Gündem

Cumartesi Anneleri: Tüm dünyaya duyuruyoruz

İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri 748. haftalarında 1981 yılında gözaltına alındıktan sonra cenazesi bulunan Süleyman Cihan’ın faillerini sorarak adalet talebini yineledi.

Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis engeliyle karşılaştı. Eyleme HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi. 

Bu haftaki basın açıklamasını gözaltında kayıp yakını Besna Tosun okudu. Tosun, “748 haftadır devleti yönetenlere gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluklarını hatırlatıyoruz” dedi. Tosun, gözaltında kayıplar için devletin üzerine düşen görevi yerine getirmediğini söyledi ve şöyle devam etti: “Gözaltında kaybetme vakalarında yargının, yargıçların, savcıların, mahkemelerin yok hükmünde olduğunu belgeleriyle ortaya koyuyoruz. Devletin gözaltında kayıplarla ilgili hukuki ve siyasi yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddettiğini dünyaya duyuruyoruz.”

Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasına tepki gösteren Tosun, 49 haftadır polis ablukasında açıklama yaptıklarını belirtti. Cumartesi Anneleri’ne yapılan baskılara ilişkin Tosun şöyle devam etti:

“Bizim taleplerimizi yerine getirmekle görevli olan devlet ise 49 haftadır ağır teçhizatlı polis ablukası ile sesimizi duyurma mekânımız olan Galatasaray’a gidişimizi engelliyor. Bu hukuk dışı engelleme, gözaltında kaybetme suçunun görünmez kılınması girişimidir. Suçun sorumlularının cezalandırılmasını engelleme çabasıdır. Bu yasaklama, gözaltında kaybetme suçunun sorumlusunun devletin kendisi olduğunun ve tüm iktidarların da bu suçun ortağı olmayı sürdürdüğünün itirafıdır. 748 haftadır haykırıyoruz: Demokrasinin ilk koşulu, hesap verebilir bir yönetimdir. Bugün Türkiye’de hesap verebilir bir yönetim yoktur.”

Ahmet Cihan: Hiç kimse ‘dünkü hükümet işledi biz suçlu değiliz’ demesin

Gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın ağabeyi Ahmet Cihan kardeşiyle ilgili şunları söyledi:

“Bir ihbar üzerine kardeşim gözaltına alındı. Gözaltına aldıran savcı 85 gün boyunca bunu reddetti. Kardeşim daha sonra kimsesizler mezarlığına defnedildi. Bu cinayet devletin işlediği bir cinayettir. Bu cinayet maalesef hala işleyenlerin kimliğinden dolayı bir türlü adalet karşısına çıkarılmıyor. Her hafta burada bir öyküyü dile getiriyoruz. Her kaybımızın öyküsü aynı. Devlet cezasızlık zırhıyla bu failleri koruduğu sürece biz bunu dile getirmeye çalışıyoruz. Devlet görevlileri, hükümet bu olayı örtbas etmeye çalışarak aslında suça ortak oluyor. Hiç kimse ‘dünkü hükümet işledi biz suçlu değiliz’ demesin. Galatasaray Meydanı’nı bize yasaklayarak, bizi susturmaya çalışıyorsa hayır, bin defa hayır… Devletin, görevlilerin, bir daha cinayet işlememeleri için alanlarda olacağız. Biz bu alanı terk etmeyeceğiz. Galatasaray’a çıkma isteğimizden, adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Avukat Ömer Kavilli: Sonraki hizmetkarlara cesaret vermiştir

Ahmet Cihan’ın ardından Cihan ailesinin avukatlarından Ömer Kavili, yürürlükte olan kanunların uygulanmasını istediklerini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti:

“Bu dosyada kanun uygulayıcının suç örgütü olduğunu gördük. Ortada işkence ile öldürülen bir insan var. Bu işkence ile öldürülme insanlık onuruna aykırıdır. Bu olayda suç örgütlü işlenmiştir. Bu olayda adı geçen emniyet görevlileri çetecilik yapmıştır. Bu olaydaki emniyet görevlileri bağlı kalacakları kanunları çiğnemiştir. Ancak bunların işlediği tırnak içindeki bu hizmet, başkaları tarafından sipariş edilmiştir. İşte siparişi yapan irade devamlılık göstermektedir. Çünkü cezasız bırakılan olayın failleri devletin ve toplumun gözünün içine baka baka hizmet etmeye devam etmiştir. Ve daha sonraki hizmetkarlara da cesaret vermiştir. Suç tek başına işlenmez. Kısa bir örnekle izah edeyim. Dosyadaki açık olan bir adli tıp raporunda; cinsel organa elektrikle işkence yaptığına dair birden fazla yara mevcut. Raporun fotoğraflarında da bu sabit bir şekilde görülüyor. İşte bu işkence izinin delili olan bu fotoğraflar ve beyan ettikleri ifadeleri ile birlikte delilenmiştir. Ama bu delillere rağmen başka bir yerlere sipariş verilmiş, rapor şunu yazıyor: ‘önemdeki rapora ve olaydaki tanıkların beyanlarına rağmen toplumumuzda çıplaklar kampı bulunmamasına rağmen, makbul ölen kişinin penis ucundaki yanık izinin şahsın yazın deniz kenarında mayo ile güneşlediği zaman, güneş ışınlarından da olmuş olabileceği kanaatindeyim.’ Bu rapor adli tıp profesörü Şemsi Gök ve şuan o şahıs yaşamıyor. Ama onu temsil eden irade yaşıyor” şeklinde konuştu. 

Paylaşın