Umut Yazıları

DevrimcilerKonuşuyor – Emekçi Hareket Partisi (EHP)

SORU 1:
Aslında felaket olan pandeminin ortaya çıkması değil. Dünya tarihi çok kez böylesi olağanüstü durumların ve dönemlerin deneyimlerinden geçti. Felaket olan böylesi sorunlar yaşanırken insan sağlığı karşısına sermayenin çıkarlarını koyan neoliberal dünya düzenin tercihleri. Bu sebeple bilimin işaret ettiği tüm yollar sermayeye göre hesaplanıyor, bu nedenle tedbirler uygulanmıyor ve bu uğurda kitlesel ölümlere neoliberalizm soğukkanlılıkla izin veriyor.

Tedavisi henüz bulunamamış, hastanelerin ve yoğun bakımların yetersiz kalacağı, ihtiyaç olan solunum malzemelerinin sayısal olarak eksik kalacağı bir salgın durumu apaçık ortada. Tek yol bu salgının yayılmasını yavaşlatmak. Bunun için sağlanması gereken tam izolasyon, dünya çapında yönetenlerin sermaye çıkarına kararları nedeniyle uygulanmıyor. Türkiye’de de iktidar koronavirüs başlığında yapmaya başladığı her açıklamada ekonomi anlatıyor, ekonomimizin ne kadar iyi olacağını ifade ediyor. Sadece ekonomi düşünüyorlar. Bu nedenle işçi sınıfı üretmeye devam ediyor. İşçi sınıfına tam izolasyon yok. Üretim sürecek, salgın yayılacak, en riskli grupta olan yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlar ölecek. Bu durum iktidar açısından bir sorun olmayacak. Anlattıkları hikaye özetle bu. Haliyle salgının kendisinden çok, salgına karşı kamunun elindeki yetkinin sermaye çıkarına kullanılmasının felaketini yaşıyoruz. Bir diğer yanıyla neoliberalizm bugüne kadar anlattığı hikayenin tam tersini uygulamak zorunda oluşu ile karşı karşıya. Bu tam da kendi ifadeleri ile dünya savaşları kadar büyük bir kriz olarak yansıyor onlara. Neoliberalizmin yaşadığı sıkışıklık, başka bir dünya isteyenler için her daim önemlidir.

Türkiye açısından, ekonomik ve siyasi kriz içerisindeyken karşılanan bu salgın günleri de her kesimi yeni dönemin yeni sorunlarını ve yeni yanıtlarını aramaya yönlendiriyor. Sol adına bu soruna yaklaşımlar farklı. Kimi görüşler, dünya çapında neoliberalizmin yönetim tezlerinin çöküşünü önemsemiyor. Kapitalizmin bu krizden de güçlenerek çıkacağını düşünüyor. Kimi görüşler ise, bu süreçten çok hızlı bir sonuçla neoliberalizmin sonuna geldiği iddiasında. Her iki görüşe de katılamıyoruz. Kapitalizm kendisi bile bu krizden nasıl çıkacağını bilmiyorken, solun çıkışına bu kadar güvenmesi normal olamaz. İşçi sınıfının bu kadar örgütsüz olduğu dönem ve koşullarda, kendi kendini imha eden bir kapitalizm de olamaz. Bu süreç neoliberalizmin yaşadığı bu krizin üzerine daha çok gitmeyi gerektirir, devrimcilerin görevi budur.

SORU 2:

Elbette ki bu süreç sermaye iktidarının insafına bırakılamaz. Kendi adımıza bırakmayacağız. Ancak soruda da belirttiğiniz gibi bu süreç, yalnızca kurumların bir araya gelerek deklarasyon yayınlaması anlamına gelmemelidir. Bugün ortak olan görüşler etrafında somut sorunlara yönelik mücadeleler olabilir. Ülkenin demokrasi güçleri bu süreçte inisiyatif alabilir. Öneriler geliştirebilir. Ancak gördüğümüz sorun, bu tip sorunlara yönelik ortak çalışmalarda sol adına bir inisiyatif olmadığıdır. Çok genel  bir ortalamaya mahkum edilen bir çalışma biçimi ile, işçi sınıfına ücretli izin hakkı sendikalara, kamusal tedbirleri uygulatmak ana muhalefete havale ediliyor.İddiasız, sadece imzalara ya da temsiliyetlere bırakılan bir çalışma biçimi, mücadele hattı anlamına gelmiyor. Bu nedenle her bir demokrasi gücünün kendi bulunduğu, mücadele ettiği alandan, bu süreci neoliberal politikalara karşı inisiyatif geliştirerek ilerletebileceğini düşünüyoruz. Anlatıldığı gibi, girdiği her krizden çıkacak bir kapitalizm yoktur. Biz hazırlığımızı buna göre yapan sosyalistlerin görevi bu çatlakların üzerine her alandan gitmektir. Bunun dışında somut sorunların en geniş cephe ile mücadele hattının örülmesi önemlidir. Fakat böylesi sorunlar somut hedeflerimizden bağımsız değildir. Böyle bir somutluk ortaya çıktığı sürece, partimiz de üzerine düşen inisiyatifi almaya hazır oluyor.

