Dünya

NATO 2030: Saldırı Konsepti

NATO Liderler Zirvesi, geçtiğimiz günlerde Brüksel’de toplandı. Her ülke yönetiminin kendine dair bir hesabı olsa da zirvenin ana gündemi, 2010 Stratejik Konsepti’nin 2030’a güncellenmesiydi. Zirve sonrası açıklanan bildiride, tüm üyelerin 2030 Stratejik Konsepti’ni kabul ettiği belirtildi. ABD Başkanı Joe Biden’in 19 Şubat 2021 tarihinde çevrimiçi katıldığı Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Çin ile “uzun vadeli stratejik rekabet” ve Rusya için “tehdit” tanımlamalarında bulunması NATO’nun “2030 Stratejik Konsepti”nin ana hattını oluşturdu.

Kuruluş bildirgesinde genel amacı, “Kuzey Atlantik bölgesinde, istikrar ve refahın temini ile üyelerinin özgürlüğü, ortak mirası ve uygarlığının korunması” olarak belirtilen NATO’nun değişmeyen temel kurullarından biri de, “İttifak savunma amaçlıdır” şeklinde belirlendi. Dün olduğu gibi bütün NATO zirvelerinde bu retorik asla terk edilmedi. Ancak NATO her ne kadar “koruma” ve “savunma” kavramları üzerinden kendini inşa etse de aslında hem kapitalist devletlerin hem de büyük sermaye sahiplerinin ekonomik-siyasi ve askeri çıkarları için her zaman bir saldırı aracı oldu.  NATO’nun Kore savaşına müdahalesi, Afganistan ve Irak işgalleri bunun bir kanıtı. Türkiye dahil birçok ülkede 1950 yılları sonrası gelişen muhalif, demokratik, sosyalist nitelikteki hareket ve halk taleplerine yönelik “Gladio” adı altında geliştirdiği örgütlenmelerle yaptığı kanlı müdahaleler açık örneğiydi.

2030: Saldırı Konsepti

Dünyanın birçok bölgesindeki siyasal, ekonomik ve askeri müdahalelerinin sürmesi ve bunu yeni koşullara uyarlaması kararlılığı NATO’nun yeni döneminde de devam edeceği görülüyor. Keza NATO Genel Sekteri, Zirve’deki konuşmasında NATO’nun Avrupalı üyelerinin son 7 yılda savunma bütçelerini arttırarak ekstra 260 milyar dolarlık harcama yaptıklarının altını çizdi. Zirve’nin önemli başlıklarından biri de AB ülkeleri kaygılı olsa NATO harcamalarının artırılmasıydı. 

Bunlara ek olarak “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” adlı belgenin Dışişleri Bakanlığı çevirisinde şu ifadeler yer alıyor: “NATO’nun, devlet ve devlet dışı aktörlerden kaynaklanan yeni tehditlere mukabele etme yeteneğini artırması; modern tehdit ortamında İttifak’ı korumak ve rakipleri caydırmak için siyasi araçlarını geliştirmesi ve değişen stratejik koşullara sürekli uyum sağlama yetisini koruması gerektiği kaydedilmektedir.

”Bu tarihsel gelişmeler ve Zirve öncesi-sonrası açıklamalar üzerinden bakıldığında; 

* NATO için Çin askeri değil, ekonomik tehdit olarak görülecek ve rekabet için güç biriktirilecek. Yeni dönemde NATO’nun ekonomik-siyasi gücünü arttırma kararı, Çin’in ekonomik gücünü sınırlamayı temel hedef alacak. NATO’nun yeni dönemine belirlenmesinde etkin rolü olan G-7 Zirvesi’nde yapılan tartışmalar buna işaret etti. Çin’in 100 milyar dolar ayırdığı dünyanın en büyük altyapı ve ulaştırma projesi olan “İpek Yolu” tren hattı projesine karşı G-7 ülkeleri alternatif “İpek Yolu” hattı kurulmasını kararlaştırıldı ve projeye için öncelikle 40 milyar dolar ayrılmıştı. Dünyanın önemli ekonomilerinin Çin tarafından borçlandırılması da batı için açısından bir tehdit olarak görüldüğü NATO tarafından vurgulanıyor.  

* Biden yönetimindeki ABD, Trump dönemiyle benzer şekilde ekonomik de olsa Çin’i asıl tehdit olarak görmeye devam edecek.Trump gibi agresif politikaların aksine Rusya’yı “şeytanlaştırıp” ve Hindistan üzerindeki etkinliğini arttırarak, Çin’i yalnızlaştırmayı deneyecek. Çin ile agresif ilişkiler uzun bir süre boyunca askıya alınacak, ittifak zemin her zaman açık tutulacak. 

* Tek kutup-çift kutup tartışmasının tarihe karıştığı yeni dönemde NATO’nun merkezinde bulunduğu ilişkiler artık çok katmalı ve esnek yürüyor. ABD Başkanı Biden’in Rusya Devlet Başkanı Putin’e “katil” demesi ardından Libya konusunda “birlikte çalışmalıyız” önerisi ve 16 Haziran’da iki liderin ortak kararlar için görüşecek olması bu ilişki tarzına örnek. Öte yandan NATO Zirvesi’nde 5’inci maddenin siber saldırıları hedeflemesi tartışıldı. Siber saldırı konusunda NATO’nun Rusya ile işbirliği yapması da bekleniyor. NATO’nun yeni dönemde amaçladığı uyarlanma ve çok katmanlı ilişki becerisi, Rusya örneğinde önümüzdeki dönem sınava tabi tutulacak görünüyor.  

* Çin ile “ekonomik rekabet” stratejisi uygulanacakken, coğrafi hakimiyeti, gelişen savaş sanayi ve uzay teknolojisindeki ilerlemesi nedeniyle Rusya, NATO tarafından “askeri-yakın tehdit” olarak görülmeye devam edilecek. Zirvedeki kimi gelişmeler de NATO’nun Rusya’ya yaklaşımıyla ilişkilendirildi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “NATO müttefiklerinin ortak stratejileri netleştirmesi gerektiğini ilettim” ifadesi bu kapsamda değerlendiriliyor. Bu açıdan Türkiye’nin elinde bulunan S-400 füzeleri, NATO için “askeri tehdit” kapsamına giriyor ve netleşmesi çağrısı yapılıyor. 

* Sonuç olarak, 2030 Stratejik Konsepti dahilinde alınacak kararlar ve AB ülkelerinin kısmen kaygılı olduğu “harcamaların artırılması” talebi, yeni dönemde ABD’nin azalan etki alanının genişleteceği ve sadece askeri değil artık ekonomik ve siyasi olarak da NATO’nun saldırı pozisyonunu arttıracağının habercisi. 

MA / Deniz Nazlım

Paylaşın