Gündem, Kadın - LGBTİQ+

Devrimci Partili Kadınlar: Seçimlere Giderken Kadınların Mücadelesi Daha Sarı-Daha Sıcak

Devrimci Partili Kadınlar 24 Haziran seçimlerine ilişkin yayınladıkladıkları metinde “Direnen Flormar işçilerini unutmadan, sırf şort giydiği için parkta darp edilen kadınları unutmadan, OHAL ile beraber işleri ellerinden alınan akademisyenlerimizi unutmadan, erkek şiddeti ile katledilen kadınları unutmadan, sokaklarda askeri güçlerce bedeni teşhir edilen Ekin Wan’ı unutmadan, cansız bedeni günlerce sokakta bekletilen Taybet Zana’yı unutmadan, Minbiç’te tecavüzcü, barbar IŞİD çetelerine karşı savaşta ölümsüzleşen, cenazesine 101 gün boyunca sınırda işkence edilen Eylem Ataş’ı unutmadan ve daha nicelerini unutmadan, AKP’nin ‘karanlık distopya’sına karşı önce mecliste kendimizi, sözümüzü var etmeliyiz.
Tabii sadece mecliste kadınların var olması, şiarlarımızın mecliste yankılanması erkek egemen zihniyeti ortadan kaldırma iddiasında olan bizler için yeterli değil.” dedi.

Ayrıca metinde “Var olma kavgası veriyoruz. Bu kavgada çözümün kendimizde olduğunu; kadınların gücü/özgürlüğü yan yana, el ele direnişimizde olduğunu hatırdan çıkarmamak gerek. Çünkü BİZ’le değişir. Faşizme karşı sokaklarda, fabrikalarda, kampüslerde erk akla, şiddete karşı mücadele edip  zulmün karanlığını sarı-sıcak yarınlara kavuşturacağız!” ifadeleri yer aldı.

Metnin tam hali:

SEÇİMLERE GİDERKEN KADINLARIN MÜCADELESİ DAHA SARI-DAHA SICAK

Gündelik hayata bakmak, içinde bulunduğumuz havayı solumak, anlamaya çalışmak; seçimlere giden yolda ülke gündeminin bütünü arasındaki ilişkiyi kurmakta önem teşkil ediyor. 16 yıldır iktidarda olan AKP’nin toplumun tüm kesimi özellikle kadınlar üzerinden inşa etmeye ve kalıcı kılmaya çalıştığı faşizm, ‘karanlıklar distopyası’ olarak günlük hayatta, her yerde, her sözde karşımıza çıkmakta. AKP, kadınları sadece erk aklın çizdiği sınırlar içerisinde varlık gösterebilir hale getirmeye çalışmaktadır. Bu sınırları ise tek başına çiziyor,tüm karar mekanizmaları Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasında şekilleniveriyor.

Son süreçteyse 15 temmuzdan itibaren ilmek ilmek ördüğü ‘karanlıklar distopyası’ ve bu sayede kurduğu politik güç ve istikrarı tehdit altında. Çünkü; ekonominin sınırlarda gezdiği, OHAL ile beraber sendikaların örgütlenme, grev haklarının neredeyse ortadan kaldırıldığı, “normal” zamanlarda hak olan bu durumlara yeltenenlerin ise tehditlerle baskılandığı son süreçte Flormar’da haklarını savunan, tehditlere karşı ise yan yana isyan eden kadın işçiler bu duruma güzel bir örnektir. Eğitim sisteminin barındırdığı çatlakların giderek derinleştiği, akademinin bile isteye anti-bilimsel hale sokulduğu, kadın katliamlarını olağanlaştırarak bunu kendi tabanına alenen (söylem ve tehditlerle) buyurduğu, hamile ‘çocuk’ların, çocuk istismarının zirveye tırmandığı artık herkesçe bilinmekte. Ülkede kanla, zulümle, katliamla, cinsiyetçilikle, istismarla ‘karanlıklar distopyası’nı kurmaya çalışarak, tek çıkar yolun AKP iktidarının kendisi olduğunu kabul ettirmeye çalıştı. Tüm bunları anlatan, yaşayan, ses olan ve ‘karanlıklar distopyası’na karşı esas çıkar yolun sarı-sıcak mücadele olduğunu söyleyen tüm kadınları, toplumun tüm kesimini gözaltılarla, tutuklamalarla, işkenceyle sindirmeye çalıştı. AKP tehdit altında çünkü kadınlar sokaklarda oldukça, toplumun tüm dinamikleri içindeki öfke büyüyor. İstikrar ve politik güç uğruna AKP’nin OHAL ile beraber uyguladığı tüm politikalar; sarı-sıcak mücadele, kadın dayanışması ve öfke olarak geri tepiyor.