Şu aşamada biz işçi sınıfının ölümüne çalıştırılmasını ve bu salgın nedeniyle risk grubunda bulunan yaşlı ve hastaların ölümünün normalleştirilmesinin karşısında mücadele ediyoruz. Bunu bulunduğumuz her alandan, her yerden, her bölgeden sorunun muhatapları ile yapılmasının daha büyük sonuçlar getirdiğini biliyoruz. Her iki boyutun da bir arada sürdürüldüğü bir mücadele olmadan, tek boyutlu çözüm olamayacaktır.

SORU 3:

“Kimse sokağa çıkmasın, işçi sınıfı hariç.” Böylesi ölümüne bir süreç işçi sınıfına dayatılıyor. Bunun karşısında da bir çok yerde işçilerin direnişle karşılık verdiğini görebiliyoruz. Yalnız ülkede değil dünyada da. Bu açıdan bu süreçlerin işçi sınıfının böylesi bir yönetim biçimine itirazının en çok arttığı dönemler oluyor. Örneğin ülkede sendikal hareket açısından ise böyle bir konu yok. İşçiler kendi inisiyatiflerini geliştiriyor, kendi örgütlenme deneyimlerinden geçiyor. Üstelik ölümcül bir virüse karşı. Bu yeni dönem sermaye açısından nasıl çeşitli esnemeleri zorluyor, kendi tezlerinden geri çekilmesine sebep oluyorsa, bizim gibi işçi sınıfı adına mücadele edenler açısından da bir o kadar yeni ihtiyaçları ortaya çıkaracaktır. İnsan aklı ve bilim bu virüs belasının da üstesinden gelecektir. İnsanlığı bir kez daha kitlesel ölümlerle baş başa bırakan kapitalizmden kurtulmanın mücadelesi bu. Fiziksel olarak yanyana gelinemeyen koşullar olsa da, aynı derdi çeken, aynı kaderi yaşayan işçi sınıfı siyasal olarak yan yana gelecektir. Geliyor da. Bir çok yeni yöntemin denediğimiz günlerde yeni yollarda açacağımıza, işçi sınıfının ve ezilenlerin açacağına eminiz. Bundan önceki mücadele tarihinde bir çok örneğinde olduğu gibi.

SORU 4:

Yukarıda bir kısmına değindiğim bu önermenin, maalesef otomatik olarak olması mümkün değil. Kapitalizm şimdi tüm tezlerinin çöküşüne karşı çözüm arayışında. Bize göre çözüm yoktur. Yeniden yaşadığı krizlerin içerisinden çıkması mümkün değil. Şunu da bilmeliyiz ki, uzun yıllar boyunca kapitalist ilişkiler içerisinde yaşayan toplumun alışkanlıkları da bunu kendiliğinden değiştirecek bir güce sahip değil. Ancak bu süreçler açık bir biçimde şunu gözler önüne seriyor: iki binli yılların modern kapitalizm koşullarında, uzlaşmaz çelişki dünya savaşları günlerine benzer şekilde ortaya saçılıyor. Sermaye insanlığın yaşamını hiçe sayarak bu salgının yayılmasını izliyor. İşçi sınıfı salgın koşullarında üretime devam ediyor. Yaşlılar ve hasta olanlar “ölebilir” deniliyor, ölümlerine sebep olarak yaşlı olmaları öne sürülüyor. Dünyanın bilim kurulları bugün kimin öleceğine karar veriyor. Şimdi neoliberal sağlık sistemi nedeniyle hastane kapısından giremeyenlerin, solunum cihazı olmadığı için nefessiz ölenlerin, yaşamlarını yitirmesine kim kader diyebilecek? Buna kim inanacak? Bu siyasal tezin iddiası ve deneyiminden geçecek işçi sınıfının gücü bunu değiştirebilir. Bu imkansız değildir. Bugün sürünen kapitalizmin kendisini sürdürme çabasından daha zoru da değildir. Bu süreci örgütlemek, bu hazırlıkta olmak üzere günlerimizi yıllarımızı önümüze koymalıyız.


Biz bugün faşizmin taşlarını döşeyen kapitalizmin karşısında, tüm siyasal mücadelemizin yanı sıra, bu günler özelinde  insanı insan yapan kolektifizmi de yaşatmak istiyoruz. Bugün ölümü normalleştirilenlerin, ölmelerine izin vermemek için elimizden geldiğinde onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Daha az risk grubu olan gençlerin, daha riski yani dezavantajlı durumda olan eski kuşaklarla dayanışma içerisinde olmasının hareketini geliştiriyoruz. Bizim ütopyamız böylesi günlerde ölüme terkedilenlere sahip çıkmayı, onların mücadelesini vermeyi gerektirir. Kimsenin ölümüne  sermaye karar vermesin diye bugünlerin mücadele hattını “Gençlerin Halkla Dayanışması”nı örgütleyerek gerçekleştiriyoruz. Elbette bu tek bir boyutu. Ancak kategorik olarak ezilen bir kesimin her akşam isimlerini rakam olarak görmemek mümkün, bu salgın karşısında onları korumak mümkün. Bu nedenle onlar adına, onlar için çabalayacağız. Diğer tüm boyutlarıyla neoliberalizmin bugünün koşullarında yanıt veremediği tüm sorunlarının üzerine gitmek üzere, işçi sınıfının siyasal birliğini ve onun örgütlü gücünü var etmenin yollarını aramaya, bulmaya devam. Bize göre tek çözüm emek verenlerin yönetimi. Bunun için her koşulda ve şartta mücadeleye devam.

Paylaşın