“Elde beş kurşun, hedef net, hedef tek,
Elde beş kurşun, düşman devlet”
Şarkılardan düşler kopardığımız vakitlerdi, bir yolumuz vardı, bir ayağımız ve bir de yürüyecek gücümüz, bir silahımız, ve bir şansımız var, zafer! Karanlık gecenin tufanında bir şiar anımsatır gibi çekildi tetikler. Yaşamı anlatacak sözcükler anlamını yitirdi, bundan sonra her kalem ölümü yazacak. Her ölüm bize bir kez daha zaferin zorunluluğunu anlatacak.
“Ya bir yol bulacağız zafere giden, ya bir yol açacağız “
Kulağın duymak istemediği çığlıkları duyduğu vakitlerdi, gözün gördüğü kan revan, bir halka acı bir halka zulüm ve hayat kazanılası…
Bir ayağımız vardı yolda yürüyecek başka bir şeyimiz yoktu. Kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmamış; kazanacağımız bir hayat vardı. Adım adım yürüyoruz, bir ayaklarımız vardı bu yolda “egemenler tir tir titriyordu adımlarımız karşısında”.
Bir “güç” gerek “yolda” yürümek için, tereddütsüz emin “adımlarla”. Aslında bundan ibaret bütün hikayemiz hepsi için bir diğeri gerek, biri var olsun diye birinin yokluğu hiçleştirmesi gerek.
Gücümüz bizden önde yürüyenlerden, gücümüz ölümsüzlerden gücümüz düşse düşman eline demir parmaklıkların ortasını özgürleştirenlerden, gücümüz özgürlükten!
Bir hayat var kazanılası, kazanılacak dediğimiz.
Her kalem ölümü yazarken ne güzel yağardık yağmurlara karışıp… Hayatı kazanacaksak eğer kaleme ölümü yazdıracaktık, daha da anlamlansın diye zafer başka çare kalmasın diye, o bilinçle öyle severek kavgayı, öfkeyi koyup tetiği çekmek gerek şimdi, son nefesi vermemek için nefesini devretmek başka yaşama, kendi sonunu kendin yazman gerek, cömert olmak gerek kavgada, o hayatı öyle bir başkasına…
“Elde beş kurşun, hedef net, hedef tek,
Elde beş kurşun, düşman devlet”
Ve elde beş kurşun, Zafer için sıkılacak karşı mevziye, gerekse yaşatmak için namluyu şakağına çevirerek!
İşte zafer bu irade, bu feda ruhuyla gelecek!
Elde beş kurşun, adı Özge, adı Asiye, adı Cenk, adı Yusufbaş, adı ORHAN….
ADLARI, ÖLÜMÜ YAZAN HER KALEME YAŞAM VERECEK!
Yolumuz devrim yolunda ölümsüzleşenlerin yoludur…