Gündem, İsmail Güldere, Umut Yazıları

Hedef: AKP-MHP faşizmi – İsmail Güldere

“Türkiye’de anti-faşist güçlerin dağınıklığını giderecek ortak hedef faşist AKP’nin ezilmesi ve yok edilmesidir. Bütün antifaşistleri birleştirecek açık hedef bu olmalıdır.” Ulaş Bayraktaroğlu

Ülkenin her yerinde orta şiddetli toplumsal depremler meydana geliyor. Her biri bir sosyoloji, psikoloji konusu olabilecek trajediler yaşanıyor. Şenyaşar ailesi AKP’ye oy vermeyi reddettiği için önce katliamdan geçiriliyor, sonra adalet aradığı yerde sarayın kapıkullarının saldırısına uğruyor. İstanbul Sözleşmesi bir kararname ile feshedilirken bu kadarına pes artık dedirten şiddet görüntülerinin tamamı Türkçü-İslamcı-faşist kişiler tarafından arkalarında faşist iktidar postu asılı videolarla yayın yapıyor. Pandemi kuralları sadece AKP üyesi olmayan vatandaşa işliyor, toplumun sağlığı AKP’nin elinde şova dönüştürülüyor. Sefasını iktidar, cefasını halk çekiyor. Ekonominin anlamı halkın cebinde açılan büyük bir kara deliğe dönüyor. Faizi, vergisi, zammı, enflasyonu yoksula işliyor, zengin şatafatlı yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Fay hattı büyük toplumsal kırılmalara doğru gerginleşiyor. Faşist iktidarın tam üstünde durduğu bu fay hattında kırılmayı engelleyemiyor ancak yıkılışın şiddetini ve süresini azaltmak için de boş durmuyor. Geçen zaman ise yoksulların ve ezilenlerin ömründen çalınıyor.

Faşist iktidar gerçekliği ile her gün biraz daha somut durumlarla karşılaşmalar da yaşanıyor, faşist iktidarın fay hattı üzerindeki yürüyüşünü sürdürebilmesinin temel sebebi de bu maskesi oluyor. Kapatılmaz denilen parti kapatma süreçleri davalarla yeniden başlıyor, çıkılmaz denilen sözleşmelerden tek imza ile vazgeçiliyor, dokunulmaz denilen ne varsa dokunuluyor. Faşist iktidar önüne koyduğu hedefler doğrultusunda önce ortağını dizayn ediyor, en rahat MHP kongresini Bahçeli’ye yaşatıyor, sonra da kendi parti kongresiyle sürecin yeni yönetimini belirliyor. Muhalefete yönelik dizayn ise zaten HDP vekilliklerinin dokunulmazlık sürecinden itibaren düzenli bir şekilde yürütülüyor. Kayyumlar, tutuklamalar, siyasi yasaklamalar ile siyasal duruşunu yansıtan parti üye ve yöneticilerinden arındırılmış bir HDP yaratılıyor. CHP ve İYİP üzerinden ise yürütülen şovenist propaganda her zaman kazanan ata oynanan oyun misali güncelliğini her daim koruyor. Faşist sistem çarkları bu noktada dönmek için zorlanma yaşamıyor. 

Faşist iktidar kuşkusuz iktidar olduğu dönemlerinin en zorunu yaşıyor. Bu tüm analizler, anketler, veriler bakımından doğruluk taşıyor. Ancak bir o kadar da en yayılmacı en saldırgan en vahşi dönemini yaşıyor. Hem ülke içi hem de ülke dışı sömürgecilik faaliyetlerindeki yoğunlaşma sürekli yeni pazarlıklar yapma, yeni dengeler kurma arayışı faşist iktidarın yardımına koşuyor. Bu özelde burjuva muhalefetin çokça üzerinde durduğu ABD, AB yaptırımları ile çökmesi beklenen faşist iktidarın çöküşünü engelliyor genelde ise toplumsal mücadele dinamiklerinde bir moral düşüklüğü ve kendi öz mücadele gücüne güvende zayıflamalar yaratıyor. En son ABD’nin NATO ittifakı üzerinden Türkiye’nin önemine bir kez daha vurgu yapması, AB’nin ise faşist Erdoğan iktidarına yaptırımları ertelediğini duyurması etkili oluyor. İktidar bu açıklamaların güveni ile saldırı dalgasını daha fazla genişletmeyi, muhalefet ise bu saldırıya karşı durmanın planlarını yapıyor.

