Gündem, Slider

Avukat Yusuf Alataş: ‘Ankara JİTEM davasında yargılanan da yargılayan da devlettir’

Ankara ve çevresinde 1993-1996 yılları arasında 19 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda “Ankara JİTEM Davası” olarak bilinen davanın 21. duruşması Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma salonu küçüklüğü nedeniyle dava daha büyük bir salona alındı.

Duruşmaya sanık avukatları ve kayıp yakınlarının avukatlarının yanı sıra İHD üye ve yöneticileri, HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yöneticisi Nazan Betül Vangölü Kozaağaçlı, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ve Abdulmecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın’ın da aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı. Ayrıca AKP kurucularından ve HAK İnisiyatifi Genel Sekreteri Fatma Bostan Ünsal’ın da duruşmaya katılması dikkat çekti.

‘ADİL YARGILAMA YOK’

İlk sözü alan kayıp yakınlarının avukatlarından Yusuf Alataş, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında yer alan adil yargılama ilkelerine atıfta bulundu. Adil yargılama ilkesinin JİTEM davalarında uygulanmadığını kaydeden Alataş, özellikle alınan ara kararlar ve taleplerinin ret edilmesinin bunun göstergesi olduğunu belirtti.

‘YARGILAYAN DA YARGILANAN DA DEVLETTİR’

Bu dava dosyalarında devlet görevlilerinin devlet gücünü alarak işlediği faili meçhul cinayetler olduğunu ve burada devletin tüzel kişiliğinin de yargılandığını ifade eden Alataş, “Burada yargılanan da yargılayan da devlettir. Sıradan bir cinayet değil. Bu davanın sanığı eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Davanın niteliği sanıkların devlet içerisinde üstlendiği görevler gözönüne alındığında alınan kararla adil bir yargılama yapılmadığı ortadadır. Yargının siyasi amaçlarla araç olarak kullanılmasına en güzel örnek AİHM’in HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karardır. Bunu heyetinize de sunduk” diye konuştu.

‘DEVLET ELİYLE AKLANIYOR’

Devlet eliyle sanıkların aklandığını vurgulayan Alataş, şunları söyledi: “Adil yargılama ve tarafsız davranılmadığı kararlardan bellidir. Sanıklar Mehmet Ağar, Mehmet Korkut Eken hakkında tutuklama talep edilmemiştir. Diğer sanıklar hakkında da tutuklama kararı ilk başta verilse bile sonrasında hepsi serbest bırakılmıştır. Sanıklara ‘merak etmeyin bu soruşturma ve davada size bir şey olmayacak’ denilmiştir. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde oluşan olaylardan kaynaklı sanık olarak yargılanan Mehmet Ağar’ın sorgusu bizlerin yokluğunda yapılmış ve dört satırlık ‘görmedim bilmiyorum’ demiştir. Sanık Mehmet Ağar duruşmalardan vareste tutulmuş, bu durum dahi adil yargılama olmadığını gösterir. Bu davanın açılması Ayhan Çarkın’ın ifadeleriyle başlamıştır. Mahkeme sanıkları dava dosyasında duruşmalara katılmamaları yönünde karar vermesiyle yargıya olan inancı kökten sarsmıştır.”

‘AYHAN ÇARKIN’IN İTİRAFLARI NETTİR’

Dava dosyasının açılmasını ve ilerleme kaydedilmesini sağlayan Ayhan Çarkın’ın ifadelerine değinen Avukat Alataş, şöyle devam etti: “Çarkın’ın oysa hem savcılık, hem emniyet hem de olay yerinde keşif sırasında ifadeleri nettir. Hatta soruşturmayı hazırlayan savcı ifadelerinin çelişmediğine dair yazılı beyana yer vermiş. Hepsi dosyada mevcuttur. Ancak buna rağmen Çarkın hakkında rapor alındı ve raporda akli dengesinin yerinde olmadığına dair bir şey yer almadı. Sanıklardan Mehmet Ağar ve Nurettin Güven’in yurt dışı yasağı yine mahkemeniz tarafından kaldırıldı. Ağar’ın siyasi kimliği ve tedavi olması, Güven’in ise iş adamı olması gerekçe gösterilmiştir. Biz hala Ağar’ın duruşmalara katılmasına engel olarak sunduğu sağlık sorunlarının ne olduğunu, yurt dışında tedavi zorunluluğu nedir bilmiyoruz.”

‘İDDİA MAKAMI KARAR ORGANINA DÖNÜŞTÜ’

Susurluk raporunu hazırlayan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın mahkemenin “bu cinayetler devlet tarafından mı işlendi” sorusuna “MİT, Emniyet Müdürlüğü’nün bilgisinin olmaması mümkün değil” yanıtını verdiğini hatırlatan Alataş, “Bu davalarda amaç gerçeğe ulaşma adalet sağlama değil aklamadır. Devlet içerisinde başlayan iktidar kavgası sonrasında açılan davalar hükümetle yapılan anlaşmalarla birlikte sanıkları aklama yönüne dönüştü. İddia makamı karar organına dönüşmüştür” dedi.

