Gündem

ADDKİ: “Gezi’den Ortadoğu’ya enternasyonalizm kazanacak!”

Avrupa Devrimci Demokratik Komün İnisiyatifi Gezi direnişinin 7. yılı vesilesi ile 3 dilde “Gezi’den Ortadoğu’ya enternasyonalizm kazanacak!” başlıklı bir bildiri yayınladı.

Metnin tam hali:

Gezi’den Ortadoğu’ya enternasyonalizm kazanacak!

Türkiye tarihinde önemli direniş tarihlerinden biridir GEZİ. 2012 Kasım’ında iktidara gelen AKP sıkışmış siyasete yeni söylemleri, demokrasi vaatleri ile hızlı giriş yapmış, toplumun isteklerine ilişkin kararlar almayı başarmış görünse de özelikle 2011 den sonra ifade, basın, sosyal medya kullanımı, alkol tüketimi, kürtaj, TV’lerin kullanımı, toplanma özgürlüğü gibi kişilerin hak ve özgürlüğüne ilişkin baskıcı tutumu tepki görmeye başlamıştı. Aynı zamanda kazanılmış hakların bir bir geri alınmaya başlanması, doğanın ranta kurban edilmesi aslında toplumun içten içe kaynamasına sebep oluyordu. Sokaklar her gün eylemlere sahne oluyordu. İşçiler, kadınlar, gençler, doğa savunucuları, toplumun hemen hemen her kesiminin mevcut iktidardan rahatsızlıkları vardı.

Tarih 28 Mayıs 2013’e gelindiğinde uzun süredir  tarihsel değeri olan Taksim Gezi Parkı’nın ranta kurban edilme projesine karşı süren mücadele, kepçelerin parka girmesiyle, sosyal medyadan çağrılarla başlayan eylemler GEZİ direnişine dönüştü.

Tarih iki türlü yazılır: bir egemenlerin ağzından, bir de ezilenlerin. Egemenler cephesinden yazılan tarih aynı zamanda kitleleri kontrol etme aracıdır. Ezilenler ise tarihinden dersler alarak yürürler. Gezi de ezilenler açısından ders alınması gereken önemli bir duraktır.

Hâlâ, aradan geçen 7 yıl içinde iktidar her fırsatta Gezi‘yi hedef gösteriyorsa, bu Gezi’nin onun kabusu olmayı sürdürüyor olması anlamına geliyor. Gezi ne zaman gündeme gelse her iki taraftan da Gezi’ye ilişkin sözler, en cafcaflı cümleler kurulur. Herkes kendi cephesinden geziye atıfta bulunur.

Gezi’den ders çıkaracaksak, flululaştırmadan fotoğraflara net bakmak gerektiğini unutmamak gerekir. 28 Mayıs’ta başlayan tarihi ezilenler cephesinden tariflemek doğru olandır.

Birkaç ağaç için yola çıktıktan sonra sokak eylemleri başlatan, 79 il  ve dünyanın pek çok yerinde insanlığı sokağa çıkaran, aslında AKP’nin artan baskı zulüm politikalarının bardağı taşıran son damlası olmasıydı.

Gezi’nin yazılması gereken tarihine 11 Haziran’dan bakmak ezilenlerin tarihini anlamak için önemli bir yerdir. Tarlabaşı’nda barikatlarını tutanların tüm siyasi hareketlere yaptıkları ortak yürütme çağrısının kabul görmemesi Gezi’nin akışını değiştirmiş ve aslında Gezi‘yi fiili ve siyasi ikiye ayırmıştır. 

Parkın içinde karnavala dönüşmüş bir hava ve barikatlarda devlet şiddeti ile devleşen direniş…

Gezi’nin unutmaması ve unutturulmaması gereken yanı polisin ortalığı gaza boğduğu, kullandığı gaz fişekleriyle insan öldürdüğü, insanların gözlerini kaybettiği sırada barışçıl eylem adı altına direnenleri provokatör ilan etmesidir, günlerce barikatlarda direnenlerin 11 Haziran’a gelindiğinde aslından nasıl ayrıştığını gözler önüne çıkarmıştır.

11 Haziran, Gezi için turnusol kağıdı olmuştu. Barikatlarda dövüşenlerin nasıl yalnız bırakıldığını hatırlamak ve hatırlatmak Gezi‘den ders çıkarmak açısından en önemli yerdir. TOMA’nın üzerinden yapılan terk etmeme çağrısına doğru cevap verilmiş olsaydı bugün sarayın mutlak hakimiyeti olmayacaktı ve başka bir tarih yazılacaktı.

Her direniş kendi önderlerini yaratır. Gezi de kendi önderlerini yarattı ve artık cesaret sınır tanımaz oldu. Gezi‘deki Ulaş’ın cesareti, Aynur’un sesi, Kırmızı Fularlı Kız’ın cüreti Gezi tarihini değiştirmeye yetmedi. Milyonlarca insanın sokakları ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ sesleriyle çınlattığı fırsat kaçırıldı fakat Gezi ile gelişen direniş ruhu bugün hâlâ bir hayalet olarak iktidarın korkusuysa bu değerli birikimi de hiçleştirmeye izin vermemek gerekiyor.

Elbette Gezi ile ilgili tüm anılar, park içinde kurulan ortak yaşam pratiği, cebindeki isyan cümleleri ile yan yana gelen milyonların iktidara saldığı korku bugün bile gündemden düşmüyorsa, bu, Gezi’nin yaratığı enerjidendir. İşte bu enerji bugün hâlâ potansiyel olarak duruyorsa, devrimcilere düşen bu enerjiyi heba etmeden tarihten alınan dersle açığa çıkarabilmektir.

Devrimcilere düşen; tekmeleyerek katledilen Ali İsmail’in, başından gaz fişeğiyle vurularak öldürülen Berkin’in, yine polis tarafından hedef alınarak vurulan Ethem’in, Abdullah’ın, Mehmet’in hesabını sormaktır. Gezi’de hayatını kaybedenlerin katillerini salıveren, serbest bırakan, her defasında Gezi ruhunu ve direnişini hedef alan iktidarla mücadele cüretini yükseltmektir.

Buna karşı biz de Ulaş’ın Gezi Barikatları’ndan Rojava’ya uzanan cesareti, Aynur’un hesap soracak sesinin Ortadoğu’da yankı bulması, Deniz’in kırmızı fularının bayraklaşmasını unutmadan, bugün ezilen halkların işçilerin, kadınların, yoksulların, ağaçların, börtü böceğin, karıncanın, suyun, havadaki kuşun hesabını sormak için Taksim Barikatları’nda yapamadıklarımızı yapma günü olduğunu hatırlamalıyız.

Dünyanın ve kapitalizmin krizinden çıkmanın yolunun tıpkı Gezi‘de olduğu gibi tüm ezilenlerin birlikte mücadelesinden geçtiğini bilerek, o gün nasıl bağırdıysak, bugün de ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ diyoruz.

Geçmişimizden ders alarak devam edeceğiz. Birlik, mücadele, zafer!

Mail: addki.info@gmail.com 

Facebook: @addki2020                  

Twitter: @addki1        

Paylaşın