Seçimlere giderken biz kadınların gözden kaçırmaması gereken bazı hususlar var. AKP’nin seçim stratejisine bakıldığında Halkların Demokratik Partisi(HDP)’yi %10 barajı altında bırakarak parlamentoya girememesi üzerinden kurmuş durumdadır. Çünkü mesele sadece yüzde bazında HDP’ nin baraj altında kalıp /kalmaması değildir. AKP ilk turda parlamento çoğunluğunu garantiye almak istiyor. Burada bir parantez açacak olursak; partilerin aday listelerine baktığımızda HDP haricinde, kadın aday sayılarından ve kadın adayların listelerdeki sıralamalarından da anlaşılacağı üzere; sokaklarda, fabrikalarda, kampüste olduğu gibi mecliste de kadın sözü ve kadın temsiliyeti (yine!) baltalanmaya çalışılıyor. Ancak AKP iktidarının distopyasındaki gibi gitmez ve HDP, tüm hile ve özellikle seçim sürecindeki adaletsizliklere rağmen barajı geçtiği taktirdeyse AKP için politik gücü ve istikrarı somut bir adımla sallantıya uğrayacak ve biriken öfke ile beraber tehlike çanları iktidarın özellikle Tayyip Erdoğan’ın kulaklarını tırmalamaya başlayacaktır.

Biz kadınlar; 24 Haziran seçimlerinde direnen Flormar işçilerini unutmadan, sırf şort giydiği için parkta darp edilen kadınları unutmadan, OHAL ile beraber işleri ellerinden alınan akademisyenlerimizi unutmadan, erkek şiddeti ile katledilen kadınları unutmadan, sokaklarda askeri güçlerce bedeni teşhir edilen Ekin Wan’ı unutmadan, cansız bedeni günlerce sokakta bekletilen Taybet Zana’yı unutmadan, Minbiç’te tecavüzcü, barbar IŞİD çetelerine karşı savaşta ölümsüzleşen, cenazesine 101 gün boyunca sınırda işkence edilen Eylem Ataş’ı unutmadan ve daha nicelerini unutmadan, AKP’nin ‘karanlık distopya’sına karşı önce mecliste kendimizi, sözümüzü var etmeliyiz.
Tabii sadece mecliste kadınların var olması, şiarlarımızın mecliste yankılanması erkek egemen zihniyeti ortadan kaldırma iddiasında olan bizler için yeterli değil. Bugün hayatlarımız eril tahakkümle sarmalanmış durumdadır. Kadınlar faşizmle beraber boy veren zulme karşı da bulundukları her alanda erkek egemenliğine karşı da mücadele etmekten asla vazgeçmemelidir. Bizlerin siyasette varolabilmesi ise erkek egemen siyasetin yapılışına doğrudan müdahaleyi gerektirir. Tersinden patriyarkal devlet de kadınları politikadan tecrit etme arzusuyla kadın düşmanlığını her geçen gün arttırmaktadır. AKP iktidarının kadın mücadelesine dönük belirgin sindirme yöntemlerinin başında kadın hareketini pasifize etmek yer alırken baskı politikalarına karşı kadınların iradesi bugün de teslim alınamadan büyüyor. Var olduğumuz her alanda hayata sıkılı bir yumruk gibi giriyoruz. Mecliste bunlardan biri. Bu bağlamda kadın kotası kadınların  kazanımıdır. HDP bugün meclisteki en mücadeleci partidir. Kadınların iradesini ve temsiliyetini ortaya koymuş, vekilliğin sadece “erkek” işi olmadığını kanıtlamıştır. Zaten bu kazanımlara olan saldırılardan bu kazanımların  ne kadar etkili olduğunu birkez daha görüyoruz. Figen Yüksekdağ başta olmak üzere şuan tutsak bulunan kadın eşbaşkanlar bizlerin ve kazanımlarımızın iradesidir. Aday listelerinin açıklanmasıyla beraber bu seçimlerde de Türkiye genelindeki 4200 milletvekili adayının 904’ü kadın, 3296’sı ise erkeklerden oluşuyor. Halkların Demokratik Partisi uyguladığı cinsiyet kotası ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik mekanizmaların hayata geçirilmesinin beklenen bir sonucu olarak %37 oranında kadın temsiliyeti ile eşitliğe en yakın tabloyu gözler önüne seriyor.

HDP’nin ‘SENLE DEĞİŞİR’ şiarı seçim sonrası da mücadele pusulamız olmalıdır. Bizler katlediliyoruz, tacize/tecavüze uğruyoruz,şiddetin her türlüsü ile (fiziksel-psikolojik) karşı karşıyayız. Aile, sevgili, öğretmen, hatta sokaktaki tanımadığımız bir erkek bile bizim hayatımıza müdahale edebilme cüretini taşıyor. Var olma kavgası veriyoruz. Bu kavgada çözümün kendimizde olduğunu; kadınların gücü/özgürlüğü yan yana, el ele direnişimizde olduğunu hatırdan çıkarmamak gerek. Çünkü BİZ’le değişir. Faşizme karşı sokaklarda, fabrikalarda, kampüslerde erk akla, şiddete karşı mücadele edip  zulmün karanlığını sarı-sıcak yarınlara kavuşturacağız!

Paylaşın