Faşist iktidar ayakta kalabilmenin türlü türlü yollarını arıyor. Demokrasiyi ezdiği yerde insan hakları eylem planı, halkın bütçesini yediği yerde ekonomi reform paketi anlatıyor. Faşist iktidar çöküş dönemi krizini aşmaya yönelik yoğun bir mesai yürütüyor. Siyasi, ekonomik, askeri tüm adımlarda sonuç alamayan faşist iktidarın sıkıntılı günleri yaşanan her gelişmede kendini gösteriyor. Çöküş krizini aşma eğiliminde olan faşizm için çanlar çalıyor.
Önce insan hakları eylem planı ile demokrasi nutukları başta 8 Mart eylemlerindeki polis şiddeti ve gözaltı operasyonları ile teşhir olurken ekonomi reform paketi artan yoksulluk karşısında inandırıcılığını daha açıklanmadan önceki veriler itibari ile kaybetmiş oluyor.
Ekonomi reform paketiyle geliştirilmesi hedeflenen istihdam, yatırım, üretim ve ihracat üzerine açılan başlıklar sürekli borçlanan ve eriyen ekonomi için negatif bir eğri özelliği taşıyor. Piyasalarda büyüyen bir Türkiye ekonomisi haberlerinin aksine büyüyenin borçlanma, bütçe açığı ve yoksulluk olduğu daha net açığa çıkıyor. Bu paketle kamu ve özel şirket iş birliği ve savaş politikasındaki ısrar sonucu büyüyen faşist iktidar-çete şirketleri ortak sermayesinin varlığı perdelenmeye, işçi sınıfı ve küçük esnafın gözü boyanmaya, yoksul halk daha fazla sömürü çarkı içine itilmeye çalışılıyor.
Savaş ekonomisine 2021 yılı bütçesinden İçişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı olmak üzere toplamda 148 milyar 471 milyon 798 bin TL ayrılıyor.
Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) kapsamında Türkiye’de bugüne dek gerçekleştirilen ve parasal büyüklüğü 150 milyar doları aşan 250’ye yakın uçuk çıkartan havaalanı, otoban, köprü, yol, enerji vb. “mega” proje Kalyon, Cengiz, Limak, Kolin, Makyol… çete sermayesine yap-işlet-devret mantığı ile kamu garantili pazarlanıyor. Savaş ve çete sermayesi kar, halk zarar ediyor.
Sayıştay’ın açıkladığı rapora göre başlangıç ödeneği 845 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı, 2020 yılı içinde 1 milyar 648 milyon 678 bin lira bütçe kullandı, aylık harcama 137 milyon, günlük harcama 4.5 milyon lirayı aştı.
Faşist Erdoğan 24 Haziran 2018 seçimlerinde “Bu kardeşinize yetkiyi verin. Ondan sonra şu faizle, dövizle, bunla şunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyerek aldığı yetki ile beslediği sermaye çetelerinin gücünü arttırdı, kendi sermayesini ve savaş gücünü oluşturdu. Ekonomik krizi sonlandırma vaadi ile daha da geri dönemi kapsayan bir zaman dilimi sonucunda 19 yılda 23 adet ekonomi paketi açıklandı, ancak ortada kocaman bir sıfır, hatta eksileri gören rakamlar, yoksulluk ve sömürü hırsı sonucu işlenen cinayetler, savaşların yol açtığı yıkımlar var.
Bu paket açıklanırken ek bazı somut ekonomik veriler;
• TC Merkez Bankası verilerine göre ocak ayında cari açık 1.87 milyar dolar olarak gerçekleşti. 12 aylık cari açık ise 36,6 milyar dolar olarak kaydedildi.
• Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) raporuna göre Türkiye’de şirket iflasları 2020 yılında, 2019’a kıyasla yaklaşık yüzde 14 arttı. Türkiye bu artışla 61 ülke arasında ilk sıraya yer aldı.
• İşgücü istatistiklerini yeni veri seti ile paylaşmaya başlayan TÜİK, ocak ayında işsizliği yüzde 12,2 olarak açıkladı. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 24,7 olarak kaydedildi. Ocak ayında, mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı ise yüzde 29,1 oldu.
• 2021 yılı şubat ayı nakit gerçekleşmeleri verilerine göre Hazine’nin faiz ödemeleri şubat ayında, 21.1 milyar TL ile rekor seviyeye çıktığı 2021 yılı Ocak ayına göre azalarak 11.3 milyar TL seviyesine indi. Ancak 2021 yılının ilk 2 ayında toplam 32.5 milyar TL faiz ödemesi yapıldı. Bu rakam ile 2021, 2005 yılından bu yana ocak ve şubat ayları sonu itibarıyla en yüksek faiz ödemesi yapılan yıl oldu.
• Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), şubat ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre enflasyon şubatta bir önceki aya göre yüzde 0,91 arttı. Yıllık enflasyon ise yüzde 15,61 olarak gerçekleşti.
• Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre 30 Eylül itibariyle Türkiye’nin dış borcu 435 milyar dolar oldu. Borcun, milli gelire oranı yüzde 59’a ulaştı. TÜİK verilerine göre ise kasımda dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 153 arttı.
Bu, paketin karşılıksız bir çek olduğunu gösteriyor. Bu veriler doğrultusunda bu paketin ekonomiyi düze çıkaramayacağı aşikâr; içinde işçiye, işsize, esnafa, yoksula bir gelecek olmadığı da açıkça görülüyor. Bu paket ekonomiyi özel çete sermayesi ve savaş sermayesine yaslayan faşist iktidar içinde bir kalkış dinamiği yaratmıyor. Boş lafla peynir gemisi yürümüyor. Bundan 6 ay önce Ekim 2020’de damat Albayrak da “Yeni ekonomi programı” başlığıyla “yeni dengelenme, yeni normal, yeni ekonomi” maddelerini sıralamış, patronlara göz kırpmış, yoksula kaş çatmıştı. Şimdi yeni diyerek başlayıp eskiyen ekonomi programı Erdoğan’ın açıklamaları sonucu işçi sınıfı ve yoksul halk nazarın da büyük bir başarısızlıktan, çöpe atılacak bir şov gösterisinden başka bir anlam ifade etmiyor.
Bu tip paket açıklamalar ile derinleşen krize hem ülke içinde hem de uluslararası düzlemde çözüm üreterek ayakta kalmaya çalışan faşist iktidarın artık istikrar ve güven derecesi eksilerde geziyor. Faşizmin bu paketlerden muradı sadece bir süreci geçiştirmek değil aynı zamanda bir dönemin ayaklanma dinamiğini de konsolide etmek oluyor. Sokaklarda büyüyen yoksul öfke sarayın etrafını kuşatıyor. Büyük puntolarla dış basında ekonomi paketi reformunun yarattığı rüzgâr sadece Saray’ın bin odasında ceyran yapıyor. Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar.
Bu paketlerin sonu halkın sırtına daha fazla fatura, zam, işsizlik, yoksulluk, savaş ve zulüm uygulaması olacaktır. Faşist iktidar artık çöküş dönemindedir. Büyük çöküş faşizmi yıkma, özgürlüğü kazanma kararlılığında atılan adımlarla gelecektir.