Birkaç cümle ile daha belirtecek olursak faşist iktidarın ABD ve AB ile bir çırpıda kopartılamayacak ölçüde derin ekonomik, ticari, askeri anlaşmaları bulunuyor. Bu da siyasi olarak faşist iktidara verilen yolun ne üzerine kurulu olduğunu anlatıyor. Bu anlamıyla yayınlanan ekonomi ve insan hakları reform paketleri AB ve ABD’de anlaşılabilir bir somut karşılık bulabiliyor, İstanbul sözleşmesinden çekilme ya da HDP’yi kapatma ciddi bir sorun olmuyor. Bürokratlarca dillendirilen demokrasi ve insan hakları safsatalarının ötesinde somut bir anlam taşımıyor. Çünkü AB kapılarını zorlayan mültecilerin, ucuz iş gücünün, cihadist terörün vb. Türkiye sınırları içerisinde emilimi faşist iktidar tarafından başarıyla sağlanıyor. Bu da faşist Erdoğan’ın hamlelerine göz kapatılmasına yol açıyor. 

Bu noktada pusulayı doğru kalibre etmek gerekiyor. Doğru yöne doğru yürümek istiyorsak önce doğru yönü gösterecek araç ve gereçleri bulmak sonra da doğru yönde buluşmak gerekiyor. Başa dönecek olursak ülkenin her yerinde yaşananlar sadece faşist iktidarın saldırısı olarak değil aynı zamanda toplumsal mücadele dinamiklerinin direnişi olarak okumak gerekiyor. Parçalı ve hareketsiz bu direnişler lokal olarak müdahale edildiğinde geriletilmeye, ezilmeye açık hale gelen direniş olma özelliklerinin ötesine geçemiyor. Faşist iktidar tüm kolluk kadrolarını bu direnişleri engellemek noktasında sürekli eğitiyor. Bu direnişlerin birleştirilmesi ve doğru hedefe yönlendirilerek, faşist iktidarın zor güçlerinin de bu anlamıyla işlevsiz bırakılması gerekiyor. Ulaş Bayraktaroğlu, Devrimin Zaferine İnananlar Mutlaka Kazanacaktır eserinde “düşmanın beş parmağını kırmaktan çok, tek parmağını kesmeye, yok etmeye” yönelinmelidir diye yazıyor. Bu tespitten de anlaşılacağı üzere lokal düzeyde büyüyen direnişleri tek bir slogan, tek bir hedef noktasında birleştirilmesi gerekiyor. Başta birleşik mücadele güçleri olmak üzere, toplumsal mücadele dinamikleri bu noktada örgütleme görevini üstlenmeleri, ısrarcı ve kararlı bir tarzla hareket etmeleri gerekiyor. Yoksa bugünlerde KESK’in İstanbul’dan Ankara’ya başlattığı gibi onlarca yürüyüş te olsa pusulası iktidarı yıkmaya doğru kalibre edilmemiş her yürüyüş büyüyen öfkenin ezilmesinin dışına çıkamayacaktır.

Faşist iktidarın üzerinde durduğu fay hattının durumu ciddidir. Yüksek şiddette bir deprem ve beraberindeki çöküş kaçınılmazdır. Ancak parçalı olan kırılmalar iktidarı sallar, bütün bir fay hattını harekete geçirecek kırılma tüm anti-faşist güçlerin birleşik mücadelesi ile gerçekleşebilir. 

Bu sallanma hali bile iktidarın rüyalarını kabusa dönüştürmeye yeterken, tek bir noktaya doğru yoğunlaşmış etkili bir vuruş faşist iktidarın sıvasını düşürecek, 19 yılda inşa ettiği kolonları parçalayacak, çıktığı kaçak sarayı başına yıkacaktır. 1 Mayıs büyük işçi günü yaklaşırken kutlamaya meydanlardan hiç inmeyerek, faşist iktidarı yıkıp, özgürlüğü kazanarak gidelim.

Paylaşın