Şule Çet
Şule Çet, üniversite öğrencisi genç bir kadındı. 29 Mayıs 2018’de Çağatay Aksu ve Berk Akand tarafından katledildi. Şule’yi boğarak öldüren katiller, bulundukları binadan aşağıya attıkları Şule’nin, oradan atlayarak intihar ettiğini iddia ettiler. Cinayete “intihar süsü” vermek için katiller, tutuklu bulundukları cezaevinde sayfalarca mektuplaşarak, Şule tarafından yazılmış gibi gösterilecek bir intihar mektubu hazırlamayı planladılar. Her satırının cezaevi yönetimi tarafından okunduğu bu mektuplaşma, cezaevi yönetiminin bilgisi dahilinde gerçekleşti. Mahkeme sonunda Çağatay Aksu cinayet, cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından müebbet ve 12 yıl 6 ay, Berk Akand ise 18 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Bunu sağlayan tek şey, kadın dayanışması ve kamuoyu baskısıydı. Ne yazık ki Şule Çet cinayetinde gözler önüne bir kez daha serilen erkek dayanışması, tüm kurumların erkekleri nasıl koruyup kolladığı, patriyarkanın bu organize dayanışması karşısında tek gücümüzün hesap soran bir kadın dayanışması olduğu, Nadira’da, Açelya’da, Gülistan’da hala önümüzde görmemiz ve harekete geçmemiz gereken bir gerçek olarak duruyor.
Gülistan Doku’ya ne oldu?
Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku, 5 Ocak gününden bu yana kayıp. Gülistan’ın, kaybolmasından bir gün önce Zaynal Abarok ile görüştü, ailesinin evine gitti ve daha sonra dışarda tartıştıkları biliniyor. Zaynal Abarok, Dersim’de görevli bir polis memurunun üvey oğlu. Gülistan’ın kaybolmasının hemen ardından Zaynal Abarok ortadan kayboldu. Dersim’den ayrıldı ve yurtdışına kaçtı. Ailesi Zaynal Abarok’un yurt dışına kaçtığı iddialarını reddetse de kendileri de Dersim’den kaçtılar. Zaynal Abarok’un ifadesi hala alınmadı. Gülistan 154 gündür bulunamıyor. Gülistan’ı bulamayan devlet 154 gündür Gülistan’ın son görüştüğü kişi olan şüpheli Zaynal Abarok’u da bulamıyor, ifadesini alamıyor ve 154 gündür etkin bir soruşturma yürütülmüyor. Yani fail hala serbest.
Nadira Kadirova
Nadira Kadirova, AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde çalışan, 23 yaşında, Özbekistanlı göçmen bir işçi kadındı. Evde Şirin Ünal’ın hasta eşine bakıcılık yapıyordu. 23 Eylül 2019’da Şirin Ünal’ın Ankara’daki evinde ölü bulundu. Katilin iddiası, Nadira’nın intihar ettiği yönündeydi. Ne kadar benzer bir hikaye! Nadira, evinde çalıştığı AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın silahına ulaşabilmiş ve kendisini o silahla, bilinmeyen bir sebepten (!) dolayı öldürmüştü. Avukatının aktardığına göre, Nadira’nın ölümü ardından olay yerinde detaylı bir delil toplama gerçekleştirilmedi. Nadira’nın, içinde “intihar notu” bulunduğu iddia edilen defterin üzerinde bulunan kalemde parmak izi tespiti yapılmadı. O defterin içine o kalemle “intihar notunu” kim yazmıştı? Bilmiyoruz. Olay yeri tutanağını polisler hazırladı, tutanak bu haliyle, savcının olay yerinde kendi gözlemi ve soruşturması olmaksızın dosyaya girdi. Olay yerinde o esnada bulunan kişilerin telefon trafiği incelenmedi. Bir cinsel saldırı olup olmadığını aydınlatacak şekilde otopsi yapılmadı. Otopsi işlemlerini Şirin Ünal’ın şoförü takip etti. Adli Tıp’ta işlemler bir gün içinde tamamlandı ve Nadira apar topar toprağa verildi. Nadira’nın elinde, ateşli silahla intihar sonrası bulunması gereken ateşli silah artığı, kan ve barut sıçraması tespit edilemedi. Şirin Ünal hala serbest.
Aleyna Çakır
Aleyna Çakır, Ümitcan Uygun tarafından bayılana kadar dövüldü. Ümitcan Uygun, Aleyna’nın yerde hareketsiz yatan işkence edilmiş bedenini açtığı canlı yayında teşhir etti. Daha sonra Ümitcan Uygun, eve geldiğini ve Aleyna’nın cansız bedenini bulduğunu, intihar etmiş olduğunu iddia etti. Aleyna intihar etmedi. Aleyna’nın katili, işkenceci Ümitcan Uygun. Aleyna’nın katili, aynı canlı yayında “yakışanı yapar” yorumu yapan, Ümitcan Uygun’un arkadaşı Mehmet Varol. Aleyna’nın katili, canlı yayında Ümitcan Uygun’un yanında olan Mehmetcan Çiftçi. Üçü de şu an hala serbest.
Katilin adresi belli
Katillerin isimlerini açıkça anmakta hiçbir sakınca yok. Katillerin yaşadığı adresleri biliyoruz, çalıştıkları yerleri biliyoruz. Gözaltına alınmaları bir şey değiştirmiyor. Birkaç saat, gün sonra serbest bırakılmayacaklarının garantisi yok. Tutuklanmaları, cezalandırılmaları ise ancak isimlerinin açıkça teşhir edilmesiyle, evlerinin, iş yerlerinin önünde rezil edilmeleriyle mümkün. Nadira’nın hesabını vermeyen Şirin Ünal, Ümitcan Uygun’a cesaret oluyor. Ümitcan Uygun, önünde poz verdiği erkeklerden alıyor gücünü. Onun gücü, bir başka katil erkeğe cesaret oluyor. Ümitcan Uygun’un kendisine “yakışanı yaptığını” söyleyen Mehmet Varol’un, yarın bir başka kadına tecavüz etmeyeceğinin, işkence etmeyeceğinin, katletmeyeceğinin garantisi yok. Cezasızlığa dayalı, güçlü erkeklerin korunduğu bu sistem, her gün yeni bir katliamı mümkün kılıyor. Her katliamda, katiller kendilerini benzer yalanlar ile aklamaya çalışıyorlar: “intihar etti”. Katillerin adresi belli. Gülistan’ın hesabını Zaynal Abarok’tan, Nadira’nın hesabını Şirin Ünal’dan, Aleyna’nın hesabını Ümitcan Uygun’dan sormalıyız. Ve katledilen bütün kadınların hesabını katilleri koruyan, erkek dayanışması üzerine kurulu bu sistemden. Ümitcan Uygun’un fotoğrafının arkasındaki, güç aldığı, kendisini koruması altında dokunulmaz gördüğü erkeklere sesleniyoruz: katilleri siz koruyorsunuz! Erkeklerin birbirini bu denli koruyup kolladığı bu düzende biz de ancak adresi belli katilleri hedef alarak birbirimizi koruyabilir ve hesap sorabiliriz.