde eylem yapabiliyoruz, hiçbir sorun olmuyor. Ama öldürülen bir Kürt gazeteci olunca karşımıza adeta duvar gibi dikilip bizi işkenceyle gözaltına alıyorlar. Bu bir adaletsizliktir. Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, üzerinde ‘basın’ yazan aracın içindeyken öldürüldü. Terör nedir? Gazetecilik yapmak mı, görevini yapan gazetecileri öldürmek mi? İki arkadaşımızı ‘terörist’ olmakla suçladılar. Diyorlar ki Nazım yargılanıyordu. Ben de yargılanıyorum, açın dosyaları, KCK Basın davasını göreceksiniz. Ben ölsem, ‘Zeynep Kuray’ı anmak suç’ mu diyecekler? Biz gazeteciler olarak meslektaşlarımıza sahip çıkıyoruz. Biz böyle bir mesleği yapıyoruz. Bu suçlamayı kabul etmiyorum” diye konuştu.
Gazeteci Yadigar Aygün ile Pelin Laçin ve Yağmur Filiz de savunmalarında gazetecileri anmanın suç olmadığının altını çizdi.
Zeynep Kuray’ın avukatı Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi’nden Avukat Hazal Sümeli, aynı eylemde yaklaşık 300 kişinin gözaltına alındığını, aralarında gazetecilerin de bulunduğu bir grubun İstanbul Adliyesi 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılandığını ve bu dosyada beraat ettiklerini anımsattı. Hazal Sümeli, “Diğer gazeteciler, Nazım ve Cihan’ın fotoğraflarını taşıdıkları gerekçesiyle ağır cezada yargılandılar ve beraat ettiler. Bu dosyada ise müvekkillerimiz fotoğraf taşımadıkları için dosyaları tefrik edildi ve bugün burada yargılanıyorlar” dedi. Hazal Sümeli, müvekkillerinin diğer dosyada yargılanmaları durumunda beraat etmiş olacaklarını belirterek, “Bu dosyada yargılama süresi bir yılı aşmıştır. Bu bile başlı başına bir işkencedir” diyerek beraat talebinde bulundu.
Ardından kararını açıklayan mahkeme, gazetecilerin adli kontrollerinin kaldırılmasına karar vererek, duruşmayı, 8 Mayıs 2026’ya erteledi.
Kaynak: Etha
