Faşist ittifak Gare yenilgisinin şokunu yeni yeni atıyor. Belki de ilk defa tezkerelerde, PKK’ye yönelik operasyonlarda, kayyumlarda, siyasi soykırım operasyonlarında, işgal saldırılarında ortaklaştığı burjuva muhalefeti Erdoğan’ın makinistliğini yaptığı trenin durmak istediği durakta inmiyor. Ancak bu trenin yolcusu olmayı da reddetmiyor. Bu trene hiç binmemiş, raylara sürekli taşlar dizen devrimci-sol muhalefet ise yetersiz örgütlülüğün sonucu olarak bu treni raydan çıkaramıyor. Ancak bu treni raydan çıkaracak taşları dizmeyi de bırakmıyor.
Türkiye’nin önemli sermaye güçlerini savaş sermayesine* dönüştüren faşist ittifakın her halükârda ve koşulda iktidarda kalmak adına yürütmek zorunda olduğu askeri operasyonlar ilk defa açık bir yenilgi yaşıyor. Savaş iktidarının büyüttüğü savaş patronları da ilk ciddi yenilgisini alıyor. Faşist Erdoğan’ın bir mermi fiyatını hesaplattığı vatandaşı da ortak etmeye çalıştığı savaş ekonomisi Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Kuzey Irak’a yönelik gerçekleştirilen işgal ve sömürge saldırılarının sonucunda büyüyor. TOKİ’ler, SİHA’lar aldı başını yürüyor, uçuyor derken tüm dünyaya palazlandırıp pazarladıkları, inşaat sektöründen sonra İHA’lar, SİHA’lar üzerine inşaa ettikleri savaş sektörü de bu sonuç itibariyle Gare dağlarına çarpıyor. Faşist ittifakın talana ve yağmaya dayalı işgal ve sömürge siyasetinin bir sonucu olarak teşvik değerini yıllara göre düzenli olarak arttırdığı savaş sermayesi de bu yenilginin önemli bir parçası oluyor.
Faşist ittifakın stratejik olarak belirlediği ana başlıklardan bir tanesi olan Kürt’ü çöktürme planı doğrultusundaki yürütülen hem ekonomik hem siyasi planlar Gare yenilgisi ile darbeleniyor, faşist iktidar çöküş sürecinin kritik bir aşamasını yaşıyor.
Bu doğrultuda Gare yenilgisi ile daha fazla belirginleşen AKP-MHP faşizminin çöküş sürecinin açmazlarını birkaç maddede sıralarsak;
- PKK gerillasının yeni dönem taktik-tarz yönetimi doğrultusunda yürüttüğü savaşın İHA’lar, SİHA’lar ve savaş uçakları karşısında başarı sağlamış olması yeni operasyonel süreçlerin belli oranlarda önüne geçerek, faşist ittifakın yeni operasyon ve işgal saldırıları karşısında bir başarısızlık düşüncesi ve caydırıcı bir nitelik açığa çıkardı.
- Faşist ittifakın PKK üzerinden hedefleştirdiği HDP’yi teslim alma politikası toplumsal karşılığı bulmadı ve iktidar gücüne dayalı kara propaganda ile HDP’yi etkisiz kılma siyasetine de HDP izin vermedi. Tehditler, fezlekeler vb. rağmen bu cephedeki dik duruş dağıtılmaya ve zayıflatılmaya çalışılan oy dinamiği güncelliğini koruyor.
- İYİP üzerinden milliyetçi kışkırtma ile bozulmaya çalışılan “Millet” ittifakı dağılmadı, aksine ittifak ortak bir cevapla Gare sonuçlarından Erdoğan’ı sorumlu tuttu.
- Gare saldırısı sonrası ABD’den beklenen dayanışma mesajı gelmedi, Türkiye’nin güvenirliliği sorgulandı. Uluslararası ilişkilerdeki fay hattı kırgınlaştı.
