Gündem

Fincancı: Önlemlerden devleti yönetenler sorumlu

Koronavirüse karşı alınmayan her önlemin yaşam hakkı ihlali olduğunu söyleyen TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, ‘Alınacak önlemlerden devleti yönetenler sorumlu ve Bu sorumluluktan kaçacaklarını düşünmesinler’ dedi.

Son günlerde koronavirüse (Kovid-19) yakalanan kişi sayısı ve hayatını kaybedenlerin sayısının rekor seviyelerde olduğunu görülüyor. Başta Türk Tabipler Birliği (TTB) olmak üzere birçok kesimden tepki gelmesine rağmen tedbir alma konusunda hükümet insanların canını hiçe sayarak ekonomiyi önceleyen politikaları ön planda tutuyor. Geçtiğimiz Salı günü yapılan Bilim Kurulu toplantısının ardından konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, sokağa çıkma yasaklarının 21:00’dan 19:00’a çekme, şehirlerarası yolculukları sınırlama ve kafe-lokanta benzeri işyerlerinde oturma yasağı gibi bir dizi yasak getirildiğini açıkladı. Ancak toplumun önemli kesimi “Ramazan ayarlı” diye eleştirdiği önlemleri yeterli bulmadı.

‘Gerçekleri yansıtmıyor’ 

İktidarın salgın politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında ciddi aşı eşitsizliği olduğunu ve alınmayan her önlemin yaşam hakkı ihlali olduğunu ifade etti. Resmi rakamlara göre günlük vaka sayılarının 60 bin civarında olduğunu hatırlatan Fincancı, resmi rakamların ötesinde testi pozitif olmayan ancak klinik belirtileri itibariyle “Kovit-19” diye tanımlanan hastaların ve “olası vaka” diye tanımlanan hastaların bu sayıya dahil edilmediğini ifade etti. Bu nedenle gerçek vaka sayını anlamak için 50 sayısını ikiyle çarpmak gerektiğini dile getiren Fincancı, ölümlerin de hızla yükseldiğini kaydetti. Fincancı, yeterli olmasa da bazı kısıtlamalarla 60’lı rakamlara düşen ölüm sayılarının Mart ayında kısıtlamaların bir kısmının da kaldırılmasıyla günlük 250’yi aştığına dikkati çekti. 

‘Yönetenler sorumlu’ 

Açıklanan sayılara sayı olarak bakılmaması gerektiğini, her sayının ardında insan öyküleri olduğunu dile getiren Fincancı, “Bu sayıların ardında o insanların yakınları, dostları, sevdikleri var. Dolayısıyla bir yaşam hakkı ihlaliyle karşı karşıya olduğumuzu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Alınmayan her önlem yaşam hakkı ihlalidir. Ve bundan da devleti yönetenler sorumludur. Bu sorumluluktan kaçacaklarını düşünmesinler” dedi.

Aşıda eşitsizlik 

Aşı tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Fincancı, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de aşıya ulaşımda ciddi sıkıntılar yaşandığını belirterek, “Çünkü aşıları hızla üretilmesi gerekirken sadece belli firmaların patentiyle üretiyor olması dünyadaki aşı ihtiyacına denk düşmüyor. O yüzden biz aşılarda patent kaldırılsın diyoruz” dedi. Fincancı, Türkiye’nin batısı ile doğusunda aşıda eşitsizlik olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’nin batısı yaş grupları itibariyle yüzde 80’lerde aşılamaya ulaşmışken, doğusunda ise yüzde 10-20’lerde. Dolayısıyla bu aşı eşitsizliğini ortadan kaldırmak gerekiyor. Meslek gruplarına göre bir yarışma içinde değil hızla en öncelikli gruplardan başlayarak yaygınlaştırılması gerekiyor. Günde bir milyon aşı yapabilseydik şimdi bunları tartışmıyor olacaktık” ifadelerini kullandı.

“Bilimselliği dışlayan bir yaklaşımla karşı karşıyayız’

İktidarın normalleşme adımlarını ekonomiye göre tanımladığını ve buna göre tarihler verdiğini vurgulayan Fincancı, “Kovid-19 virüsü ile randevulaşılmaz. Tarihe göre bir normalleşme tanımlayamayız. Vakalar yükselmeye devam ederken bir normalleşme tanımladılar. Kontrolsüz bir normalleşmeydi ve hızla yükseldi bu kez. Çünkü bulaş hızını düşürmeden toplu alanları, kapalı alanları açtığınızda bu hız zaten daha da hızlı bulaşacaktır. Şehirlere göre sınıflandırma yaptılar, yüksek riskli dediler, çok yüksek riskli dediler ama şehirlerarası ulaşımı sınırlandırmadılar. Dolayısıyla bunların hepsi çok ciddi sorun. Tamamen bilim dışı, bilimselliği dışlayan bir yaklaşımla karşı karşıyayız” diye belirtti.

‘Kontrolsüz aç-kapa böyle bir tabloyu ortaya çıkardı’

Pandeminin başından bu yana ısrarla uyarı ve önerilerini dile getirmelerine rağmen dikkate alınmadıklarına vurgu yapan Fincancı, gelinen aşamada toplumun fazlasıyla yorulduğunu ve bıktığını söyledi. Fincancı, “kontrolsüz aç-kapa” politikalarının halkı derin bir yoksulluğa sürüklediğinin altını çizerek şöyle devam etti: “Akılcı, bilimsel bilgiye dayanan önlemler alınmadığı, kontrolsüz aç-kapa yapıldığı için böyle bir tablo çıktı. Böyle aç-kapalarla olmaz. Tümüyle Türkiye’yi değerlendiren, toplu ulaşımları sınırlayan, zorunlu üretim dışında üretimleri durduran, kapalı alanlarda toplu olarak bulunmayı sınırlayan adımların atılması gerekiyor. Bunun tercihen 28 gün olması gerekiyor. İki döngü olacak ki bulaş hızı da binin altına düşsün. Başka türlü önleme olanağımız yok.”

Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi

Paylaşın