Gündem, Umut Yazıları

“Yasin’i anmak” – Ahmet Sebat

Bundan birkaç sene öncesine kadar Kasım ayının ilk haftası gündemimiz, Yasin ile beraber örgütlenmesine katıldığımız büyük Ankara YÖK mitingi olurdu. Günümüze baktığımızda, İmran’ı andığımız, biraz hüzünlü ama daha çok zafere inançlı duygulara yerini bırakan bir dönemde olduğumuz gerçeği ile mücadeleye devam ediyoruz. Bu gerçeğe daha derinden bakmak gerekirse, zamanın bu kadar keskinleşmesi ve bizim içerisinde bulunduğumuz realitenin bu denli hızlı değişmesi bir tesadüf eseri değil bir cüretin ürünü olduğunu herkes anlayacaktır. Yasinlerin İmranlaşmasıdır, bana bugün bu satırları yazdıran. Süreci değiştiren, zamanı keskinleştiren aslında bizleriz. Ve bilinsin ki, bahçemize zulüm ekenlerden, ihanet şerbetinden içenlerden, bozgun bayrağı çekenlerden hesabı soracak olan da bu keskinliktir.

Bugün Göze ve Yasin’in aramızdan ayrılıp, ölümsüzler kervanına katılışının 2. yıl dönümü. Bir akşam üzeri haberini verdiler bana. ‘’ Kötü haberlerimiz var‘’ dendikten sonra kendi kendime ‘’ne yapsamda duymasam devamını?’’ demiştim.  İnsanın o anda gerçeği değiştiremeyeceğinin bilincinde oluşu ve bunun için hiçbir şey yapamayacak oluşu kadar çaresiz hissedebileceği bir an olmuyor. Herkesin hayatına bir nedenle, bir şekilde dokunmuş bir yoldaşımızdı Yasin. Herkesin çalacağı en son kapı, “dur bir de Yasin’e soralım o ne der acaba” dediği bir yoldaşımızdı. Çok küçük yaşta tanıdık birbirimizi. Beraber büyüdük, beraber mücadele ettik. Beraber tutsak olduk, beraber kırdık taştan zindanları. Hepsinden daha öte, paylaştığımız en değerli şey, mücadelemizdi.

‘’ Yasin’i anmak ‘’ diye peşinden dizilebilecek bütün methiyeleri her ne kadar hak ediyor olsada, bana bir sebepten dolayı yeterli gelmiyor. Bu sebep, hayatını İmranlaşma yoluna adamış herkes için geçerli olan bir sebeptir aslında. Bu sebep, sabah beraberinde uyandığımız, günümüzü beraberinde geçirdiğimiz, gece yatmadan önce düşündüğümüz en son şey aslında. Yediğimiz her yemekte, içtiğimiz her suda aklımızın bir köşesinde olan bir sebep aslında… ‘Hesap sormak’

Cüretiyle bize gösterdiği, en kritik anda aldığı kararla, dosta-düşmana verdiği mesajdı. Dedi ki bize; “bu mücadelede İmranlar var oldukça, bizler; ‘zafere kadar hep birlikte’ demeye devam edeceğiz.” Dedi ki bize; “ihanetin esaretine kapılanlar, yılgınlığa düşenler, görsünler bilsinler, daha nice İmranlar “fırtınalaşıp” düşmanın üzerine yürüyecekler.” Liberalizme saplanmış, yoldan sapmışlara en büyük cevabı mücadelesi ile verdi Yasin.

Hapisten yeni çıktığımız günlerdi. Beraber Gazi Mahallesi’nde bir evde kalmıştık. Gece uyumadan önce, bana ‘’ Sabah Aziz’in mezarına gidelim, olur mu? ‘’ demişti. Sabah erkenden kalktık, Rasih yoldaşın mezarına doğru yürümeye başladık. Mezarlığa varır varmaz, ilk yaptığı, Rasih yoldaşın mezar taşını öpmek oldu. Beraber mezarı suladık. Rasih yoldaşın en sevdiği türkü olan Mehmet Sait türküsünü açmamı istedi benden. Gözleri bir sure Rasih yoldaşın mezarına daldı. Sonrasında bana dedi ki, ‘’senden şimdi bir söz vermeni istiyorum. Bugünden sonra birbirimize asla ihanet etmeyeceğiz. Yılgınlardan, yoldan sapmışlardan olmayacağız. Birimizden biri eğer ki bu sözü bozarsa, düşünmesin, cezasını versin diğeri‘’. Sarıldık birbirimize. O gün birbirimize verdiğimiz sözü Yasin artık ebediyen bozmayacak taraf olarak yıldızlaştı. Bugüne kadarda biz hiçbir zaman bozmadık. Yılgınlardan, kaçkınlardan olmadık.

Peki İmran bugün bize ne söylüyor? İmran bugün bize diyor ki; “Onlar, sıcacık yataklarında uyumaya devam etsinler. Onlar, metropollerde rahat rahat gezmeye devam etsinler. Onlar sarıldıkları ihanetin kucağında güvende hissetsinler. Sanmasınlar ki Özgürlük Güçleri unutur. Sanmasınlar ki Komünarlar unutur. Gün gelir hesabı sorulur. Bilsinler ki bu hesap yarına kalır, yanlarına kalmaz!

Paylaşın