- Ekonomik rezervler savaş sermayesine teşvik adı altında erirken Doğu Akdeniz’de karşısında birleşen ülkelerin duruşu sonucu sessizce çekilmek zorunda kalan, Libya’da uluslararası anlaşmayla önü kesilen, Suriye’de işgal saldırılarına bir yenisini eklemek için ABD’nin onayını alamayan faşist ittifak işgal siyaseti ve savaş ekomomisinde tıkandı.
AKP-MHP faşizmi yeni bir savaş üretemediği, işgal ve sömürge alanları açamadığı sürece hem siyasi hem ekonomik tükenişin eşiğine gelmiş oluyor. 2015 yılından itibaren ülke içini ülke dışı siyaseti ile yöneten politikaların da sonu gelmiş oluyor. Faşist iktidar anayasa, reform paketlerini öne sürerek, ekonomik harcamalarda merkez bankasını tüketerek, ABD-AB ile sıfır ilişki düzeyine gerileyerek ayakta tutmaya çalıştığı hem sermayesini hem kitlesini hızla kaybediyor. Açlık ve yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü, ekonomik krizin en derinden hissedildiği bugünlerde çöküş sürecinin kıyısında zorla nefes alan bu iktidarı yıkmak için bir kez daha iktidarı yıkmayı hedefleyebilecek muhalefetin açılışı önem kazanıyor.
AKP-MHP faşizminin açmazını muhalefetin açılışı derinleştirebilir, muhalefet kitlesini iktidara yürütebilen faşizmi yıkabilir.
Birkaç madde ile de genel olarak muhalefet noktasındaki açılışı sıralayacak olursak;
- Burjuva muhalefeti cephesinde yer alan CHP, İYİ, Deva, Gelecek partileri iktidarın klasik kodları ile yaratmak istediği “terör” etrafında birleşmemede ısrarcı olur ve Erdoğan’ın arkasına dizilmezse kritik bir adım atmış olur ve faşist ittifakı en güvendiği “tek millet, tek bayrak, tek vatan” söyleminde tek başına bırakır. Kılıçdaroğlu’nun tarihsel sorumluluk diyerek adını yanlış koyduğu şey bu nokta itibari ile gerçekleşebilir.
- HDP, faşist ittifak tarafından büyütülen linç kampanyasına karşı duruşunu sürdürür ve kendi tabanının güvenini kaybetmezse, potansiyel enerjisini atağa geçebileceği bir muhalefete dönüştürebilir.
- Gare zaferinden güç alan devrimciler, birleşik devrimci güçlerin yürüyüşünde bu motivasyonu iyi değerlendirir ve harekete geçebilirse faşist ittifakın en çok korktuğu Türkiye emekçileri ile Kürt halkının buluşmasını sağlayabilir.
AKP il kongrelerinin sonuncusunda korkusunu tehditlerle bastırmaya çalışan faşist Erdoğan yeniden Gezi’yi hedef alarak toplumsal mücadele dinamiklerini ve onlarla birlikte hareket etmesi muhtemel kitlelere bir daha böyle bir kalkışmada bulunursanız diyerek… göz dağı veriyor. Büyük bir sahneden, yüksek sesde konuşarak çöken iktidarını gizliyor.
AKP-MHP faşizmi her attığı adımda çöküş döneminin yapısal hale gelmiş krizi ile karşı karşıya kaldığı politik atmosferde uzaya doğru değil ancak magmaya doğru yol alabilir. Faşizmin bir askeri yenilgiyi daha kaldıramayacağının en somut önbilgisini veren Gare zaferi, savaş iktidarını dayalı savaş ekonomisine felç geçirtebilir. Bu da iktidarın yıkılışını hızlandırır. Toplum için üretimde karşılığı olmayan bu ekonomi, yani bir merminin karın doyurmadığı bu politika sona doğru yaklaşıyor.
Cehenneme bu kadar yakınlaşan faşist iktidarın ömrünü kısaltacak olan mücadele dinamikleri artık daha özgüvenli hareket edebilir.