‘TÜM HUKUKİ YOLLARI DENEYECEĞİZ’

Alataş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adalet Bakanlığı yargılamanın gidişi hakkında bilgi istedi. İçişleri Bakanlığı bir dönem İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış Mehmet Ağar hakkında bilgi ve belgeye rastlanmadı denildi. Mahkemenin ısrarlı talebine rağmen Kutlu Savaş’ın raporları gönderilmedi. Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller dinlenemedi. Gizli tanıklar Emek ve Ayışığı bulunamadı.  Gizli tanıklara tanık koruma uygulanmadığı ortaya çıktı. Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma ihtimali vardır. Ulusal yargı ve uluslararası yargı yönünden tüm yolları kullanacağız. Sonuç olarak tüm sanıklar yönünden Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alan insanlığa karşı suçlar kapsamında cezalandırılmalarını istiyoruz.”

Avukat Alatış’ın sözleri üzerine savcının TCK maddelerinin yer aldığı incelemesi dikkat çekti.

’30 CELSEDİR SANIKLARLA BİR ARAYA GELEMEDİK’

Avukatlardan Ruşen Ali Nergiz de dosyanın genişletilmesi talebinde bulunacaklarını söyledi. 5 yıldır mahkemenin sürdüğünü hatırlatan Nergiz, şunları söyledi: “Bu davada kayıpların hepsi yani 19 cinayet 1990’lı yıllarda işlendi. Dava sırasında sanıklardan Ayhan Çarkın itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Ancak ifadeler yabana atılacak gibi değil. Silah, yer, ve tarihe kadar anlattı. Bu sanıklar aynı zamanda Susurluk Davası’nda yargılandı ve ceza aldılar. Bu dava da onların yeni suçları. Bireysel cinayet gibi adlandırılıyor. 30 celsedir sanıklarla bir araya gelemedik. Mesut Yılmaz Susurluk raporu bizzat kendisi talep etmiş ve kendisine teslim edilmiş. Fikri Sağlar ve Kutlu Savaş bu konuda bilgisi var. O tarihteki siyasetçilerin dinlenmesi talebine ‘başbakan çekilen tetiği mi bilir’ denildi.

Bu cinayetler arasında delillerle kriminal bağlantı olmasına rağmen çözülemedi. Tansu Çiller, Özer Uçuran Çiller ve Mesut Yılmaz’ın dinlenmesini, Susurluk raporunda olan ve getirilemeyen ek klasörleri talep ediyoruz. Tevsii tahkikat taleplerimiz kabul edilmezse dahi sanıkların cezalandırılması için yeterli delil var. Ayhan Çarkın’ın bu kadar somut beyanından sonra beraat mi ettirilecek? Cezalandırılacaksa diğer sanıkları nasıl ayrı tutulacak? Ayhan Çarkın ifadeleri somuttur. Arkasındaki güçlerin açığa çıkması mahkeme eliyle engellenirse dahi sanıkların iddianame sevk maddelerinde cezalandırılmasını istiyoruz. Maktullerin kimliklerinden cinayetlerin toplumun bir kesimine yönelik olduğu açık bu yüzden ayrıca insanlığa karşı suç kapsamında cezalandırılmalılar.”

‘DEVLET SIRRI’ DENİLEN MÜFETTİŞ RAPORLARI İSTENSİN’

Avukat Nuray Özdoğan da, dava dosyasına “devlet sırrı” denilerek, getirilmeyen müfettiş raporlarına dair müzekkere yazılmasını istedi. Mahkemenin adil ve etkin bir yargılama yapma sorumluluğu olduğunu hatırlatan Özdoğan, “Mahkeme heyeti o dönemin siyasi iklimi, yaşanan cinayetlerin sebepleri konusunda mağdur yakınlarını aydınlatmakla hükümlüdür” dedi.

‘SANIKLAR CEZALANDIRILMALI’

Söz alan avukat Mehmet Emin Aktar, dava dosyasının sanıksız bir yargılama ile sürdüğünü vurguladı. O dönemde Tansu Çiller’in yaptığı “Örgüte destek veren Kürt iş adamlarının isimleri elimizde gereği yapılacak” açıklamayı hatırlatan Aktar, “Bir liste geldi ama bu listede öldürülemeyenler vardı. Bu liste için bu ekibe görev verilmiş ve infaz etmişler. 93-95 yılları arasında Temizöz davası olarak bilinen dava dosyasında olan maktullerin tümü üzerinde kimlik yoktu. Ankara’da yapılan cinayetlerde de üzerlerinde kimlik yok. Tüm sanıkların cezalandırılmasını talep ediyoruz” dedi.

Diğer avukatlar da savunma yaparak sanıkların cezalandırılmasını ve dosyanın genişletilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, kayıp yakınlarının dosyanın genişletilmesi yönündeki kararı reddetti, mütalaa için iddia makamına süre tanıyarak duruşmayı 13 Aralık’a erteledi.

NE OLMUŞTU?

1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından dava açıldı.

Kaynak: http://www.etha12.com/haberdetay/ankara-jitem-davasi-yargilanan-da-yargilayan-da-devlet-2427

Paylaşın