Artık faşist politikaların karşısında olanın tek bir adı var: Terörist!
AKP-MHP faşist iktidarının tüm politikaları toplumu huzursuz ediyor, toplumdan bu politikalara karşı sesler yükseliyor. İktidarın buna karşı geliştirdiği ideolojik argüman ise dillerine pelesenk olan “bunlar terörist ya” söylemi oluyor. Bu teröristleri en çok da Süleyman Soylu dilinden düşürmüyor. Her konuşmasında, yaşanan her toplumsal olayda sözün sonu teröristlere bağlanıyor.
ABD ile Türkiye arasındaki Brunson krizinde yaptırım listesine giren Soylu, “bende hiç terörist belirtisi var mı, tecavüzcü belirtisi var mı? Amerika bizi, teröristlerin, tecavüzcülerin olduğu listeye koydu” diyor. ABD’nin yaptırımı diplomatik bir kriz sonucu açığa çıktı. Ancak Soylu bu duruma cevabında kim olduğunu soruyor.
Sahi Soylu, kim terörist?
Ankara Gar’ının önünde barış için toplanan binlerce insan mı, Suruç’ta ellerinde oyuncaklarla açıklama yapan sosyalist gençler mi, yoksa o insanların arasında bomba patlatacak olan IŞİD’çileri MİT ve bakanlığınızın bilgisi dahilinde ağırlayan siz mi?
MİT tırlarıyla IŞİD çetelerine silahlar gönderdiğinizde, Reyhanlı’ya düşen bombalarda ölen masum insanlar mı, yoksa 3-5 bomba attırır bu savaşı çıkartırım diyen siz mi?
Roboski’de kaçakçılık yapan Kürt köylüler mi, yoksa F-16 uçaklarıyla üzerlerine bombalar yağdırarak öldüren siz mi?
Soma’da maden ocağında çalışan işçiler öldüğünde meydanlarda olanlar mı, yoksa gerekli denetleme ve tedbirleri almayıp işçilerin ölümüne sebep olan, işçi yakınlarını tekmeleyen, patronları koruyan, yargılamayan siz mi?
Her yıl yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde ölmemesi için, yoksulluk olmasın, eşit-sömürüz bir dünya olsun diyerek direnenler mi, yoksa kapitalizmin, patronların çarkı için, kendi cebinizden milyonlar eksik olmasın diye çalan, çalışan siz mi?
Her gün erkeklerin şiddeti, cinayeti sonucu öldürülen kadınlar mı, kadınların yaşamını savunmak için sokağa çıkan feministler mi, yoksa erkekleri koruyup, kolladığınız yargınızla birlikte, kadın ne yapmış acaba diye sorular sordurtan siz mi?
Cinsiyet yönelimlerinden kaynaklı toplumun cüzzamlıları ilan ettiğiniz LGBTİ+ler mi, yoksa kendi yurtlarınızda, Kur’an kurslarınızda, vakıflarınızda istismar edilen binlerce çocukla ilgili tek bir soruşturma bile açmayan, aksine bu kurumları destekleyen, kaynaklar aktaran siz mi?
Kaz dağlarında altın madeni kurulmasın diye yürüyenler mi, HES’lere karşı bastonuyla, ellerine aldıkları taşla direnenler mi, yoksa ormanları maden şirketlerine pazarlayan, direnenin üzerine gaz bombaları, plastik mermiler atan siz mi?
Savaşa karşı barış bildirisi imzalayanlar mı, sokaklarda eylemler düzenleyenler mi, yoksa bildiri imzalayanı, sokakta ses çıkaranı tutuklayan, savaş politikalarınızla binlerce kişinin ölümüne sebep olan siz mi?
İktidarınızın işgalci, sömürgeci politikalarınıza karşı savaşan devrimciler mi, yoksa onların cenazesine işkence yapan, aylarca cenazelerini ailelerine teslim etmeyen siz mi?
Adnan Menderes Üniversitesi öğrencisi Baran Barış Korkmaz mı, yoksa onu tanıdığından bile emin olmayan gizli sanık ifadesiyle 59 yıl hapis cezası veren siz mi?
Halkın kendi iradesi ile seçmiş olduğu belediye başkanları mı, o belediyeler için günlerdir direnişte olanlar mı, yoksa o belediyeleri gasp eden, belediye kaynaklarıyla alınan hediyeleri kabul eden siz mi?
Bu liste o kadar uzar gider ki AKP-MHP faşizmi başını teröristlerden kaldıramaz. AKP-MHP faşizmi ve başsözcüleri Soylu, her hak arayışını, iktidarlarına karşı gelişen her mücadeleyi terörist ilan edip toplumsal mücadele dinamiklerini, devrimcileri medya organlarının da gücüyle kriminalize ediyor. Yatıp-kalkıp terörist ilanında bulunan iktidar tüm meşruiyetini kaybetmiş ve toplumsal hak arayışlarının, devrimci mücadelenin meşru zemininin kitleselleşmesini bu ve benzeri yöntemlerle engellemeye çalışıyor.
Faşizmin bu faaliyetinde açığa çıkan şey halk ile devrimcilerin birleşmesinden, Kürt-Türk’ün, Diyarbakır ile İzmir’in omuz omuza yürümesinden duyulan korkudur. Bu korkunun adı çokça sözü edilen birleşik devrimci mücadelenin örgütlenmesidir.
